DEVLET DOLANDIRICI OLURSA
Jetpa’dan sabıkalı Fadıl Akgündüz’ün elini kolunu sallayarak Caprice Gold üzerinden hayal tacirliği yapması ve 1 milyar TL’yi cebe indirmesi Türkiye’de şahısların ahlaken içine düştüğü perişan hali ele veriyor.1 milyar TL’den fazla para, Cübbeli Ahmet ile AKP’nin önde gelen bazı isimlerinin teşvik ve himayesinde buharlaştırıldı.
‘Dolandırıcılık’ suçundan yeniden hapse atılan Akgündüz yüz kızartan bu resimde yalnız değil. Piyasa şartlarında mümkün olmadığını bile bile üç kuruş fazla kazanma hırsı ile onun yalanlarına kananlar da bu tefessühün birer parçası.
Sistemi de içten içe kemiren bir çürüme bu. Dolandırıcılıktan hüküm giymiş bir adamın binlerce kişiden para toplamasına seyirci kalan, hatta mahpushanede Genel Kurul tertip edip kendisine maaş ve prim yazdırmasına müsaade eden devlet var ki hâdisenin vahametini artırıyor.
15 TEMMUZ BAHANE OLDU
Pekâlâ, Akgündüz vak’asında olduğu gibi devleti idare edenler dolandırıcılığa seyirci kaldığında kime müracaat edeceğiz? Mal emniyetini tehdit eden daha dehşet verici bir husus var ki o da gasp suçunu bizzat devletin işlemesidir. Devlet, mala-mülke tasallut etmişse hakkımız nasıl geri alacağız? Zalim Bolu Beyi’ne karşı dağlara çıkan Köroğlu’nun izinden gidemeyeceğimize göre hak mahrumiyetleri nasıl bertaraf edilecek?
Şahıslar dolandırıcılık yaptığında devletten icabını yerine getirmesini istiyoruz. 15 Temmuz Darbe Tiyatrosu’nu bahane ederek el konulan onlarca okul, yurt, holdinglerin yanında gasp edilen şahsî mal varlıklarının hesabını kim verecek?
Hizmet Hareketi ile iltisaklı gerçek ve tüzel kişilere reva görülen muamelenin tek istinat noktası Keyfî Hükûmet Kararnamesi (KHK). Zerre kadar hukukun cari olduğu yerde holdinglere el konulması, banka hesaplarının bloke edilmesi telaffuz dahi edilemez.
TEDBİR KARARINA BİLE EKONOMİK DARBE DİYORLARDI
17/25 Aralık soruşturmalarında mal varlıklarına tedbir konulmasını bile ‘ekonomiye darbe’ diye yerden yere vuranlar bugün tam zıddını icra ediyor. Tedbirden geçtik, el koyma (müsadere) kararı için ihbar ve suç şüphesinden hareketle bir savcının mahkemeye müracaatı kâfi. Delil yoksa da uydurulur! Bağımsız yargıyı yerle bir eden Sulh Ceza Hâkimlikleri, KHK’lara atıf yaparak mülkiyet hakkını müsadere edebiliyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı ise ‘elimizden bir şey gelmez’ deyip köşesine çekildi.
21.asrın en organize gaspına imza atanlar, devran döndükçe kimseye hesap vermeyeceklerinden o kadar emin ki mağduriyetleri güya gideriyormuş gibi hareket etmeleri dikkatten kaçmıyor.
Devlet eli ile gaspı satır başları halinde hatırlatayım…
Lisansı iptal edilen Bank Asya’da 3,5 milyar TL mevduat,
Kapatılan bini aşkın okul ve 800’e yakın yurtta erken kayıt için tahsilatı yapılan 1,6 milyar TL,
4 Mart’ta kayyım atanan Zaman Gazetesi’nin bazı abonelerinden Kasım 2016’ya kadar (okurlar, aboneliğini iptal ettirdiği halde) keyfî biçimde tahsil edilen 7 milyon TL,
El konulan holding ve şirketlerde işten çıkarılan on binlerce çalışanın maaş, kıdem, ihbar tazminatları, izin, fazla mesai ücretlerinden müteşekkil milyarlarca lira,
Basit bir hesapla Hizmet Hareketi’ne gönül bağı olan insanlardan (hukukî ifadesi ile gerçek kişiler) gasp edilen tutar 10 milyar TL’yi aşıyor.
EN AZ 60 MİLYAR TL GASP EDİLDİ
Faaliyeti devam eden şirketlerin, yani tüzel kişilerin satış gelirleri, marka değeri, defter değeri, nakdî varlığı, duran varlıkları, net alacakları dâhil edildiğinde 60 milyar TL’yi aşan bir iktisadî büyüklük cebren ve hileyle alıkonuldu.
Hayli vakitten beri AB veya demokrasi vurgusu yapanlara kulaklarını tıkayan AKP, kendi tabanından bu mevzuda gelen tenkitleri savuşturmak için şahısların paralarının ödendiğini ifade ediyor. Kulağa hoş gelen beyanların esası öyle değil.
Bank Asya’da 100 bin TL ve altında TL ya da döviz hesabı olanların yaşadıkları hayal kırıklığı hiçbir vicdanî tarife sığmaz. Bankacılık Kanunu gayet sarih. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun açıkladığı takvime göre hak sahiplerine katılım hesabındaki paraların eksiksiz ödenmesi lazım.
Bankalarda olduğu gibi katılım bankalarındaki mevduat da 100 bin liraya kadar Hazine garantisi altındadır. Amma velâkin TMSF on binlerce kişiyi ödemelerin yapıldığı Vakıf Katılım şubelerinden ‘hesabınızda tedbir var’ diyerek geri çeviriyor. Hakkında mahkemenin verdiği bir hüküm olmadığı gibi soruşturma bile geçirmeyen kimselerin paralarını ödememek gasp değil de nedir
BANK ASYA MUDİSİNE GELİNCE DOLAR 2,90 TL
TMSF’nin işgüzarlığı bununla da bitmiyor. Ödeme yapmaya karar verdiği az sayıda mudîye bütün haklarından feragat ettiğine dair belge imzalatılıyor. Döviz hesapları TL olarak ödeniyor. Üstelik doları 2,90 TL’den, Euro’yu 3,09 TL’den bozuyorlar. Döviz mevduatı, döviz olarak veya mudînin talep etmesi halinde o günkü kur üzerinden TL olarak tahsil edilir oysa!
Böyle yapılmıyor zira kanun, nizam tanımayan bir güruh devleti ele geçirdi. Şartları kabul etmeyen mudîler ‘gözaltına alınabilirsiniz’, ‘hesaplara el konulabilir’ iması ile tehdit ediliyor. Dolar, Diyanet İşleri’nin umre tarifesine gelince 3,60 TL, 3. Köprü, Avrasya Tüneli’ni işleten yandaş müteahhitler için 3,50 TL üzerinden hesap ediliyor. Bank Asya’da parası olanlara gelince hesap başka!
ERKEN KAYIT PARALARI İADE EDİLMEDİ
Bank Asya’da mağduriyetler ‘gideriliyormuş’ gibi yapılıyor. Okul ve yurtlardan alınan erken kayıt paraları için velileri günlerce Defterdarlık kapılarında kuyrukta beklettiler. Sene bitti tek kuruş ödenmedi. Ne vakit ödeneceği de belirtilmiyor. İşsizlik ödeneği bile alamayacak şekilde kapının önüne konan çalışanlar da aylardır alacaklarının ödenmesini bekliyor.
Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde milyarlarca dolar tazminata mahkûm ettireceklerini bile bile mülkiyet gaspında, talanda, adaletsizlikte ısrar eden devletlûya bir-iki hatırlatmada bulunacaktım, vazgeçtim.
Yarın Hakk’ın dîvanına varınca Süleyman’dan hakkın alır karınca…