HDP EŞ Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, son operasyonlarda şehit edilen 272 güvenlik görevlisini hatırlattı. Demirtaş, "Ben bir askerin polisin acısına üzülmeyeceksem insanlığımı kaybetmişimdir. Hepsi bizim kardeşimiz. Peki, öldürülen Kürt çocukları? Öldürülen 192 sivil, 18 yaş altı 70 çocuk. Onlar kim? Onların acısı yok mu? Acısı, taziyesi, annesi, babası yok mu? Birbirimizi anlayabilmek için çok daha fazla aynı masalarda oturmamız, çok daha fazla birbirimizin çayını içmemiz lazım. Birbirimizi tanıdıkça korkmamayı öğreneceğiz. Bizim birbirimize dair duyduğumuz korkulardır AKP'yi büyüten, besleyen. En büyük fırsatı biz sunmuş oluyoruz." dedi.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Olağan Genel Kurulu'nda konuşan Selahattin Demirtaş, "Şiddet olmasın, silah olmasın, savaş olmasın. Bunlar son derece ilkeli, olgun, doğru yaklaşımlardır. Peki, nasıl olmasın? Elimizde bir çözüm formülünün olması lazım. 'Olmasın, savaş bitsin' demekle bitmiyor. 'Bal bal' dediğiniz zaman ağzınızda bal tadı oluşmuyor. Bir formülünüzün bir reçetenizin oluşması lazım. Önünüzde gerçekçi bir çözümün yol haritası olması lazım şiddeti bitirebilmek için. Onun yolu eğer buysa, şu anda AKP hükümetinin uyguladığı yöntem ise biz bu yöntemin asla yanında değiliz. Şiddeti bitirmenin, kan, ölüm, gözyaşı alanı dışında siyasi zemine taşımanın yolu, Cizre'de toplu katliamlar yapmaksa, Cizre'de öldürülen kadınların bedenlerini sergileyip teşhir etmekse, kusura bakmasınlar, biz bu faşizmin yanında yer alamayız. Böyle bir yöntemi destekleyemeyiz." ifadelerini kullandı.
SİLOPİ'DE 500'DEN FAZLA GENÇ DAĞA ÇIKTI
Silopi'de 35 gün sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini söyleyen Demirtaş, şöyle devam etti: "Şiddeti bitireceğiz, PKK'nın belini kıracağız dediler. 35 gün sonra sokağa çıkma yasağı kalktı. Şu anda, elimizde yüzde 100 net rakam yok, ama 500'den fazla Silopili genç dağa çıkmış. Cizre'de sokağa çıkma yasağı bitecek. Kaç Cizreli çocuk dağa çıkacak? Bu operasyonlar başladığında kaç PKK'lı vardı bilmiyoruz, ama şundan artık eminiz, operasyonlar veya sokağa çıkma yasağı bittiğinde bunun bir kaç katı daha genç dağa çıkmış olacak. Evet, şiddet olmasın, silah olmasın. Siyaseten silahla aramıza net mesafe koyalım ama topluma gerçekçi bir çözüm sunmadıktan sonra hamasetle bu işler, silah meselesi çözülmüyor."
YAŞAMINI YİTİREN 272 GÜVENLİK GÖREVLİSİ, HEPSİ BİZİM KARDEŞİMİZ
Son operasyonlarda şehit düşen 272 güvenlik görevlisini hatırlatan Demirtaş, "Hepsi bu ülkenin yurttaşı, hepsi bizim kardeşimiz. Peki, öldürülen Kürt çocukları? Öldürülen 192 sivil, 18 yaş altı 70 çocuk. Onlar kim? Onların acısı yok mu, acısı, taziyesi, annesi, babası yok mu? Ayrımcılığı kaldıralım, yan yana duralım diyoruz ya, taziyelerimize bile ortak ağlayamıyorsak, cenazelerimiz arasında bile ayrım yapılabiliyorsa, yaşayanlar olarak bizler nasıl yan yana durmayı başaracağız? Ben bir askerin polisin acısına üzülmeyeceksem insanlığımı kaybetmişimdir. Onun geride kalan çocuklarına üzülmüyorsam insanlığımı kaybetmişim. 40 yılda 40 binden fazla insanımızı kaybettik ve bunun 30 bini Kürt'tür." diye konuştu.
İnsanların birbirini anlaması gerektiğine dikkat çeken Demirtaş, "Birbirimizi anlayabilmek için çok daha fazla aynı masalarda oturmamız, çok daha fazla birbirimizin çayını içmemiz lazım. Birbirimize daha fazla dokunmamız, temas etmemiz lazım. İnsan tanımadığı, bilmediği şeyden korkar. Birbirimizi tanıdıkça korkmamayı o zaman öğreneceğiz. Bizim birbirimize dair duyduğumuz korkulardır AKP'yi büyüten, besleyen.
En büyük fırsatı biz sunmuş oluyoruz bu şekilde." dedi.
Emek, demokrasi ve barışın birbirinden ayrılamayacağını söyleyen Demirtaş, şöyle devam etti: "İçi boş bir barış söylemi asla bizleri yanıltmamalı. Barış dediğimiz şey, silahların sustuğu ortam değildir. Her türlü çatışma potansiyelinin ortadan kalktığı durumdur barış. Çalışma yaşamında bir gerilim varsa, orada barış yoktur. Her gün kadınlar sokakta katlediliyor, tecavüze uğruyorsa, kadın halen insan muamelesi görmüyorsa bu ülkede barış yoktur aslında."
"Barış sadece silahların konuşmaması değil." diyen Demirtaş, konuşmasına şu ifadelerle devam etti: "Özgürlüklerin, evrensel temel hakların kurumsallaştığı ve işlediği bir ortamda ancak barıştan söz edilir. Emeğin hakkının ödendiği bir ortamda söz edilir. Kıdem tazminatının hiç edilmeye çalışıldığı bir ortamda, örneğin Cizre'de silahlar sussa, 'Bu ülkeye barış gelmiş' mi diyeceksiniz? Taşeron işçiliğin, iş cinayetlerinin, toplu işçi katliamlarının bu kadar barbarca işlendiği bir ortamda Sur'da yasaklar kalktığında 'Ülkeye barış geldi' mi diyeceksiniz? Hepsi birbiriyle bağlantılıdır."
CİHAN