T24'ten Candan Yıldız'ın sorularını yanıtlayan Mustafa Yeneroğlu'nun gündeme ilişkin değerlendirmeleri şöyle:

Hüda-Par’a saldırıları şiddetle kınamak gerektiğini söyleyen Yeneroğlu, "Hüda-Par’ı eleştirmek meşrudur ama bunu demokratik kültür içerisinde yapmak gerekir. Bir siyasi partinin temel haklarını yok saymak kabul edilemez.  Orada kullanılan dil Hüda-Par’ı eleştiren dilin çok ötesinde… Kürtlere karşı bir fobiyi, ırkçı bir dili de ortaya koyuyor. İktidar son yıllarda beslediği aşırı milliyetçiliğin neticesiyle de karşı karşıya… Bu dili iktidar üretti. Erdoğan’ın kullandığı dili AK Parti’ye oy verenler ciddiye alsa ülkede korkunç olaylar olur.

Hüda-Par’ın demokrasi anlayışını eleştirelim ama ideolojik laikliği de tartışalım. Demokratik kültürü taşıyan toplum bu iktidarın politikalarla daha da zayıfladı. Siyasetin merkezi bile aşırı sağa kaydı. Erdoğan ve Soylu bilinçli ya da bilinçsiz terör örgütünün propagandasını yapıyor.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun seçimlere ilişkin 14 Mayıs’ı darbe ilişkilendirmesini de yorumlayan Yeneroğlu şu değerlendirmeyi yaptı:

"Erdoğan’ın itilmeye çalışıldığı daha despotik bir düzen var. Seçim sonuçları işimize gelmezse kabullenmeyelim şeklinde bir akım var. Bu ortamı domine etmeye çalışıyor. Erdoğan’ın söylemleri de bunu besliyor maalesef. AK Parti içinde bu durumun ülkeyi felakete götüreceğini gören, bundan endişe duyan kısık sesle buna itiraz eden insanlar var.

Erdoğan güç sarhoşluğunu o kadar benimsedi ki aklı selimle meseleleri değerlendirme durumdan çok uzak. İçeride insanlar görüyor. Bakmayın dışarıda farklı dil kullandıklarına… Soylu’yu doğrudan hedef almaktan çekiniyorlar. Soylu’nun tutumundan dilinden rahatsız olanlar var AK Parti içinde ama kişilikleri o kadar ezildi ki, kendilerini ehveni şer diyerek kandırıyorlar.

Numan Kurtulmuş diyor ki 14 Mayıs’ta hiç kimse Uhud’daki dağını terketmeyecek, aynı Numan Kurtulmuş hiç kimsenin kullanmadığı bir dilde Erdoğan’a Firavun, Karun diyordu. Numan Kurtulmuş, despotik devletin, 28 Şubat’ın taşıyıcısı olduğu bir dönemde AK Partiyi bu şekilde savunacak hale gelmişse samimiyeti olmadığı ortada.


Binali Yıldırım İstanbul seçimlerini konuşmak istemiyor. Biraz konuşsa diyecek ki İstanbul seçimlerini bana kaybettiren kişi Süleyman Soylu’dur. Samimi olsa bunu demek durumunda. Çünkü Soylu İstanbul seçimlerini ulusal bir referanduma dönüştürdü. Gelen geçeni terörist ilan etti.

Erdoğan, kendi zihin dünyasını Kur’an ve Allah’a atfedecek, keyfini dinin kendisi olarak tarif edecek kadar dini referanslardan kopmuş. Taşınmaz bir durum. Bu ülke demokratik kültüre bir an önce dönmesi gerekiyor."

DEVA'nın siyasetin merkezinin aşırı sağa kaydığı bir siyasal denklemde solda mı kaldı sorunu yanıtlayan Yeneroğlu, DEVA'nın sağda ya da solda bir parti olarak değerlendirilemeyeceğini, bütün farklılıkları zenginlik olarak gören bir parti olduğunu belirterek şöyle konuştu:

"DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın Cumartesi Anneleri'ni ziyaret etmemeleri gibi bir durum olmayacağı gibi asıl sorun faili kısmen belli olan cinayetlerle ilgili suçluların gerçek anlamda yargılanması, Cumartesi Anneleri’nin acısına saygı gösterilmesi...

Bizim iktidarımızda da Cumartesi Anneleri eğer en temel hak olan toplantı ve gösteri hakkından istifa edemezse orada bir sorun vardır, bu kabul edilecek bir durum olmaz."