HDP Diyarbakır Milletvekili Çağlar Demirel, Diyarbakır-Sur'da 4 gün süren operasyona ilişkin İçişleri Bakanı Selami Altınok tarafından cevaplandırılması istemiyle Meclis Başkanlığına soru önergesi verdi.
10 -13 Ekim 2015 tarihleri arasında Diyarbakır'da Sur ve Yenişehir ilçelerinin çeşitli mahallelerinde Diyarbakır Valiliği'nin emriyle 4 gün süren sokağa çıkma yasağı uygulandığını hatırlatan Demirel, yasağın uygulanması esnasında kolluk kuvvetlerinin orantısız ve aşırı güç kullanarak 3 kişinin ölümüne, onlarca kişinin yaralanmasına ve birçok insan hakkı ihlallerine sebebiyet verdiğini iddia etti.
HDP heyetinin bulunduğu noktalara akrep ve TOMA'lardan defalarca gaz ve tazyikli su sıkılırken, cadde üzerinde gezen akreplerden kimsenin evden çıkmaması yönünde yapılan anonslar ve akrep içerisindeki bir polisin 'burada tek bir kişi görürsem caddeyi gaza boğarım' sözlerinin de tarafınca kayda geçildiğini dile getiren Demirel, heyetin bulunduğu yerin kolluk kuvvetleri tarafından bilinmesine rağmen zırhlı araçlardan ve cadde üzerindeki yüksek binalara konuşlanan keskin nişancılar tarafından defalarca üzerlerine taciz ateşi edildiğini savundu.
13 Ekim günü yasağın sona ermesiyle birlikte bölgeye girdiklerinde yasak ilan edilen mahallelerin tam bir savaş alanına döndüğünü dile getiren Demirel, "Başta yaklaşık 500 yıllık bir geçmişi olan Kurşunlu Camii olmak üzere birçok evin duvarlarının kurşun izleriyle dolu olduğunu, tarihi dokunun bozulması ile birlikte maddi tahribatın çok ciddi boyutlara ulaştığını gözlemledik. Bu vahim tablonun içinde bilhassa dikkat çekici olan ise bazı evlerin ve iş yerlerinin duvarlarında görülen 'Esedullah Timi' imzalı ırkçı sloganlar idi. Mahalledeki bir çok yurttaşın yüzleri kapalı, uzun sakallı ve polisten çok IŞİD mensubuna benzeyen şahısların operasyonda görev aldığı türündeki ifadeleri de dikkate alındığında, Türk'ün gücünü göreceksiniz, Kanımız aksa da Zafer İslamındır, ve Allah cc her şeye yeter, gibi yazıların yazıldığı ve 3 hilal figürlerinin çizildiği duvarlarda Esedullah Timi imzalarının atılması bölgede doksanlardaki Hizbullah ya da JİTEM benzeri yapılanmaların doğuyor olabileceği tartışmalarına sebep olup, kamuoyunda büyük bir tedirginlik yaratmıştır." dedi.
Bu bağlamda Demirel, şu soruları yöneltti:
"Sokağa çıkma yasağı esnasında yazıldığı anlaşılan 'Esedullah Timi' yazıları kim ya da kimler tarafından gerçekleştirilmiştir? Bakanlığınızın emriyle operasyon esnasında mahallelerde bulunan kolluk kuvvetleri bu yazılamaları yapan kişileri neden tespit etmemiştir? Bunun sebebi Sur'a operasyon için sevkedilen Özel Harekat Timlerinin 'Esedullah Timi' adı verilen bir oluşum ile bizzat bağlantıda olmaları olabilir mi?
Emniyet ve askeri birliklerin içerisinde 'Esedullah Timi' adında bir birim mevcut mudur? Mevcutsa bu yapılanmanın Bakanı olduğunuz geçici seçim hükümetiyle bağlantısı nedir? Esedullah Tim'inde yer alan kişiler kimlerdir? Bu kişilerin görev ve yetkileri nelerdir?
Bölgedeki özel harekat timlerinin IŞİD üyelerine benzediklerine dair son dönemde birbiri ardına gelen ifadelerin artmasından hareketle; 'Esedullah Timi' denen yapının İŞİD ile herhangi bir bağlantısı var mıdır?
Valilik tarafından sokağa çıkma yasağı ilan edilen yerlerin dışındaki mahallelerde kolluk kuvvetlerinin keyfi bir şekilde sokağa çıkma yasağı uygulaması ile ilgili yasal ve anayasal bir mevzuat mevcut mudur? Bu uygulamalar kuşatma altındaki alanlarda neler yaşandığı gizlenmeye yönelik olarak mı gerçekleştirilmektedir?
Sokağa çıkma yasağı ilan edilen mahallelerde yaşayan sivil halkın yaşam hakkı ihlali başta olmak üzere ağır insan hakları ihlallerine varan uygulamaları (hukuk dışı gözaltı yöntemleri, fiili sokağa çıkma yasağı kararları, fiziki şiddet, psikolojik işkence, vb.) hayata geçiren kolluk kuvvetleri hakkında hukuki ya da idari bir soruşturma açıldı mı? Açılmadıysa gerekçesi nedir?
Helin Hasret Şen'in ölümüne dair Valilik tarafından kamuoyuna yapılan beyanat ile mahalledeki tüm görgü tanıklarının ifadelerinin çelişiyor olmasının nedeni nedir? Görgü tanıklarının iddiaları Bakanlığınız tarafından araştırılmış mıdır? Diyarbakır Valisi'nin bu beyanatlarının yanlış olduğunun açığa çıkması durumunda istifasını gündeme getirecek misiniz?
Kimyasal bir silah olduğu ve insan sağlığı üzerinde ciddi tahribatlar yarattığı tüm sağlık kuruluşlarınca belgelenen biber gazının, emrinizdeki kolluk kuvvetleri tarafından bir yurttaşın ölüme sebebiyet verecek derecede orantısız biçimde kullanılmış olmasının gerekçesi nedir? Yoğun biber gazının etkisiyle solunum yetmezliği yaşayarak yaşamını yitiren Abdülaziz Taruk'un ölümünden sorumlu olan kolluk kuvvetleri kimlerdir? Kendisine tıbbi müdahalede bulunmak üzere olay yerine gitmeye çalışan ambulansın girişine izin verilmediği doğru mudur?
Kendi evinin damında vücuduna isabet eden bir kurşunla yaşamını yitiren Halil Tüzülerk'in ölümünden kim ya da kimler sorumludur? Keskin nişancılara Tüzülerk'e ateş açılması yönünde bir talimat mı verilmiştir? Verilmemiş ise bu konuda herhangi bir hukuki ya da idari soruşturma başlatılmış mıdır? Başlatıldıysa hangi aşamadadır?
Sokağa çıkma yasağı süresince Diyarbakır Valisi ve emrindeki kolluk güçlerinin gayri hukuki, baskıcı ve insan haklarına aykırı uygulamalarının açığa çıkarılması için bağımsız bir inceleme heyeti oluşturulmasını planlıyor musunuz?
Yapılan operasyonlar neticesinde kişilerin mülkiyetlerine ciddi zararlar verilerek Anayasanın 35. Maddesi ihlal edilmiştir. Bu çerçevede kişilerin mülkiyet hakkına getirilen bu zararların karşılanması ile ilgili herhangi bir çalışma içerisine girecek misiniz?" CİHAN