Verilere göre Avrupa’ya göre Türkiye'de obezleşme hızı iki kat fazla. Üstelik obezite sadece yetişkinleri değil, 3 milyona yakın çocuğu da tehdit ediyor. Uzmanlara göre sorunun birincil kaynağı, nişasta bazlı şeker, trans yağ ve aşırı karbonhidrat tüketimindeki artış. Yaşanan bu önemli sağlık sorununa karşı mücadele veren kurumların başında gelen Türkiye Obezite Araştırma Derneği ile Diyabetli Çocuklar Vakfı, geçtiğimiz gün İstanbul’un ‘Diyabeti Değiştiren Şehirler Programı’na katılma kararına destek verileceğini duyurdu.
Milliyet’e bilgi veren Türkiye Obezite Araştırma Derneği Başkanı Prof. Dr. Volkan Yumuk, İstanbul özelinde yaşanan trafik kaosunun obeziteyi tetiklediğini belirterek şöyle devam etti:
“Kentleşmenin getirdiği yüksek enerji içerikli sağlıksız paketli gıdalar, fast food, trans yağ içeren ürünlerin tercih edilmesi tehlike saçıyor. İstanbul özelinde konuşacak olursak, kent genelinde toplu taşımacılık imkanları ve nüfus artıyor. İnsanlar yollarda çok fazla saat geçirmek zorunda kalıyor. Bu durum stresin yanı sıra, hareketsizlik ve vakitsizliği tetikliyor. Tükenmişlik ve yorgunluğun da eklenmesiyle adeta sarmala giriliyor. Yemek vakitleri şaşıyor, hareketsiz bir topluluk ortaya çıkıyor. Vakitsizlik beraberinde hazır gıdaların, fast food türü yiyeceklerin tüketimine yol açıyor. Şehrin bu döngüyü kırması gerekiyor. Fiziksel aktivite alanlarının, yürüyüş, bisiklet parkularıın arttırılması şart. Yüzme havuzları, egzersiz merkezlerinin ücretsiz olması gerekiyor.”
İstanbul’un 20 milyon nüfusu göz önüne alındığında hizmet götürmenin kolay olmadığını da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Yumuk, “Birçok paydaş ile harekete geçmeliyiz. Hamur işi dediğimiz ürünler ve ekmek tüketimimiz çok fazla. Yağlı gıdalar, tatlılar, şekerli içecekler, her türlü şeker eklenmiş kalorili içecekler ve trans yağ tüketimini azaltmamız lazım. Trans yağ ve şeker birlikteliğinden hazırlanan paketli ürünleri hayatımızdan çıkartmamız gerekiyor” diye konuştu.
Diyabetli Çocuklar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Şükrü Hatun ise şekerle tatlandırılmış ürün tüketimindeki artışa dikkati çekerek şu bilgileri verdi:
“Türkiye; Avrupa ve Orta Asya ülkeleri arasında obezite sıralamasında 53 ülke arasında birinci sırada bulunuyor. DSÖ’nün raporuna göre Türk halkının yüzde 32.1’si vücut kitle endeksine göre obezite kategorisinde yer alıyor. Türkiye’yi yüzde 28.9 ile Malta, yüzde 27.8 ile İngiltere takip ediyor. Obezite sadece şişmanlatmakla kalmıyor aynı zamanda; diyabet, hipertansiyon, kolesterol bozukluğu, kalp-damar hastalıkları, yağlı karaciğer hastalığı, sindirim sorunları ile depresif hastalıklara neden oluyor. Alınan her fazla kalori, vücutta ağırlık artışı, kan yağları, kan şekeri ve hipertansiyon riski anlamına geliyor. Fruktoz önce trigliserid ardından da vücutta yağlanmaya dönüşüyor. Bu beslenme modeli değişmediği sürece hastalıklardan kurtulamayız.”
Prof.Dr. Hatun şu uyarılarda bulundu:
“Trans yağlar organizma açısından toksik ve hem karaciğer yağlanması, ateroskleroz ve obeziteye neden oluyor. Şeker, yağ ile birleştiğinde büyük risk oluşturuyor. Beyindeki iştah ve haz merkezini uyarıp düşük dozlu bağımlılığa yol açıyor. Patates cipsi, çikolata, şekerli içecekler doğada olmayan yüksek yağ ve yapay şeker içeriyor. Gıda ve sigara endüstrisi masum değil. Bazılarına bakıyorsunuz, hem üretici, hem de sosyal sorumluluk veya vakıf altında obeziteye karşı mücadele verdiğini söylüyor. Uyanık olmamız lazım. İlaç endüstrisinin de kâr amacı var ancak daha kontrollüler. Obeziteye karşı her gün 30 dakika spor, karbonhidrat ve trans yağlardan uzak durmak, özellikle akşam yemeklerinde porsiyonları kısmak önemli.”