ESRA BÜYÜKCOMBAK
Akademisyen (Genetik ve Biyoloji Mühendisliği)
Her geçen gün can kaybı sayısının yüzbinleri geçtiği ifade edilen 6 Şubat 2023’teki deprem felaketinin başka bir yönünü yaşıyoruz. Bu depremin kış aylarına denk gelmesi, hem enkaz altındakilerin hem de kurtarma çalışması yapanların daha zor anlar yaşamasına neden oluyor. Asrın felaketi olarak nitelendirilen bu depremin boyutlarının inanılmaz büyüklükte ve tahrip gücünün çok yüksek olduğu bilinen bir gerçek. Ancak yaşananlar, yetersiz yapı standartları, kontrolsüz yapılaşma, plansız şehirleşme, yanlış yapı malzemeleri kullanımın gibi ihmal edilen faktörlerin de yıkımın ve kaybın daha fazla olmasında ne kadar önemli etken olduğunu gösteriyor.
Maalesef deprem sonrasında da hızlı bir yardım ve organizasyonun olmaması, ihtiyaç sahiplerine zamanında yardım sağlanamadığı ve hayatta kalabilmeleri için gerekli olan temel ihtiyaçlar karşılanamadığı için bu afetin kayıpları artıyor ve daha az cana ulaşılmasına neden oluyor. Ortak acılara ortak çareler aramaya çalıştığımız bu süreçte, depremi yaşayan bölgede zor şartlarda hayatta kalma mücadelesi veren kardeşlerimizi bekleyen sorunlar var…
Peki ya şimdi, afetin ardından
Binalar ve yollarla birlikte kanalizasyon, su ve elektrik hatlarının zarar görmesi, su kirliliği, gıda yetersizliği ve hijyenik koşulların oluşamaması deprem sonrası hızla artan sorunlar olarak karşımıza çıkıyor. Yeterli miktarda, hızlı bir şekilde barınak ve sağlık hizmetlerinin sunulamaması da çeşitli sorunlarına artarak neden olacak gibi görünüyor. Doğal afetlerin toplum üzerindeki uzun süreli olumsuz etkileri, hastanelerin ve sağlık sistemlerinin çökmesi, sağlık programlarının kesintiye uğraması (aşı karneleri ve hasta takip çizelgelerinin yok olması), yetersiz beslenme, devam eden tedavilerin kesintiye uğramasıyla birlikte rastgele ilaçların kullanılmasından kaynaklanıyor. Yapılan çalışmalar bedensel ve ruhsal en yıkıcı etkiyi depremlerin oluşturduğunu; virüs, bakteri, mantar ve parazit kaynaklı salgınların arttığını gösteriyor.
Salgın hastalıklar
Depremler sadece yıkmakla kalmıyor aynı zamanda yaşandığı bölgede salgın hastalıklara da neden oluyor. Depremden sonra kurulan çadır veya barınaklardaki kalabalık ortamlar, mevsimin kış olması nedeniyle zaten yoğun olarak gündemde olan COVID 19, RSV ve grip gibi virüs hastalıklarının artmasına neden olabilir. Aynı zamanda bağışıklık sisteminin zayıflaması da farklı hastalıklara yakalanma riskini de arttırabiliyor.
Deprem veya diğer doğal afetlerde, evcil veya evcil olmayan hayvanların idrarı veya diğer vücut sıvıları, su veya yiyecek kaynaklarına temas edebilir. Özellikle farelerde bulunan Leptospira bakterisi, enfekte hayvanların idrarı veya diğer vücut sıvıları ile temas ettiğinde insanlara da bulaşabiliyor. Bu durumdan Leptospiroz enfeksiyonu adı verilen bulaşıcı bir hastalık görülür.Bu hastalığın belirtileri ateş, baş ağrısı, kas ağrıları, kusma, ishal gibi semptomlardır. Tufan sonrası humma olarak da adlandırılan bu enfeksiyon, zamanında tedavi edilmezse böbrek veya karaciğer hasarı, menenjit, solunum sıkıntısı, hatta ölüme bile neden olabilir.
Yine deprem sonrasında yıkılan kanalizasyon sistemlerinden dolayı içme sularının kirlenmesi neticesinde tifo, dizanteri, kolera gibi hastalıklar görülebilir. Bu hastalıkların en önemli belirtisi ishaldir. Temeli kirli suya dayanan Kolera bakteri kaynaklıdır ve kolayca yayılıp kayıplara neden olabilir.
Suyun ve kişisel hijyenik bakımların yetersiz olduğu ortamlarda salgın risk, maalesef artış gösteriyor. Kalabalık yaşamanın ve yakın temasın neticesinde uyuz vakalarında da artış beklenebilir. Yetersiz hijyenin tetiklediği bu salgının yayılımını önleyebilmek için kişinin tespit edildikten sonra izole edilmesi gerekir.
Aynı zamanda tetanos, kuduz, kızamık aşılarının da ihmal edilmesi neticesinde bu vakalarda artış olabileceği de biliniyor. Ayrıca gaz ve zehirli madde sızıntılarının da ilerleyen zamanlarda görülebilecek başka sağlık sorunlarına neden olabilir. Özellikle eski model arabaları barınak olarak kullanmaya çalışanların çok dikkatli olması gerekiyor. Eski araçlarda karbon monoksit zehirlenmesi görülebilir ve uykuyla birlikte gerçekleşir. Bu yüzden araçlara sığınan depremzedelerin uzun süreli araç içinde kalmamaları önemlidir.
Neler yapılabilir?
Elbette barınma, gıda, içme suyu, sanitasyon sorunlarının çözümü kolay olmayacak. Ancak bu sorunlar ne kadar hızlı çözülürse salgın hastalıklarla mücadele o ölçüde kolaylaşır. Yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalığı olanların en kısa zamanda sağlık kontrollerinin yapılması, yardım malzemelerinin bilinçli hazırlanması çok önemlidir.
Tüm bölgelerde suların klorlanması ve bölgede bulunanlara mümkün olduğunca paketlenmiş su ulaştırılması su kaynaklı riskleri azaltacaktır. Eğer bu şekilde ambalajlanmış suya erişim mümkün değilse, kaynatılıp soğutulan su mikroorganizmalardan arındırılmış olur ve kullanılabilir. Kaynatma imkânı da yoksa klorla dezenfekte edilebilir. Uzmanlar beş litre suya bir damla çamaşır suyu ilave ettikten yarım saat sonra kullanılabilir hale geldiğini belirtiyor.
[email protected] Twitter:@esrabc