Başak Demirtaş, 15 gün önce Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) istifa dilekçesini verdiğini açıkladı. Yeniden tv’de Ayşegül Doğan’ın sorularını yanıtlayan Demirtaş, 13 yılı köylerde olmak yaklaşık 20 yıllık öğretmen olduğunu ve bu süreçte asılsız karalama kampanyaları ile karşı karşıya kaldığını söyledi.
Gazete Duvar'ın metne döktüğü yayına göre istifasının eşi ve kızlarıyla birlikte alınmış bir aile kararı olduğunu ifade eden Demirtaş şöyle konuştu:
“Sizlerin vesilesiyle açıklamış olayım; ben yaklaşık 15 gün önce Eğitim Bakanlığı’ndan istifa ettim. Hayatımda aldığım en zor kararlardan biriydi. Çok üzülerek verdim bu kararı ama biraz da mecbur kaldım. Biliyorsunuz Selahattin yaklaşık 4 yıldır tutuklu ve bizlerden 1700 km uzaklıkta, bir cezaevinde halen rehin olarak tutulmaya devam ediliyor. Ve siz bir öğretmenseniz ve bir kamusal alanda hizmet yürütüyorsanız bunun türlü türlü zorluklarıyla karşılaşabiliyorsunuz. Ben mesela hafta içi bir gün Edirne’ye gitmek için yollarda oluyordum. Bazen işte kış saatleri, kış koşulları çok daha zor oluyordu. Hava muhalefeti ve uçak saatleri dolayısıyla da iki gün ve üç gün boyunca sürüyordu bu yolculuklarım.
Elbette bugüne kadar öğrencilerimi mağdur etmeden bu süreci yürütmeyi başarabildim. Ancak bir de bu salgın nedeniyle koşullar gittikçe zorlaştı. Bende de şöyle bir endişe oluştu; yani ben öğrencilerime bundan sonra, bu koşullarla birlikte yeterince verimli olabilecek miyim? Bu soruyu sordum kendime. Gönül rahatlığıyla evet diyemedim. O nedenle istifa etme kararı aldım. Ama ben öğretmenlikle ilgili, öğretmenliğin, kamusal bir mesleğin, kanunlar ve yasaklarla sınırlanmış kalıplarına sığdırılamayacak kadar, çok büyük bir, yüce bir meslek olduğunu düşünüyorum. O nedenle hani emekli de olsanız, kamusal hizmeti de bıraksanız öğretmenliği asla bırakamıyorsunuz. Çünkü öğretmenlik yalnız bir meslek değil, bence bir yaşam biçimi. Elbette öğretmenliğim ömür boyu sürecek."
'Asılsız karalama kampanyaları yürütenler oldu'
13 yılı köylerde olmak yaklaşık 20 yıllık öğretmen olduğunu dile getiren Başak Demirtaş, bu süreçte asılsız karalama kampanyaları ile karşı karşıya kaldığını söyledi:
“Mesela bir basın kurumu benim çalıştığım köye gitmişti ve benim okulda olmadığım bir gün… Yine aleyhime bir haber yapabilmek için oradaki hem öğrencilerimle hem de köy halkıyla görüşmüş ve yönlendirici sorular sormuştu. Ama hem öğrencilerimden hem de sağ olsunlar köy halkından tek olumsuz bir kelime alamamışlardı. Ve mecburen yazılı bir biçimde karalamaya çalışmışlardı beni.”