Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili toplumun önemli bir kesiminde "Bu mesele aydınlatıldığında ucu bir yerlere dokunacak ve dolayısıyla da bundan bir yerler zarar görecek diye meselenin üzerine gidilmiyor" şeklinde bir düşünce olduğunu söyledi.
Helikopter kazasının ucu bir yerlere dokunur diye mi aydınlatılmadığını soran Destici, Meclis'te kurulan komisyonda iki dönem görev yapmış bir milletvekilinin, "'BBP Meclise girmeden, iktidar olmadan yada iktidarın ucundan tutmadan bu mesele aydınlatılmaz' dedi. Niye diye sorduğumda 'Meclistekilerin bir kısmı, bu işin ucu bir yerlere dokunur diye onun üzerine gitmekten çekiniyor. Bir kısmı başka bir hassasiyetle bunun üzerine gidilmesine çok destek vermiyor. Bir kısmı da aydınlandığında ortaya çıkacak sonucun kendilerine de zarar vereceğini düşündükleri için, iktidarlarına da zarar vereceğini düşündükleri için bu işin üzerine gidemiyorlar.'" dediğini aktardı.
Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirinin sorularını cevaplayan BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, Sivas'ta seçim öncesi açılması planlanan kütüphaneyle ilgili konuşan merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun eşi Gülefer Yazıcıoğlu'nun açıklamalarına herkesin kulak vermesini ve saygı göstermesini istedi. Helikopter kazasıyla ilgili davanın devam ettiğini dile getiren Destici, herkesin beklentisinin bu hadisenin biran önce aydınlatılarak açığa kavuşturulması olduğunu ifade etti.
"AĞIR MAHKUMİYETLERLE SONUÇLANAN DAVALAR, ŞİMDİ BERAATLE SONUÇLANIYOR"
Bu davanın aydınlatılması için sonuna kadar takipçisi olacaklarını vurgulayan Destici, şöyle devam etti: "Türkiye'de şuan adalet sistemi gerçekten hiçbirimizin arzu etmediği bir süreci yaşıyor. Adalet sistemi içinde bir kamplaşma, ayrışma olduğunu hep birlikte müşahade ediyoruz. Verilen kararlar maalesef toplumun hiçbir kesimi tarafından kabullenilmiyor, güvenilir bulunmuyor. Çünkü 3-5 sene önce açılan ve kamuoyunda büyük ses getiren davalar, ağır mahkumiyetlerle sonuçlanan davalar, aynı Türk yargısı tarafından beraatle sonuçlandırılıyor. Yada geçmişte taltif edilenler, bugün cezalandırılıyor. Bütün bu yaşanılanlara baktığınız zaman insanlar 'ne oldu' diyor. Bir savcı farklı karar veriyor, başka bir savcı o konuda farklı karar veriyor. Zamana, yere, kişiye, gelişen şartlara, Türkiye'de oluşan siyasi atmosfere göre kararlar veriliyor. Dolayısıyla bu kararlar yargı kararı olarak kabul edilmiyor, siyasi karar olarak kabul ediliyor."
"MUHSİN YAZICIOĞLU'NUN EŞİNİN FERYADINA KULAK VERİLMELİ VE TALEBİ YERİNE GETİRİLMELİ"
"Bu hadise aydınlatılmadığına göre, sürüncemede bırakıldığına göre; bunun arkasında siyasi bir destek yok mu? Yoksa bir yerler bunun aydınlatılmasını, açığa çıkarılmasını istemiyor mu?" diye soran Destici, helikopter kazasıyla ilgili Meclis'te kurulan komisyonda iki dönem görev yapmış bir milletvekiliyle karşılaştığını belirterek, "Aynen şu cümleyi kurdu: 'BBP Meclise girmeden, iktidar olmadan yada iktidarın ucundan tutmadan bu mesele aydınlatılmaz' dedi. Niye diye sorduğumda 'Meclistekilerin bir kısmı, bu işin ucu bir yerlere dokunur diye onun üzerine gitmekten çekiniyor. Bir kısmı başka bir hassasiyetle bunun üzerine gidilmesine çok destek vermiyor. Bir kısmı da aydınlandığında ortaya çıkacak sonucun kendilerine de zarar vereceğini düşündükleri için, iktidarlarına da zarar vereceğini düşündükleri için bu işin üzerine gidemiyorlar.' Şimdi bunu geçmiş dönemde milletvekilliği yapmış, iki dönem bu komisyonda bulunmuş bir milletvekili söylüyorsa; demek ki bir takım şeyleri gördü, duydu, tespit etti ki böyle bir cümle kuruyor. Ama bu sadece onun kurduğu bir cümle değil yada onun kafasında oluşan bir düşünce değil, toplumun önemli bir kesiminde böyle bir düşünce var. Bu mesele aydınlatıldığında ucu bir yerlere dokunacak ve dolayısıyla da bundan bir yerler zarar görecek diye ve bunun için meselenin üzerine gidilmiyor diye bir düşünce var. Bu düşünceden en büyük payı şuanda Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönetenler alıyor. Onların da böyle bir suizan dahi olsa bununla karşı karşıya kalmamaları adına biran önce bu meselenin aydınlatılmasını ve kimin ihmali, kusuru varsa bunun yargı içinde tespit edilerek ortaya konulmasını ve meselenin aydınlatılmasını istiyoruz. Muhsin Yazıcıoğlu'nun eşinin feryadı da bu. Bu feryada kulak vermek, ses vermek, saygı göstermek lazım ve o feryadın talebini yerine getirmek gerekir diye düşünüyorum." şeklinde konuştu.
"TÜRKİYE'NİN BU KADAR MESELESİ VARKEN; İKTİDAR PARTİSİ BBP'NİN OYUNU KENDİNE TAŞIMANIN DERDİNE DÜŞMÜŞ"
İktidar kesiminin medya gücünü ve toplum üzerindeki algı operasyon gücünü kullanarak bunu istedikleri yönde kullanma gayreti içinde olduklarını dile getiren Destici, "Türkiye'nin bu kadar meselesi varken; Suriye'de Rusya ile savaşın eşiğine gelmişsin, Rus uçakları her gün sınırını ihlal ediyor. PKK ülkenin bir bölgesinde senin gafletin, PKK ile pazarlık sürecinin sonunda bir hakimiyet alanı oluşturmuş, bazı yerlerde seçimi yapamayacak konuma gelmişsin ve Yüksek Seçim Kurulu'nu suçluyorsun. Irak'ta Türkmenlerin durumu ortada, yukarıda Kırım'ı Rusya işgal etmiş sesini çıkartamamışsın. Ermenistan'a birşey söyleyemiyorsun, Kıbrıs'ta kazandığın hiçbir şey yok. Bütün bu olumsuzlukların etrafında sen her şeyi bırakmışsın iktidar partisi olarak, Büyük Birlik Partisi'nin oyunu nasıl iktidar partisine bu seçim öncesi taşırımın derdine düşmüşsün. Kardeşim bizim oy diye bir derdimiz yok, bizim millet, memleket, ülke diye bir derdimiz var." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Rusya niye bu kadar Suriye ile ilgileniyor, anlamakta güçlük çekiyorum." sözünü hatırlatan Destici, "Vallahi biz de bu cümleyi anlamakta, yorumlamakta gerçekten büyük güçlük çektik ve acaba doğru mu söylüyor diye üç defa dinledik." ifadelerini kullandı. Suriye'de yaşanılanlar konusunda NATO'dan bir yardım beklemenin boş olduğunu dile getiren Destici, Türkiye bir şey yapacaksa kendi göbeğini kendisinin kesmesi gerektiğini vurguladı.
"MİLLETVEKİLLERİNİN AZICIK ONURU VE ŞEREFİ VARSA DEVLET ÖDESE BİLE O PARALARI İADE EDERLER"
17/25 Aralık sürecinin şeffaf bir şekilde araştırılıp soruşturmanın tamamlanmasını beklediklerini belirten Destici, bu dönem eğer Meclis çalıştırılsaydı bu soruşturma dosyaların tekrar açılacağı düşüncesinde olduğunu söyledi. "Ama Meclis çalıştırılmadı. Belki de bunun için çalıştırılmadı, koalisyonlar bunun için kurulmadı." diyen Destici, şöyle devam etti: "Haksız bir şekilde çalışmayan Meclis, asgari ücretli açlık sınırı altında yaşamaya mahkum edilmişken; milyonlarca işçimiz varken, taşeron işçilerimiz açlık sınırı altında yaşamaya mahkum edilmişken, ülkenin milyarlarca dolar iç ve dış borcu varken 7 Haziran'da seçilmiş olan milletvekilleri çalışmadıkları halde maaş alıyorlar. Eğer o maaşı iade etmezlerse haram yemiş olurlar, milletin hazinesine el uzatmış olurlar ve bu vebalden kurtulamazlar. Eğer azıcık onurları ve şerefleri varsa, azıcık haram-helal noktasında hassasiyetleri varsa, millet hakkını yeme noktasında hassasiyetleri varsa devlet ödese bile o paraları iade etmelerini bekliyorum milletvekillerinden. Şerefi olan o parayı iade eder, çalışmadığı günün parasını almaz. Kanunen de bunun verilmesini doğru bulmuyorum. O 4 ayı bile ben içime sindiremiyorum, iki ayı da üzerine. 1 Ekim'de üç aylık maaş alacak, 1 Kasım'da yeni bir seçim yapılacak, ona da devlet tekrar bir milletvekili maaşı ödeyecek. Bu kabul edilebilir bir şey değildir.
17/25 Aralık'ı soruşturan savcılarla ilgili başka bir soruşturma başlatılması, dava açılmasını da Türkiye'nin şu anda içinde bulunduğu yönetimin bir aynası, hukukun da bir aynası olarak görüyorum."
CHA