Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, beş yıl dokuz aydır tutuklu bulunduğu Edirne Cezaevi’nden yaptığı açıklamada, 'Türkiye açılımı' çıkışına ilişkin verdiği örnekte, “Gerçekten inandığımız şeyi daha somut ve cesurca gösterebilmeliyiz. Örneğin, Çanakkale Şehitliği'ni ziyaret ederek çiçek bırakmayı, dua etmeyi, orada yatanlar gibi yan yana durmamız gerektiğini göstermek isterim." ifadelerini kullandı.
T24 yazarı Murat Sabuncu’nun sorularını yanıtlarken dile getirdiği, “Devlet de PKK de sorunu artık şiddet zemininin dışına çıkarmak zorundadır. Ben mümkünse PKK’nin Türkiye’ye karşı silahları tümden susturmasını, bırakmasını isterim. Ancak ve ne yazık ki ortada iki temel engel var, bunları da herkesin bilmesi lazım. İlki, Hükümet askeri operasyon dışında hiçbir seçeneği devreye koymuyor, tartışmıyor, silahta ısrar ediyor. Oysa biz PKK’nin ikna edilmesi gerektiğini savunuyoruz. Burada da ikinci engel çıkıyor, o da İmralı tecrididir. Çünkü PKK’yi ikna edebilecek kişi Öcalan’dır, onu da yıllardır tecritte tutuyorlar. Bu engellere rağmen PKK silahlarını susturursa bundan mutlu olurum” sözleriyle gündem olan Demirtaş, T24’e gönderdiği “İğneyi kendimize” başlıklı yazıda da, “Siyasetin ve şiddetin bir arada olamayacağını bizim de bildiğimizi, bütün sorunlarımıza Türkiye’nin bütünlüğü içinde çözüm aradığımızı ve onurlu bir barış için ciddiyetle çalıştığımızı tüm Türkiye’ye en uygun dille, söylemle anlatmamız gerekir” görüşünü paylaşmıştı.
Demirtaş, son olarak Halk TV’de yayınlanan Kayda Geçsin adlı programın katılımcılarından gazeteci Timur Soykan ve Şule Aydın’ın gönderdiği soruları yanıtladı.
Demirtaş'a yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:
-"Eğer diğer muhalefetten Kürt açılımı bekliyorsak biz de HDP olarak Türkiye açılımı yapmak zorundayız..." dediniz. Örneklerle anlatabilir misiniz?
Sevgili Zınar Karavil’in Beyaz Sandalyesi’nden yaşadığınız odayı biliyoruz; cezaevinin herkes için zor ama sözü olana daha zor olduğu açık; dönüp baktığınızda cezaevinden bile cumhurbaşkanlığı yarışı sürdürme cesareti göstermiş , HDP’nin toplumdaki denklemini bir dönem değiştirmiş biri olarak partiniz tarafından yalnız bırakıldığınızı – oyun dışı bırakılmak istendiğinizi düşünüyor musunuz?
Hayır, hiçbir zaman böyle bir duyguya kapılmadım.
Ben camii avlusuna bırakılıp terk edilmiş biri değilim ki, birileri bana sahip çıksın. Dışarıda da içeride de milyonlarca insanın desteğiyle siyaset yapıyor ve onların desteğiyle ayakta kalıyorum.
Ben hiçbir zaman yalnızlık duygusuna kapılmadım. Hatta HDP yönetimi kendini yalnız hissetmesin diye içeriden destek verdim. Çünkü HDP kurumsal olarak çok ağır bir saldırı altındadır, bana yapılanın çok daha fazlası HDP’ye yapılıyor. Biz de hep birlikte, HDP’ye sahip çıkıyoruz. Bizim siyasetimizde işler böyle yürüyor :)
Dışarıdaki arkadaşlarımız da ellerinden gelen dayanışmayı ortaya koyuyorlar zaten.
Bir oda içinde cesaret vurgusu yapıyorsunuz ‘özgür olanlara’! Dışarıda kalan yol arkadaşlarınızın güncel siyasi tartışmalar içinde siyaset üretemediğini düşünüyor musunuz? Bu aynı zamanda muhalefet için de geçerli bir soru.
Eksikleri oluyor elbette. Bunu zaman zaman, beni ziyaretlerinde iletiyorum. Bazen yazımlarımda ifade ediyorum. HDP dahil, muhalefetin önemli bir kısmı gerçekten çok koşturuyor, haksızlık yapmak istemem. Arada bir eleştirilerim oluyor ancak bu röportajda HDP ve diğer muhalefeti emeklerinden dolayı kutlamak istiyorum.
Türkiye, tarihinin en büyük krizini yaşarken HDP sizce etkili bir muhalefet yapabiliyor mu? Kimlik siyasetinin HDP'yi politik olarak daralttığını eleştirilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kimlik siyaseti yapmayan parti yok ki! Türkiye’nin temel sorunu bu zaten.
Herkes bir tek HDP’yi kimlik siyaseti yapmakla eleştiriyor. Tamam, zaman zaman HDP bu dar alana sıkışıyor ama Türk, İslamcı, milliyetçi, ırkçı, ulusalcı, Kemalist siyaset yürütenler özünde kimlik siyaseti yürütüyorlar.
Problem bir tek Kürt kimliğinde çıkıyor ki, bunun adı da Kürt Sorunu zaten. Yani Kürt kimliği dışında her kimliğin siyaseti normal karşılanıyor. İşin bir de bu kısmı var.
“Eğer diğer muhalefetten Kürt açılımı bekliyorsak biz de HDP olarak Türkiye Açılımı yapmak zorundayız… Özgüvenle tüm Türkiye'yi kucaklamak zorundayız” dediniz? Türkiye Açılımı önerinizi daha detaylı ve somut örneklerle anlatabilir misiniz?
Türkiye toplumunun bölünme korkusunu, silah, şiddet, terör korkusunu ortadan kaldıracak barış politikaları, birlik söylemleri üretmeliyiz. Daha fazla üretmeliyiz. Çünkü buna gerçekten inanıyoruz. Dolayısıyla gerçekten inandığımız şeyi daha somut ve cesurca gösterebilmeliyiz.
"Çanakkale Şehitliği'ni ziyaret etmek isterim"
Örneğin, Çanakkale Şehitliğini ziyaret ederek çiçek bırakmayı, dua etmeyi, orada yatanlar gibi yan yana durmamız gerektiğini göstermek isterim.
Bunun gibi somut bazı mesajlar toplumu rahatlatır ve toplumun tüm kesimleri derdimizi, çözümlerimizi daha içten dinlemeye başlar.
Biz bu silah, şiddet, savaş meselesini kalıcı olarak ve diyalogla, ikna yoluyla çözebiliriz. HDP’nin buna gücü var ve bunu Türkiye toplumunu daha fazla kucaklayarak yapmalıyız ki, demokrasiyi büyütecek toplumsal zemini ve desteği yakalayabilelim.
Faşizmin kitle desteği sağlayabilmesinin en önemli nedeni, karmaşık sorulara basit yanıtlar vererek halkı ikna edebilmesidir. Bu açıdan günümüz Türkiye’sindeki durum, Hitler Almanya’sından da Mussolini İtalya’sından da farklı değildir. Güçlü bir lider etrafında kenetlenmiş millet arayışı vardır. Slogan tek millet, tek devlet, tek ülkedir. Söz konusu vatansa gerisi teferruattır, bekadan daha önemli bir konu yoktur ve her sorunun kaynağı iç ve dış düşmanlardır. Ekonomik krizin nedeni iç ve dış düşmanlardır. Dolayısıyla bir iç ve dış düşman fenomeni etrafında tüm toplum konsolide edilmeye çalışılır.
AKP-MHP iktidarının algısal olarak yaratmaya çalıştığı en ciddi iç düşman ise HDP ve üstü kapalı olarak Kürtlerdir. İşte HDP’nin bu tehlikeyi görüp buna göre önlem alması gerekir.
Gerçekte HDP bırakın tehdit oluşturmayı, Türkiye toplumu için büyük bir şans ve fırsattır. O halde HDP varlık nedeni ve ilkelerine daha sıkı sarılarak kendini faşizmin inşasında kullanılmak istenen bir aparat olmaktan hızla çıkarmalıdır.
Bunun yolu elbette faşizmin dümen suyuna girmek değil, iddia edildiğinin aksine Türkiye toplumu için bir tehdit olmadığımızı ısrarlı söylem ve eylemlerimizle halka göstermektir. Demokrasiyi, barışı, kardeşliği, bir arada yaşamanın erdemini pratikte de hissettirecek adımlar atmaktır.
Eğer faşizm önümüzdeki seçimi de baskıyla, hileyle ve aldatmayla kazanırsa bu artık geri dönülmez şekilde, çok uzun yıllara yayılacak kurumsal bir diktatörlüğün inşası demek olur. Bunun ağır faturasını da Kürt, Türk demeden herkes çok acı şekilde ödemekle karşı karşıya kalır. O nedenle HDP’nin de diğer muhalefetin de çok dikkatli, özenli ve cesur davranarak bu kurt kapanından ustalıkla çıkması, toplumu olası yeni tehlikelerden koruması, kurtarması gerekiyor.
“HDP’nin Türkiye’nin bütünlüğü içinde çözüm aradığını anlatması” gerektiğini ifade ettiniz. Buna karşı partide bir direnç var mı?
Hayır, hiç kimsede böyle bir direnç yok. Ben daha fazla anlatılmalı, daha etkili anlatılmalı diyorum.
"Benim de dahil olduğum hatalar var"
Bir çözüm arayışında 6’lı masa ile HDP iş birliğinin olası görünmediğini ve bunun yegane sorumlusunun Altılı Masa olmadığını vurguladınız? “HDP'nin de eksikliği ve sorumluluğu vardır. Önce iğneyi kendimize batırmadan, önümüze gelene çuvaldızı batırmanın kimseye bir yararı yok" dediniz. HDP’nin hataları nelerdir?
Bunu parti yönetimimize, Eş Genel Başkanlarımıza düzenli olarak iletiyorum. Benim de dahil olduğum hatalarımız var elbette ancak hatalarımızı parti içinde konuşup aşmayı tercih ediyoruz. Eksiklerimizi ve önerilerimizi ise halka açık tartışıyoruz. Parti disiplini de bunu gerektirir.
AKP'nin çekirdek tabanı bile dağılım içinde AKP'yi destekleyen Kürtlerin yeni adresi neresi olur, muhalefetin bu konuda çabası var mı?
AKP’den kopan Kürtlerin önemli bir kısmı HDP’ye geçiyor, sonrasında CHP ve DEVA da tercih ediliyor, görebildiğim kadarıyla.
Toplumda büyüyen Erdoğan karşıtlığı muhalefetin rehavetine yol açıyor mu? ‘Bu iş bitti’ mi?
Hayır bitmedi. Çünkü mesele Erdoğan karşıtlığına indirgenemeyecek kadar derin ve önemlidir. Kurumsal, radikal, demokratik değişime ihtiyaç var. Bunun için AKP’nin gitmesi yetmez. Demokrasiyi içselleştirmiş, demokrasiye yürekten bağlı kişilerin göreve gelmesi ve sonrasında da halkı siyasetin öznesi haline getirerek demokratik dönüşüm sürecini ilerletmesi gerekir. Bu dönüşüm de şimdiden başlamalı. İşte bu konuda 6’lı muhalefet henüz ciddi bir hamle yapamadı. Sayın Kılıçdaroğlu’nun önemli çabaları oluyor. Diğer siyasetçilerin biraz daha fazla çaba göstermeleri gerektiğini düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı adaylığı açıklaması
Aday sandıkta belirleyici olur mu? HDP şu an ortak adaya mı, yoksa kendi adayını çıkarmaya mı daha yakın? HDP'nin cumhurbaşkanı adayı olur musunuz, başka bir aday gösterilirse bu sizi rahatsız eder mi?
Ortak aday fikrine yakın olduğumuzu Eş Genel Başkanlarımız açıkladılar zaten. Son ana kadar buna açık olunacak ama olmazsa tabii ki, kendi adayımızla çıkarız.
Bu çerçevede bana adaylık görevi verilirse layık olmaya çalışırım. Başka aday gösterilecekse de bizim fikrimiz ve önerimiz mutlaka alınır, ortaklaşırız, neden sorun olsun ki? Ve evet, adayın kim olacağı sandıkta belirleyici olacaktır. Temel demokratik ilkeleri temsil eden bir aday olmazsa halk da kabul etmez zaten.
"HDP seçmeni ne yapacağını çok iyi bilir"
AKP'nin seçim sürecinde HDP’nin oyunu bölmek için yeni bir çözüm süreci hamlesi yapmasını bekliyor musunuz? İstanbul seçimi öncesindeki gibi yeni bir Öcalan mektubu ya da mesajı gelirse bunun etkileri ne olur?
HDP seçmeni ne zaman ne yapacağını çok iyi bilir. Dolayısıyla kimse oyun oynamaya kalkamaz zaten, merak etmeyin. Öcalan da böyle oyunlara alet olmaz zaten.
Demokrasi İttifakı, Türkiye’de emekten yana, sol bir siyaseti güçlü bir alternatif olarak toplumun önüne sermek için neler yapmalı?
Bu konuda çok şey yazdım, çizdim, dolayısıyla tekrara düşmek istemem ama partisel, kişisel çıkarlar bir kenara bırakılıp ortak bir program etrafında mücadele ve seçim ittifakı ilanı yapılmalı. Demokrasi İttifakı için çabaların artırılması gerekir. Zaman azalıyor.
En çok neyi özlediniz? Özgür kaldığınızda ilk yapmak istediğiniz nedir?
Kızlarıma, eşime, aileme sarılırken “süre doldu” sesini duymamayı özledim herhalde :)