Deutsche Welle'nin haberine göre “Türkiye’deki darbe girişimi sonrasında Türk Hükümeti ve Türk halkıyla dayanışmamızı daha güçlü bir şekilde ifade etmeliydik. Bunu açık yüreklilikle söylüyorum” diyen Gabriel, darbe girişiminden hemen sonra Türkiye’ye ziyaret gerçekleştirilmemiş olunmasını hata olarak nitelendirdi. Gabriel sözlerini şöyle sürdürdü:
“Meselenin özünde gayet tabii ki darbe girişimine karşıydık ve seçilmiş hükümetten yanaydık. Ama Türk Hükümetinin tepkisi, özel hayatta olur ya özellikle çok severseniz ve hayal kırıklığına uğrarsanız çok daha kızgın olursunuz… Bu ‘daha farklı tavır sergileyebilirdik’ dediğim bir konu.”
'DEFALARCA SOMUT KANIT TALEP ETTİK'
Türk Hükümeti’nin darbe girişimi sonrasında “terörizm “olarak nitelendirdiği konular hakkında Almanya’dan beklentisinin karşılanmadığı hissiyatını taşıdığını anlatan, bu bağlamda Türkiye’den defalarca somut kanıtlar içeren bilgi talebinde bulunduklarını açıklayan Gabriel, “İşte ancak bize bu bilgiler verildiği takdirde bir kişinin iadesinin mümkün olup olmayacağını değerlendirme aşamasına gelebiliriz” dedi.
TÜRKİYE'NİN 'DERİN DEVLET' ŞÜPHESİ
Bu değerlendirmeyi yaparken Türkiye’de adil bir yargılama yapılıp yapılmayacağını dikkate almakla yükümlü olduklarını, iadesi istenenlerin Alman hukuku uyarınca kabul edilemez bir cezaya çarptırılması ihtimali söz konusu olduğunda zaten iadenin mümkün olamayacağını söyleyen Gabriel, şu değerlendirmeyi aktardı:
“Türk tarafının kabullenmekte zorlandığı konu; bir kişinin bir diğer ülkeye iadesi konusunda bağımsız makamların ve mahkemelerin karar verdiği gerçeği. Bize sizin de derin bir devletiniz var deniyor. Bir tür komplo teorisi var. Ben bugüne kadar bizde derin devletin olmadığı konusunda Türk tarafını ikna etmeyi başaramadım.”
Türkiye’ye, Gülen yapılanması mensubu her kişinin otomatik olarak gözaltına alınarak iade edilemeyeceğini anlatmaya çalıştıklarını aktaran Gabriel, “İltica başvuruları konusunda bizde çok açık yasal düzenlemeler var, bunlara uymakla yükümlüyüz” şeklinde konuştu.
PKK İLE MÜCADELE
Türkiye’nin, PKK’nın Almanya’da propaganda yapmasına izin verilmemesi gerektiği konusundaki uyarılarında haklı olduğunu söyleyen Gabriel, PKK’nın Almanya’da da "terör örgütü" olarak görüldüğünü hatırlattı.
“PKK 1990’lı yıllardan bu yana haklı nedenlerden ötürü yasaklı olan bir örgüttür” diyen Gabriel, şöyle devam etti:
"Sadece Türkiye’de yaptıklarından ötürü değil. Almanya’da haraç topladıkları, uyuşturucu ve silah ticareti yaptıkları, Almanya’daki Türkiyeli yurttaşları tehdit ettikleri için yasaklılar. Ben de Türk siyasetçilerin etkinlik yapmasına izin vermezken, Öcalan posterlerinin asılmasını kabul edilemez buluyorum. Türkiye bu konuda haklı.“
DERİN GÖRÜŞ AYRILIKLARI
Uzun süre Sosyal Demokrat Parti’nin liderliğini yapan ve Türkiye’ye yönelik olumlu bakışıyla tanınan Gabriel, son dönemde Türkiye’de yaşanan gelişmeler hakkında endişelerini ifade ederken, özellikle düşünce ve basın özgürlüğüne vurgu yaptı.
“Alman gazeteciler de hapiste. Aramızda aşılması zor büyük görüş ayrılıkları var” diyen Gabriel, yine de diyaloğun önemine işaret etti.
Alman Bakan, ilişkilerdeki tüm güçlüklere rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G20 zirvesine katılmak amacıyla Almanya’ya gelecek olmasından memnuniyet duyduklarına söylemekle birlikte, burada Türk vatandaşlarıyla siyasi bir toplantı yapılmasını uygun görmediklerini vurguladı.
Gabriel, “Günümüz koşullarında, karşı karşıya olduğumuz güçlükler nedeniyle büyük siyasi etkinliklerin uygun olmayacağı kanaatini taşıyoruz” dedi.
'ÜST DÜZEY RESMİ TALEP YOK'
Alman Dışişleri Bakanı, Türk tarafından gelen talep konusuna açıklık getirirken, bu konunun ilişkilerde yeni bir gerginliğe yol açmaması umudunu dile getirdi.
Yaptığı ilk açıklamada Türkiye’den Erdoğan’ın siyasi etkinlik düzenlemesi konusunda resmi talep geldiğini duyuran Gabriel bu sefer, “Gerçi şunu söylemeliyim, bu konuda, az ya da çok resmi bir nitelikte, Türk Hükümeti’nden daha alt seviyelerde bir girişim oldu ama üst düzey resmi bir talep olmadı. Bundan büyük memnuniyet duyuyoruz çünkü bu nedenden ötürü daha büyük sorunlar yaşamak istemiyoruz” şeklinde konuştu.
Bir gazetecinin, "Türkiye'yi ifade, düşünce ve gösteri özgürlüğü konularında eleştirirken Erdoğan’ın Almanya’daki bu haklardan yararlanamayacağını Türklere nasıl açıklayacaksınız?” sorusu üzerine Gabriel, bu konuda anayasa hükümlerine ve Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına işaret etti.
Dışişleri Bakanı, bir yabancı siyasi liderin Almanya’da bir etkinlikte konuşup konuşmayacağı konusunun, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamından öte Almanya’nın dış politika çıkarlarıyla ilgili bir konu olduğunu vurguladı.
Gabriel, “Türkiye ile yaşadığımız gerilim o kadar büyük ve sert ki, dış politika çıkarlarımız gereği, kamuya açık etkinlikler yoluyla Türk iç siyasetinin Almanya’ya taşınmasının uygun olmayacağını düşünüyoruz” dedi.
NAZİ BENZETMELERİ
Türkiye'deki anayasa değişikliği referandumu sürecinde Türk hükümetinin Almanya’yı hedef alan Nazi benzetmelerinin “derin kırgınlıklara” yol açtığını ifade eden Gabriel, bu süreçte yaşananlardan ötürü bazı kararlar aldıklarını vurguladı.
Alman Bakan, Almanya'nın yurttaşların barışçıl bir şekilde bir arada yaşayabildikleri bir ülke olduğunu ve bunu muhafaza etmek istediklerini söylerken, “Herkes bu ülkede seçim bürolarında, konsolosluklarda oy kullanabilir. Ama artık başka ülkelerdeki seçimlerden üç ay öncesinden itibaren ülkemizde seçim etkinliği yapılmasını istemiyoruz” diye konuştu.
Almanya’da 3 milyonu aşkın Türkiye kökenlinin yaşadığına işaret eden Sigmar Gabriel, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bazıları Alman vatandaşı, bazıları değil, bana göre hepsi bu ülkenin yurttaşları. Bizim parçamızlar. Bu ülke onlara minnettar olmalı. Çünkü onlar olmaksızın biz bu ülkeyi inşa edemezdik. Biz Türkiye’deki iç siyasi meselelerin ülkemize taşınmasını istemiyoruz. Biz Türkiye ile Almanya arasındaki bir dizi sorunun çözümlenmesinin iyi olacağı kanaatindeyiz. O zaman durum değişir. Siyasetin görevi bu sorunları çözmektir zaten. O zaman bu tür sorunların Almanya’ya ihraç edilmesi ile ilgili tehlike de ortadan kalkar.”