Dönem Başkanı
Finlandiya'nın Başbakanı Matti Vanhanen'e göre, üye
ülke liderleri geçen yıl
Fransa ve Hollanda'da referandumlarda reddedilen AB
Anayasası'nın tamamen bir kenara atılamayacağı konusunda uzlaştılar.
Vanhanen şimdiye kadar 18 ülkenin AB Anayasası'nı onayladığını hatırlattı.
Avrupa Komisyonu Başkanı
Jose Manuel Barrosso, 2007'deki
Almanya dönem başkanlığı sırasında Fransa ve Hollanda'nın reddettiği anayasa konusunda yeni çalıimalar yapılacağından söz etti.
Avrupa Birliği'nin bundan sonraki genişleme stratejisi özellikle zirvenin ilk gününde tartışıldı.
Liderler herşeyden önce AB'nin
aday, ya da üyelik perspektifi verilen ülkelere ilişkin vaatlerini yerine getirmek zorunda olduğunu yineledi.
Bunlar üyelik müzakerelerini sürdüren
Hırvatistan ve
Türkiye, bir yıl önce aday ülke statüsü kazanan
Makedonya ve aday ülke konumuna doğru ilerleyen diğer Batı
Balkan ülkeleri.
Zirve sonunda yayımlanan sonuç bildirgesinde hazım/özümseme kapasitesine de vurgu yapıldı, 'genişlemenin hızı belirlenirken, Birliğin yeni üyeleri özümseme kapasitesi göz önüne alınmalıdır' denildi.
AB bundan böyle, aday ülkelerin topluca üye olma olasılığının hemen hemen olmadığını ve her ülkenin kendi hızına göre üyeliğe doğru ilerleyeceğini düşünüyor.
Ayrıca, varolan kriterlerin daha sıkı uygulanması, örneğin yolsuzlukla mücadele, idari ve yargı reformları gibi zor konuların üyelik sürecinin sonlarında değil, ilk aşamalarında ele alınması gerektiği dile getiriliyor.
Bununla birlikte Avrupa Komisyonu Başkanı Barrosso, zirve sonundaki basın toplantısında, genişlemenin ilgili tüm taraflara fayda sağladığını vurguladı.
Finlandiya Başbakanı Matti Vanhanen de AB'nin aday ülkelere yeni kriterler getirmediğinin altını çizdi.
Vanhanen "Birlik hiçbir yeni engel öne sürmüyor. Hiçbir kapıyı kapatmıyoruz." dedi.
Genişlemenin üç ayağı
Birlik bundan böyle genişleme stratejisinin üç temel prensibi olduğunu söylüyor. Birincisi konsolidasyon, yani sağlamlaştırma. Avrupa Birliği 1 Ocak’ta
Bulgaristan ve
Romanya’nın da resmen katılması ile 27 üyeye sahip olacak.
Avrupalı liderler 2009 yılına kadar AB'nin kendi kurumsal yapılarında reform yapması ve artan üye sayısını hesaba alacak şekilde işleyişini sağlamlaştıracak adımlar atması gerektiği konusunda uzlaştı.
AB daha fazla genişlemeden önce işleyişi düzenlemekten yana
Avrupa Komisyonu Başkanı
Jose Manuel Barroso bu konuda Birlik içinde yeni bir görüş birliği oluşmaya başladığını söyledi.
Barroso; "Bu çok derin tartışmanın ardından, genişleme üzerine yeni bir uzlaşının doğduğunu görüyorum. Genişlemenin stratejik vizyonunun, neden genişlemenin Avrupa için bu kadar önemli olduğunun, AB'nin entegrasyon kapasitesiyle birleştirilmesi gerektiğini anlıyoruz" dedi ve şöyle devam etti:
"Entegrasyon kapasitesiyle aday ülkelerin üyeliğin tüm gereklerini yerine getirmelerinden ve bunun yanı sıra, AB'nin bundan sonraki genişlemelerde zayıflamaması, aksine güçlendirilmesi için harekete geçme kapasitesinden söz ediyorum."
Genişleme stratejisinin bir diğer prensibi olarak
iletişim görülüyor. Birlik, genişlemenin Avrupa için yararlı olduğunu savunuyor. Fakat bu konuda Avrupa kamuoyunun ikna edilebilmesi için sadece Avrupa düzeyinde değil, ulusal alanda da siyasi liderlik gerektiğini vurguluyor.
Genişleme stratejisinin üçüncü ayağı ise koşulluluk. Yani aday ülkelerin yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmesi, aksi takdirde üyelik sürecinin bundan etkileneceği uyarısı. Komisyon Başkanı Barroso, bu prensibi Türkiye hakkında getirilen yaptırımları örnek vererek açıkladı.
"Bence bu, genişleme sürecinin ciddiyetini de pekiştiriyor" diyen Barroso, müzakerelerde koşulluluk ilkesinin kesinlikle uygulandığını, fakat aynı zamanda genişlemeye açık kalındığını vurguladı.
Ancak adli konularında üyelerin veto yetkisinin kaldırılması önerisi tartışmalara neden oldu.
Veto düzenlemeleri
İki günlük zirvede ele alınan tartışmalı bir konu da veto hakkıydı.
Avrupa Komisyonu, suç ve terörizmle mücadelede çok daha yakın
işbirliği yapılması gerektiğini ısrarla vurguluyor ve bu konuda veto uygulamasından vazgeçilmesi savunuyordu.
Ancak bu yönde bir adım atılmadı.
Sonuç bildirgesinde, ceza hukuku ile ilgili konularda kararların çoğunluk eliyle alınamayacağı kabul edildi, fakat AB çapındaki
terörle mücadele uygulamalarının güçlendirilmesi için başka bir yol bulunması gerektiği kaydedildi.
Adalet ve içişleri alanlarında karar mekanizmasının güçlendirilmesi ihtiyacından söz edildi. Halihazırda, Avrupa Komisyonu'nun bir karar alabilmesi için 25 üyenin onayı gerekiyor.
Bu durumun zaman zaman yarattığı hantallığın önüne geçilmesi için de kararları engelleyen ülkelerin adlarının açıklanması, bu şekilde üzerlerinde siyasi
baskı yaratılması düşünülüyor.
Orta Doğu ve
Lübnan
Diğer dış
politika konularında ise, İran'ın nükleer programını kısıtlamama kararının kınandığı ifade edildi.
İran'dan bölgesinde 'daha sorumlu bir rol oynaması' istendi,
Yahudi soykırımının yadsınmasının kınandığı vurgulandı.
Sonuç bildirgesinde Lübnan'da devam eden siyasi krize de değinildi, ülkenin komşularından Lübnan'ın içişlerine karışılmaması istendi.
Burada Suriye'nin adı açıkça anıldı ve Şam yönetiminine AB ve uluslararası toplumla normal ilişkiler kurmak istiyorsa, "müdahalelere son vermesi" ve "Lübnan'da istikrar sağlanması" yönünde gayret göstermesi mesajı verildi.
Orta Doğu sorunu konusunda AB,
Birleşmiş Milletler,
Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya'dan oluşan Orta Doğu Dörtlüsü'nün girişimlerinin yeniden canlandırılmasından söz edildi, kapsamlı bir çözüm için uluslararası bir konferans düzenlenmesinden söz edildi.
Zirvede
Kuzey Afrika'dan
İspanya ve İtalya'ya teknelerle yasadışı göçün önüne geçilmesi için kıyı şeridinde devriyeler yapılması kararı onaylandı.
Bu karar Afrika'da yoksullukla mücadele için
yardım girişimleri ve kalifiye Afrikalıların birliğe girişi konusunda yapılacak düzenlemelerle desteklenecek.
Bu zirve ardından Finlandiya sene sonunda dönem başkanlığını tamamlıyor. Bu görevi 2007'nin ilk yarısında Almanya üstlenecek.