Bahattin Karataş / samanyoluhaber.com
Devran Dönerken Kutlu Doğumlar
Efendimiz( sav)'in bir kutlu doğumu daha geçti. Mekke' de dünyaya teşrif etmişti..Sahabisi davasına seferber olmuştu..Mesajını dünyanın dört bir tarafına götürmüştü ..Sesi sadası tüm dünyada duyuluyordu. Evet tüm dünyada yeniden doğuyordu. Amerika'da, Avrupa'da, Asya'da ve Afrika'da..İnsanlık da onunla bir daha doğuyordu. Çünkü mükemmel insan oydu. Allah Onu mükemmel manada insanlığa örnek yaratmıştı.
O bize insan olmayı, insanca yaşamayı öğretti.
İnsan kimdir nereden geliyor ve nereye gidiyor? O öğretti.
Bize Allah'a kul olduğumuzu öğretti. Allah'a tek muhatap olduğumuzu O öğretti.
İnsanın kainatın en kutsal varlığı olduğumuzu öğretti.
İmanla A'layı illiyinlere çıkılacağına rehberlik yaptı, bize yol yordam öğretti.
Esfeli safilinlerden nasıl kurtulacağımızı da O bize öğretti.
Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep;
Medyun Ona cemiyeti, medyun Ona ferdi.
Medyundur O Masuma bütün bir beşeriyet..
Ya Rab! bizi mahşerde bu ikrar ile haşret!.
O ne Arab'ın ne de acemin..O ne şarkın ne de garbındır.
O güneş gibi ay gibi tüm alemlerindir.
Oksijen gibi yağmur gibi her yere ve her coğrafyaya rahmettir.
Hiçbir millet ve coğrafya bizim değildir, bizim Ona ihtiyacımız yoktur, demeyecek ve diyemeyecektir. Sadece bizimdir demeye de kimsenin hakkı yoktur. Çünkü O herkesin ve her şeyin.. O tüm Alemlere rahmettir..
O Herkese can, her derde dermandır..
Evet arkadaşlar, biz de bugün bu süreçte Onunla doğduk, Onunla Bir ba'sü ba'del mevt yaşıyoruz . Eski dünyamız yıkıldı, öldü. Yeni bir dünyada yeni bir dirilişle gözümüzü açtık.
Necip Fazıl merhumun dediği gibi "O ki bütün alem o sebeple vardır."
Bizi Allah, Onun mukaddes davası hatırına heba ve heder etmedi. Ve etmeyecek. Onun hatırına, Onun davası için dünyanın sinesini açtı. Hizmet olarak, hareket olarak; zahiren devletlere milletlere iltica ettik, hakikatte toptan Allah'a iltica ettik.
Kim bize oturum, kim bize vize verecekti?
Kim bizi tanıyacak, kim bize acıyacaktı?
Yapan O, eden O, getiren O'dur.
Yusuf'unu emin beldeye, Yunus unu balığın karnına sağlamca yerleştirdiği gibi bizi de hicret ettiren emin ellere yerleştiren hep Allah'tır. Onun davasının hatırı içindi her şey..
Yoksa kim bizi tanıyacak, kim bizi kabul edecekti?
Kim bilir belki de yeni bir dünya kurulacaktı. Eskiye ait ne varsa her şey değişecek, yıkılacaktı.. Yeni dünyayı kuracaklara, yani hizmet erlerine yeni dünyanın mimarlarına seferberlik görev emri gelmişti. Göç vardı.
Yeryüzünde milyarca insan vardı ki Allah ı ve Rasulullah'ı hiç duymamıştı.
Varlığın yaratılış hikmeti tahakkuk edecekti.
Dünya son demlerini belki de sekerâtını yaşıyordu.
Bu hizmet, insanlığın kurtuluşunun son bir şansıydı.
Hizmet erleri sırtlarındaki bu kutsal emaneti bekleyenlere tezelden ulaştıracaklardı.
İşte kader böyle bir fırtınayı estirdi. Herkesi istihdam edeceği alanlarına tayin etti.
Bu konuda hiç kimsenin, falanın filanın sürgünü veya mahkumu değiliz haşa! Tamamen Kaderin takdiri ve tayiniyiz .. İşi basitleştirmemek lazım.. Her şeyi Allah yapıyor. Onun izni ve iradesiyle her şey oluyor.. O dilemeden haşa bir şey olmaz.. Öyleyse Allah Hekimdir, kainatta haşa abes yoktur. Bize düşen Hikmetini araştırmaktır..
Kader eskiye ait neyimiz varsa aldı. Yeni dünyalara gidiyorsunuz yenilenin dedi..
"Eski hal muhal. Ya yeni hal ya İzmihlal" dedi.
Urbamız giysilerimizle beraber, akrabalık dokumuzu, vitrinimizi de yeniledi.
Yeni yeni akrabalıklar...
Çeşit çeşit renk ve desende amcalar, dayılar nineler, dedeler..
Yeni yeni teyzeler, yeniden halalar...
Hala aklı ermeyenlerimiz olabilir. Ama bunu Takdir-i İlahi yaptı. Biz yapmadık.
Hüküm Allah'ındır karar Onundu. Şimdilerde kaderin takdir ve tayinini ibretle hep beraber seyrediyoruz.
'Pencerelerden seyret!. İçlerine girme, hükümetin Hikmet'ine karışma!.' Denmişti..
Şimdilerde İcraatı Sübhaneyi hayretle temaşa ediyoruz..
Hak şerleri hayr eyler.
Zan etme ki ğayr eyler.
Arif anı seyr eyler.
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler..
Deme şu niçin şöyle.
Yerincedir ol öyle
Bak sonuna sabr eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler..
(İ.Hakkı hazretleri)
Neydi bu tipi? Neydi bu poyraz?
Neydi bu kar kış, neydi bu fırtına?
Meğer şimdiye kadar üstadımız ve talebelerinin yaşadığı güz ve kışın bahar ve yazını yaşamışız.
Bir rüyadan uyanmışız. Bir de bakmışız bahar ve yazımız geçti.. Her tarafa açılmıştık saçılmıştık.. Güzel günler, şa'şaalı günler geride kaldı.
Şimdi kendi güz ve kışımızla karşı karşıya gelmişiz.
İki rüzgar yiyince bazılarımızın çatıları uçtu, damları aktı. Bazılarımızın camları kırıldı. Bazıları üşüttü, hastalandı. Bazıları kaydı, düştü ayağı kolu kırıldı, başı yarıldı.
N'oluyor diyenlerimiz oldu..?
Hatta 'bu iş bitti, buraya kadarmış meğer' diyen gün görmemişlerimiz bile oldu.. Halbuki şimdiye kadar ne kadar çetin geçerse geçsin hangi kış yerini bahara bırakmadı?
Nurdan adam demişti ya "acele ettim kışta geldim. Sizler cennet asa bir baharda geleceksiniz". İşte yaşadıklarımız meğer o baharmış..Şimdi anladık ki;
Meğer yıl; dört mevsimmiş..
Meğer yolun kaderi böyleymiş..
Menzili çok.. Derin sular varmış..
Meğer kandan irinden deryalar geçilecekmiş..
Meğer Meriç'ler, Ege'ler yolumuza çıkan yaman engellermiş!..
Ümitsizlik karamsarlık yok. Ümitsizlik mani-i her kemaldir bilelim..
İşte şimdi geçmişten ödünç aldığımız bahar ve yazın bedelini ödüyoruz arkadaşlar..
Emanet aldığımız bayrağı bizden sonrakilere ulaştırmanın heyecanıyla doluyuz.. Onlara bahar ve yaz hazırlamanın arefesindeyiz...
Horhor'a geldiğinizde o bahar hediyelerinden bir demet gül derleyip getirin, mezarımızdan "hoş geldiniz" sadasını işiteceksiniz demişti ya!.
İşte şimdi gül derme zamanı,
işte şimdi hadiseleri hikmetle okuyup dersler çıkarma zamanı..
işte şimdi yeni hale tez elden adapte olup kaldığımız yerden devam etme, çay koy keçeli yeniden başlıyoruz zamanı..
işte şimdi tam çayları tazeleme zamanıdır inancındayız..
Vesselam