DR. ÖMER ÖZDEMİR- SAMANYOLUHABER.COM
Eleştiri Kültürü Üzerine-1 başlıklı bir önceki yazımı, eleştiri ve eleştirici bağlamında ele almıştım. Bu yazımda ise eleştirilen tarafından eleştiriyi algılama ve tahammül yönüyle değerlendireceğim.
‘‘İnsan beşerdir şaşar.’’, ‘‘Düşmez, kalkmaz bir Allah.’’ atasözlerimiz herkesin hayat akışı içerisinde eksik düşünebileceğini, yanılabileceğini ve hata yapabileceğini ifade eder.
Böyle durumlarda insanlar ilişki içerisinde olduğu toplumun değişik kesimlerindeki diğer insanlardan iyi veya kötü niyetli eleştiriler alırlar.
Doğal olarak, eleştirilmek hoşnut olunacak ve çabucak kabullenilecek bir şey değildir. Size yöneltilen eleştiride haklılık payı olduğunu düşünüyor veya hissediyorsanız bu kabullenmesi zor bir durumdur. Hele hele haksız yere eleştiriliyorsanız kendinizi daha da sıkıntılı ve huzursuz hissetmeniz söz konusu olacaktır.
Ancak böyle durumlarda, duygularınızı bir kenara bırakıp, eleştiriyi sakince dinleyip, çıkarımlarda bulunabiliyorsanız aslında bir o kadar da kazançlısınız demektir. Çünkü, eğer hatalı iseniz, hatadan dönme şansı elde etmiş olursunuz ve ‘zararın neresinden dönülürse kârdır.’bakış açısıyla bir kazanım elde edersiniz. Bu aşamada eleştiri, kıymetini bilenler için, eksiğini tamamlama, yanlışını düzeltme ve daha fazla zarar görmeme adına oldukça değerlidir.
‘Gün Olur Asra Bedel’, ‘Beyaz Gemi’, ‘Cengiz Han’a Küsen Bulut’ ve sinemaya da uyarlanan ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ gibi onlarca romanın yazarı, dünyaca meşhur Kırgız yazar Cengiz Aytmatov, “Eleştiri gizli bir hayranlıktır.” der.
Yine bir çoğumuzun tekrar tekrar okuduğu, 1936 yılında yazıldığı günden beri popülerliğini yitirmeyen ‘Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı’ adlı kitabı ile tanıdığımız, Amerikalı yazar, kişisel gelişim ve iletişim uzmanı Dale Carnegie de, “Haksız eleştiri genellikle biçim değiştirmiş övgüdür.” der.
Bu iki yazar, haklı da olsa, haksız da olsa her eleştirinin kaynağında eleştirenin eleştirdiği konu(ürün, fikir, davranış, iş)ya karşı beslediği hayranlığın varlığından bahsederler.
Kısacası, ‘Meyveli ağaç taşlanır.’. Tabii ki, düşürülen meyvelerin ele alındığında görüntüsü, koklandığında kokusu, yendiğinde de yiyen tarafından lezzeti, tazeliği gibi görünen ve fark edilen özelliklerinin değerlendirilmesi kaçınılmaz olacaktır. Öyleyse, her konuda haklı ve haksız eleştiri kaçınılmazdır.
İyi niyetli(yapıcı) eleştiri de olsa, kötü niyetli, manipüle amaçlı(yıkıcı) eleştiri de olsa, eleştiri aynı zamanda bir geri bildirimdir. Haliyle söz konusu geri bildirim de insanlar tarafından gerçekleştirilir. Geri bildirim süreci öncesi değerlendirme aşamasında, eleştiriyi gerçekleştirenin şahsi duygularının karışmaması ve kişisel bakış açısının değerlendirmenin yönünü etkilememesi düşünülemez.
Eleştiriyi; söz, davranış, fikir ve kararın muhatabında bıraktığı iz ve görüntünün geriye ifade edilmesi olarak tanımladığımızda, eleştiricinin, tümsek (oluşan görüntünün boyu cismin boyundan küçüktür), çukur (oluşan görüntünün boyu cismin boyundan büyüktür) veya düz (oluşan görüntünün boyu cismin boyuna eşittir, görüntü simetriktir) ayna özelliklerinden hangisine sahip olduğunun iyi belirlenmesi gerekir.
Yani eleştirenin, iyi niyetli ve yapıcı mı yoksa kötü niyetli ve yıkıcı mı olduğunun objektif olarak tespit edilmesi en önemli aşamadır.
Bu bağlamda, eleştirinin iyi algılanması için negatif duyguların kontrol altına alınarak dinlenmesi önemlidir. Savunmaya geçmeden önce eleştiriyi dinlemek en zor kısımlardan birisidir. Bazen kaktüs yutmak gibi zor bir şey olsa da, derde deva için bu yapılmalıdır.
Kısa kısa sorularla eleştirenin gerçekten ne demek istediğini anlamaya çalışmak, yanlış anlatma ve anlamanın önüne geçmek için gereklidir. Ama kesinlikle, ‘Yeter artık, kes şu saçmalamayı, kafamı şişirdin.’ deyip susturmamalı veya ‘Ama sen de.......’ ile başlayıp karşı eleştiriye geçilmemelidir. ‘Sen kimsin ki beni eleştiriyorsun?’ tarzı tavır takınılmamalı veya dinliyormuş gibi yapıp ‘kulak arkası’ yapılmamalıdır.
Eleştiriyi saldırı olarak algılamamalı, bilakis düşüncelerin ve fikirlerin olgunlaştırılması, geliştirilmesi ve yayılması adına bir fırsat bilinmelidir. Albert Einstein, “Eleştiriyi kabul etmeyen, başarısına inandıracak kimse bulamaz.” der.
Günlük hayatta da karşılaştığımız gibi, her eleştiri iyi niyetli ve yapıcı değildir. Bazen tamamen kıskançlık kaynaklı, rekabete dayalı psikolojik savaş perspektifli, kötü niyetli ve yıkıcıdır. Hatta zaman zaman gerçeklerden de çok uzaktır.
Bu durumda, sakince dinlemek, duygularını dizginlemek, kısa sorularla konunun anlaşılmasını kolaylaştırmak, verilen örnekleri, ileri sürülen tezleri, verileri karşılaştırarak doğruluk analizi yapmak ve nihayet eleştirinin doğru olup olmadığını belirlemeye çalışmak eleştirilene düşen çok önemli bir roldür.
Bazen gerçekler acı olabildiğinden, günümüz toplum yaşamında eleştiriyi algılama ve tahammül göstermede de yer yer zorluklar yaşanabiliyor. Hele hele eleştiri dozunun artttığı, kişisel saldırı gibi yanlış algılandığı, hoşa gitmeyen üslup karşısında tahammül sınırlarının zorlandığı ve hazım sorunu yaşandığı durumlarda ise nezaket kurallarını da aşarak tepki verildiği sıkça görülebilmektedir. Aslında, eleştiriyi olgunlukla karşılayabilmek bir öz güven ifadesidir.
Bununla beraber, eleştirene karşı sinsi bir düşman gibi tavır takınmak, onu fikirlerinden dolayı hafife almak, onunla hesaplaşmak için fırsat kollamak, ‘Eleştiriye karşı tahammül gösterebilmek erdemliliktir.’ değerinden bihaber olmak, kendisi ve çevresi ile barışık olamayan tipik bir insan tutumudur. Bu tür insanlar ise yaşadıkları toplumda eleştiri kültürünün oluşumunun önündeki en büyük engellerdir.
Her zaman eleştiren haklı mıdır? Elbette hayır. Ama ortada eğik bir minareden bahsedildiğinde minare gerçekten eğikse düzeltmek ve dürüst eleştiriyi takdir etmek, yok eğer eğik değilse eğik denilen minarenin yanlış algısını düzeltmekte eleştirilene kalmaktadır.
Bunun yanında kıskançlığa dayalı, manipüle etme amaçlı eleştiriler de karşımıza çıkar. Bu durum da, verilebilecek en akıllıca tepki; öfkelenmeden, sinirlenmeden, duyguları kontrol altına alarak, düşüncelerin sakin, kararlı ve iddialı sözlerle ifade edilmesidir.
Böylece, eleştiricinin de empatik bakış açısıyla değerlendirmeye başlamasına yardımcı olunmuş olunur ve nihayet eleştirilene karşı hayranlık duymasıyla diyaloğ sonlandırılabilir.
Ancak hala cevaplanması gereken önemli bir soru daha vardır: Aynı konuda veya farklı konularda hangi sıklıkta eleştiri alınıyor olduğudur. Eğer cevap çok sık ise, o zaman iletişim becerileri hakkında önemli boyutlarda bilgi eksikliklerinin varlığı bir gerçektir.
HubSpot; pazarlama, satış ve servis yazılımı geliştiren büyük bir Amerikan firmasıdır. HubSpot firmasının kurucu ve Ceo‘su Dharmesh Shah’ın hoşuma giden, “Eleştiri şampiyonların kahvaltısı, eleştiriye direnmek ise kaybedenlerin akşam yemeğidir.” sözünü internet sayfalarının arasında gördüm.
Enerji dolu bir kahvaltı ile yeni bir güne başlangıç yapmak da, akşam yemeği ile günü bitirmek de kişinin kendi elindedir.
Günaydın/İyi Geceler...
Görüşleriniz için: [email protected]