“Sizi saçmalıklara inandırabilenler, size katliam yaptırabilirler.”
Voltaire
Aslında yazının başlığını “Havuzcular için subliminal mesaj çözme rehberi” koyacaktım. Altına da başta havuz bataklığındaki sinekler ve savcılar için sübliminal iddianame nasıl hazırlanır olmak üzere devletimize sevabına hizmet babından ipuçlarını verecektim.
Vazgeçtim sonra.
Çünkü malzeme o kadar bol ki, yaşanan hamakat bini aşıyor her gün.
Açıkçası devletin (SMÇB) kurduğunu düşünüyorum artık.
Nedir bu SMÇB?
Subliminal Mesaj Çözme Bakanlığı…
Bu bakanlığın pek çok alt birimi var.
Söz gelimi saray işini kolaylaştırmak için Sübliminal İddianame Hazırlama Genel Müdürlüğü! (SİHGM)
Veya Havuz Medyası Sübliminal Mesaj Çözme Destek İşleri. (HMSMÇDİ)
Gülmeyin son derece ciddiyim ben!
Yaşadığımız şeyler bir sinema filminde olsa, “hadi ordan, herif amma uçmuş, böyle saçma senaryo mu olur?” diye filmi yarıda terk eder, salondan çıkarken bilet paramızı da geri isterdik. Bir kitapta geçse, “yazarın hayal gücü amma geniş ha!” diye kafa bulurduk.
Ama burası Türkiye ve sene 2017…
Hollanda’ya kızıp portakal bıçaklayanlarla çağdaşız sevgili dostlar.
Bir toplumda birkaç kişi saçmalarsa sorun pek olmaz.
Bu saçmalayanlardan bazıları idareci ise, yine de toplumun diğer dengeleyici unsurları devreye gireceği için, pek sıkıntı yaşanmaz. Misal şu anda ABD’de Trump’ın durumu böyle bir şey.
Bizim Ali Ağaoğlu, bu herifin biraz yandan yemişi, düşünün işte. Fakat adam koca devlet başkanı seçildi ama her saçmalığını icraata geçiremiyor.
Yargı çıkıyor karşısına, medya çıkıyor filan.
Gelin görün ki, siyasetin tamamı saçmalamaya başlarsa, buna göbekten bağlı tetikçi medya da eşlik ederse, hukukçular ufacık menfaat için karakterlerini, vicdanlarını dolaba kaldırırsa, üniversiteler ikbal beklentisi ve korkusundan dolmayı dut yemiş bülbül gibi susarsa, saçmalık bir süre sonra standarda dönüşüyor ve en saçma sapan filmlerde bile olmayan olaylar yaşanmaya başlıyor.
Bakın dünkü bir haber bu:
“Bir kişi tutuklandı, tutuklanan kişi darbecinin eşinin kız kardeşinin kocasının halasının kızı…”
Nasıl bir ülkede bunlar olabilir ki?
Galiba şöyle bir ülkede:
Şoför bir arkadaş milletvekili olur, sonra Milli Eğitim Komisyonu’na üye olur. Yeliz ismiyle Periscope yayını yapabilecek kadar saftır. Ekrana çıkar arabaların koltuk ısıtmasını asrın buluşu gibi hayranlıkla aktarır.
Bir diğeri PTT’de görevli iken Tenis Federasyonu'na başkan olur, oradan Danıştay üyesi seçilir.
Hayatında av tüfeği görmemiş popüler ekran tarihçisi Harp Okulları Müdürü yapılır.
Hayvanat Bahçesi Müdürü TÜBİTAK Başkanı seçilir.
Sebze halinden Tiyatro genel müdürü olanı mı ararsınız, başçavuşken TRT 6 Müdürü olanı mı?
Bu kadar mı? Değil elbette!
Amcasını yardımcısı yapan belediye başkanı, kuzenini de yardımcılığına getiren belediye başkanımızla aynı çağda aynı ülkede yaşıyoruz. Komşusu ve aile dostunu da mahrum etmez bu makamlardan.
Gelinini basın danışmanı yapar, yeğenini su kanalizasyon müdürü. Eh eşinin yeğenine de ayıp olmasın artık, o da özel kalem müdürü olur.
Bir diğeri dekan olur hanımını genel sekreter yapar, bir de tören düzenler bunun için.
Devlet böyle olunca büyük resmi görme radarları da muazzam açılıyor.
Özellikle hain ve düşman tespitinde uzay çağı yakalayan Yeni Türkiye’deyizdir artık.
Adana’da yaşları 16-20 arasında üç genç HERO yazılı tişört giydiği için gözaltına alınır mesela… Boru mu, devlet, işi büyük resmi görmek!
İstanbul Sultangazi’de bir düğün konvoyunu polis durdurur ve zafer işareti yapan 5 kişi tutuklanır.
Denizli’de HERO tişörtü giyen çocuk tutuklanır, annesi başka tişört getirince serbest bırakılır. Adli kontrol şartı var mı bilmem ama o çocuğun artık kolay kolay evlenemeyeceğini bile bilmekte yarar var.
Havuz medyası büyük resmi gören devletten geri kalır mı?
HERO’nun Hoca Efendi Razı Olsun anlamına geldiğini manşetten yazar Havuz Medyası Sübliminal Mesaj Çözme Servisi. (HMSMÇS)
Hocefendi’nin yabancı bir medyada röportajı yayınlanır.
Havuzcular bu söyleşide nelerin konuşulduğunu aktarmaz okurlarına. Buna gerek yoktur zira, ayrıntı önemsizdir!
Seccadenin üzerinde durmasından, arkasındaki ekranda nelerin yazılı olduğuna kadar pek çok subliminal mesaj derlenir.
Şaka değil bu, niye inanmıyorsunuz?
TÜBİTAK Başkanı hayvanat bahçesinden transfer olan ülkenin istihbarat birimleri kılı kırk yararak incelerler görselleri ve havuz medyasının ilgili birimlerine haber olarak yayınlanması emriyle yollarlar.
Devlet yine büyük resmi görmüştür!
Aslında Hocaefendi’den nasıl it gibi korktuklarının da bilinçaltıdır bu ama mevzumuz bugün o değil.
Bakın Habertürk’ten Fevzi Çakır kardeşimize servis edilen habere göre devletin subliminal mesaj çözme kurumu fotoğrafı inceleyerek üç ayrı mesaj olduğuna kanaat getirmiş.
Seccadeye ayak basması: “Radikal değiliz, kutsiyetlerimiz yok, şekilsel hususları dert etmiyoruz. Yükselen radikalizme karşı bizi kullanın” mesajıymış.
Kütüphane ise “İlimliyiz, önceliğimiz ilim” mesajını taşıyormuş.
Televizyon ekranında görülen “Bizim için ümit oldunuz, şimdilerde şölen var bahçelerde, bahardan ses geliyor perde perde, aceleci acele edip dursun, beklenen mutluluk biraz ileride” sözleri ise, cemaat üyelerine yönelik, çözülmelere karşı mesajmış.
Biter mi, bitmedi!
Devlet bu boru mu, en ince subliminalliğe kadar inip, havuza servis ediyor, hiçbir masraftan kaçınmadan, elini taşın altına koyup milletimize büyük resmi gösteriyor!
Gülen’in bu sözlerle, “Deşifre olmayın, itirafçı olmayın, umutsuzluğa kapılmayın” mesajlarını verdiği kaydedilmiş, Habertürk’ten Fevzi isimli görevli kardeş böyle yazmış.
Dahası var: Ekranda yazan 00.11 rakamı ise Gülen’in ‘seçilmişlik sendromu’ndan kaynaklanan bir saplantıymış ve Gülen’in, bununla kasım ayını işaret ettiği, tutuklu bulunanlara kasım ayında kurtulacakları mesajını verdiği sanılıyormuş…
Hani normal bir memlekette olsa insan ağzını bırakıp başka yeriyle gülecek belki ama burası Büyük Resmi görenlerin ülkesi!
Oysa bizzat küçük enişte ve Pelikan mağduru Davutoğlu’na sorsalar şunu diyecekti:
Ulen geri zekalılar, Fethullah Gülen’in salonunda bir ekranda, tıpkı Sızıntı’nın iç ve arka kapaklarındaki gibi, kendi cümlelerinin olduğu görseller yıllardır vardır ve bilgisayardaki ekran koruyucusu gibi 24 saat döner. 00.11 rakamı ise gazetecinin o vakitte orada o fotoyu çektiğini göstermekten başka bir halt değildir.
Ama burası Türkiye, büyük resmi görenlerin ülkesi…
Cübbeli Ahmet’in peygamber efendimizin terliğinin replikasını üretip garibanlara okutup, aldığı ciple âlim olarak gezdiği memleket.
Millet büyük resmi görmeyip de ne yapsın?!
Seyfi Mert