Uzmanlara göre, Erdoğan aklındaki planı bir an önce açıklamalı.
Tutukluyken ev hapsine alınan Rahip Andrew Brunson krizinin üzerinden geçen sekiz günde Türk Lirası yüzde 8.1 oranında değer yitirdi. ABD ile krizde mutabakata varıldığı haberlerinin etkisiyle dolar 5.20 seviyesinin altına inse de, TL'deki değer kaybı hem özel sektörü hem de bankaları sarsmaya devam ediyor.
DW Türkçe'den Aram Ekin Duram'ın haberine göre, dövizdeki bu yükselişi durdurabilecek tek şey, Erdoğan'ın ekonomi politikalarını piyasaların talepleriyle eş güdümlü hale getirmesi.
Türkiye'de Dolar ve Euro kuru, ABD ile yaşanan Rahip Brunson krizinin ardından haftanın ilk işlem günü olan pazartesi günü rekor seviyeleri gördü. Bu sabah ise ABD ile mutabakata varıldığı haberleri sonrasında Dolar kuru 5,20'nin altına kadar geriledi.
Ancak bu gerilemeye karşın, Türk Lirası'ndaki durdurulamayan değer kaybı gerek bankacılık sektöründe gerekse özel sektör tarafında yaşanabilecek bir "kredi krizi" endişesini artırıyor.
DW Türkçe'ye konuşan uzmanlara göre, Dolar'ın ateşini düşürecek tek seçenek Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yürüteceği ekonomi politiklarının piyasalara güven verecek şekilde yeniden düzenlenmesi.
Merkez Bankası durduramadı
Dün Türk Lirası, Dolar ve Euro karşısında tarihi düşük seviyeye inerken, geç saatlerde Dolar 5,42 Euro ise 6,20 TL'ye kadar çıkarak başta iş dünyası olmak üzere toplum kesimlerinde kısa süreli bir paniğe neden oldu.
Kurlardaki sert yükselişte Türkiye-ABD ilişkilerinde Rahip Brunson krizi ile ortaya çıkan "yaptırım tehlikesi" ve ABD'nin başlattığı İran ambargosu önemli rol oynadı.
Dolardaki yükselişin önüne geçmek amacıyla dün zorunlu karşılıklara ilişkin değişiklik yapan Merkez Bankası, rezerv opsiyonu mekanizması kapsamında döviz imkanı oranı üst sınırını yüzde 45’ten yüzde 40’a düşürdü. Bu değişiklik ile yaklaşık 2,2 milyar dolar bankaların kullanımına geçirilmiş oldu. Ancak Merkez Bankası'nın bu müdahalesine rağmen, kur gece yarısı uluslararası piyasada 5,4223'e kadar yükseldi.
Dolar 7 TL'ye kadar çıkar mı?
Bu sabah saatlerinde ABD ile ön mutabakat sağlandığına ve 2 gün içinde Türkiye'den ABD'ye bir heyet gideceğine ilişkin haberler ile Dolar kuru 5,20 seviyelerine geriledi. Dün 6,22'ye kadar çıkan Euro ise bu sabah saatlerinde 6 liradan işlem görmeye başladı. Bununla birlikte, gösterge 10 yıllık tahvilin bileşik faizi ise bu sabah rekor seviye olan yüzde 19,91'den açıldı.
Dolar kurunda yaşanan bir miktar düşüşe rağmen, piyasalardaki dalgalı seyir devam ediyor. ABD ile yaşanan gerginliğin tırmanma ihtimali ve özellikle Türkiye'nin ekonomi politikalarına olan güvensizliğin sürmesi halinde, Dolar'da önce 5,50 seviyesinin daha sonra ise 7 TL'ye kadar uzanabilecek bir "ralli"nin yaşanması ihtimali, piyasa kulislerinde giderek daha fazla dile getiriliyor.
Bankacılık sektöründe 'kredi' korkusu artıyor
Adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir bankacı, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, dünden beri kurlarda yaşanan tarihi zirvelere ilişkin olarak, ''Artık kurdaki yükselişin ucunu bucağını göremiyoruz. Böyle giderse 7 de olur, 8 de olur'' diye konuşuyor.
Merkez Bankası'nın son Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında sembolik de olsa bir faiz artırımı yapmamasının finans piyasalarında "büyük bir hata" olarak değerlendirildiğini dile getiren bankacı, ''Bundan sonra bankacılık sektörünün en büyük korkusu, dışardan borç para bulamamak. Bu artık kurlardan da faizlerden de çok daha önemli. Eğer borçlanmaya çıktığımızda yabancılardan beklediğimiz kadar kredi alamazsak, işte o zaman kriz başlamış olur'' diyor.
Peki, son bir yılda Dolar karşısında yüzde 50'ye yakın değer kaybeden Türk Lirası'ndaki erime, nasıl engellenecek? Doların ateşini söndürmek mümkün mü?
'Erdoğan OVP'yi beklemeden, çıkıp konuşmalı''
DW Türkçe'ye konuşan uzmanlar, bu soruya ''Her şey mümkün. Ama önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın piyasalara güven aşılaması gerekiyor'' yanıtını veriyorlar. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, ''Hükümetin nasıl bir para politikası izleyeceğine ilişkin büyük bir güvensizlik ve belirsizlik var. Seçimler bitmiş olsa da, yeni ekonomi yönetimi açıklanmış olsa da bu güvensizlik giderilemedi'' diyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 100 günlük programının içeriğinin de piyasalar açısından endişeleri artırdığına işaret eden Prof. Gürsel, ''Açıklanan programın Türkiye'nin bugün yaşamakta olduğu sorunlarla hiçbir ilgisi yok. Zaten yapısal olarak dış açığı olan bir ülke, bu kadar proje için parayı nereden bulacak diye ekonomik aktörler daha da endişeleniyor'' değerlendirmesinde bulunuyor.
Bu süreçte dış politikada yaşanan en ufak bir sarsıntının kurlar ve enflasyon üzerinde çok ağır tahribatlar yarattığına işaret eden Gürsel, şöyle konuşuyor:
''İşim temelinde iktidarın mali politikalarının hala netleşmemesi ve Merkez Bankası'na olan güvenin tamamen kaybolmuş olması var. Artık Ağustos sonunda ya da Eylül başında açıklanacak Orta Vadeli Program beklenemez. Bu ortamda Berat Albayrak'ın değil, bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bugün yarın çıkıp nasıl bir ekonomi politikası izleyeceğini herkese anlatması lazım.''
''Merkez'in kredibilitesi çok zayıfladı''
Bilgi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ekonomist Murat Sağman da son aylardaki kur artışları karşısında yanlış hamleler yapan Merkez Bankası'nın kredibilitesini büyük ölçüde kaybettiğine dikkat çekiyor.
Mayıs ayından beri kurlarda yaşanan aşırı yükseliş karşısında Merkez Bankası'nın piyasa beklentilerini karşılamaktan uzak adımlar attığını, kademeli olarak gerçekleştirilen 500 baz puanlık faiz artışının da doğru zamanda yapılmadığı için kurlara etki etmediğini dile getiren Sağman, şunları söylüyor:
''Gelinen bu noktada artık yalnızca para politikası yani Merkez Bankası ile ateşi düşürmek mümkün değil. Mali politikaların yani ekonominin nasıl yönetileceğinin ortaya açık bir şekilde konması gerekiyor. Aksi takdirde kurlarda ve enflasyonda yukarı yönlü çıkış sürecek.''