“Erdoğan’ın zekâtını toplamaya kapıkule’den başlıyorsun”
Kavgayı Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen Güneş gazetesi başlattı.
Güneş gazetesi, Hrant Dink'in ölümünden önce onunla son görüşen kişinin eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun danışmanı ve Karar gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan olduğunu yazdı ve Mahçupyan'ın ifadesinin niçin alınmadığını sordu. Bir sonraki gün Davutoğlu'nu Cemaat soruşturmalarında etkin olmamakla suçladı.
Dün ise Ahmet Davutoğlu’na yakınlığıyla bilinen Karar gazetesi "En kritik sandık" başlığıyla yayımlanan manşet haber bir anda gündeme oturdu. Anayasa değişikliği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Yıldırım'ın El Bab'ta şehit olan Selim Topal'ın cenazesini omuzladığı fotoğrafın alt alta kullanılması Havuz'un tepkisini çekti.
Kiras'tan açıklama geldi
Karar gazetesi yazarı İbrahim Kiras dünkü manşet üzerinden kendilerini eleştiren Erdoğan medyasını ağır sözlerle hedef aldı.
“Bizi tanıyanlar şunu da bilir ki biz şehidin tabutuna “sandık” demeyiz!” diyen İbrahim Kiras, kendilerini eleştiren kalemlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arkasına geçerek yazılar yazdıklarını öne sürdü ve şöyle yazdı:
“İşte bu kadroyu kendi mahallesinde hedef tahtasına oturtmak için gayret eden belirli bir kesim veya grup var. Bunlar kendi akıllarınca siyasetin veya toplumun geniş çoğunluğunun benimsediği siyasi aktörlerin adı arkasına sığınmış görünerek ve milletin bu noktadaki hassasiyetlerini istismar ederek “meslek”lerini icra ediyorlar. Bu yolda hiçbir ahlaki sınır ve kural da tanımıyorlar.”
Karar gazetesinin dünkü manşetiyle ilgili, “Dün KARAR’ın birinci sayfasında yer alan bir haber ve fotoğrafla ilgili, başlatılan algı operasyonu ve karalama kampanyası işte bu tutumun en yeni numunesi oldu. Sayın Cumhurbaşkanı ile sayın Başbakan’ın katıldıkları şehit cenazesi fotoğrafı ile manşet haberimizin başlığı ikisi tek bir habermiş gibi algılanacak şekilde sayfa görüntüsü kadrajlanarak servis edildi. Bizim bu yolla örtük bir mesaj verdiğimiz iddia edilecek kadar ileri gidildi.” ifadelerini kullanan Kiras, yazısını şöyle bitirdi:
“Öncelikle KARAR söz konusu fotoğrafa ve habere birinci sayfasında benzer mizanpaj içerisinde yer veren tek gazete değildir. İki ayrı haberin başlık ve fotoğraflarının birbiriyle ilişkilendirilerek buradan asla kastetmediğimiz anlamlar çıkarılması kabul edilemez. İkincisi, gazetenin birinci sayfasına mizanpaj bütünlüğü içinde bakılırsa söz konusu başlık ve fotoğrafın ileri sürülen maksatla kullanılmış olamayacağı rahatlıkla görülecektir.
Öte yandan, yine de aynı sayfada alt alta kullanılan başlık ve fotoğrafın kötü niyetli yorumlara mesnet yapılabileceğini tahmin edememek bizim hatamızdı. Ancak bunun dışında haberlerin içeriğinde bir ima veya dolaylı anlatım veyahut gizli mesaj gayet tabii ki söz konusu bile değildir, olamaz. Böyle bir amacın bize yakıştırılması önce kişiliğimize, sonra meslekî kalitemize hakarettir.”
“ERDOĞAN’IN ZEKÂTINI TOPLAMAYA KAPIKULE’DEN BAŞLIYORSUN”
Erdoğan’a yakın Diriliş Postası başyazarı Erem Şentürk ise bugünkü köşesinde isim vermeden Davutoğlucu medyayı çok ağır ifadelerle eleştirdi.
“Pasaportun cebinde dışarıya çıktığında Erdoğan’ın zekâtını toplamaya Kapıkule’den başlıyorsun Çin’e kadar yolda ikram ediliyorsun.” ifadelerini kullanan Erem Şentürk, “Kendinizi ait mi hissetmiyorsunuz? Erdoğan sizin kehanetlerinizden korkmadı diye mi sinirlendiniz? Nedir ağabey sizin aidiyet tarifiniz?” ifadelerini kullandı.
Şentürk şöyle devam etti:
“Erdoğan takım arkadaşı olarak kimleri alacağını size sormadı diye mi bütün bu hıncınız? Neyi yanlış buldunuz? Yanlış bulduysanız hâlâ niye “Hakkı söyleyen dost numarasıyla” laf çakıp duruyorsunuz? Yanlışsa yanlıştır ve doğru dediğiniz kim varsa onun etrafına toplanın. Erdoğan’ın tanımladığı alanda kalıp o alanın satır aralarına yedek iktidar tezgâhları açıyorsunuz? Ayıptır ayıp.
Erdoğan’a güvenilsin, Erdoğan’a oy verilsin, Erdoğan’a teveccüh gösterilsin, Erdoğan ikna etsin, Erdoğan başarsın, yükü Erdoğan taşısın sonunda Erdoğan kazansın ama Erdoğan sizi dinlesin. Ne münasebet, kimsiniz siz?
Bence siz, kendinize alan tanımlayacak cesaretiniz, kapasiteniz, dirayetiniz ve nasibiniz olmadığı için başkasının alanına çökme derdindesiniz. Bak! Anadolu çakar bu tezgâhı çok fena şamar yersiniz, gözünüzden ışık çıkar, demedi demeyin. Komşusunu kıskanan haset hatun gibi iğneli yazmayın, ne istediğinizi -ve muhakkak- ne hakla istediğinizi söyleyin.”
