"Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu olan eski HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın kalp krizi geçiren babasını görmesi için özel jetle Diyabakır’a götürülmesi geçen haftanın en sürpriz gelişmesiydi." hatırlatmasını yapan Halk TV yazarı İsmail Saymaz, Demirtaş'a avukatları aracılığıyla soru sorduğunu belirtti ve "Demirtaş’ın yanıtlarından da anlıyoruz ki ziyaret, kendisinin başvurusu üzerine gerçekleşti." diye yazdı.
Saymaz'ın yazısının bir bölümü şöyle:
Demirtaş’ın izin verilip verilmeyeceğinden emin olmadığını görüyoruz. Çünkü geçen yıl hasta annesini görmek için yaptığı iki başvurunun reddedildiğini öğreniyoruz. Demirtaş’ın karamsarlığına rağmen cuma akşamı saat 23.15’te olumlu yanıt verildiği kendisine bildirildi. Demirtaş, saat 23.45’te yola çıkarıldı. Diyarbakır Havalimanı’ndan Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne 50 araçlık bir konvoyla götürüldü. Demirtaş, “Bunun sadece Cumhurbaşkanı’nın onayıyla yapılabileceğini bilecek kadar deneyimliyim” diyor ve ekliyor: “Bunca yaşananlar hafızalarda henüz canlıyken, haksızlıklar ve hukuksuzluklar artarak devam ederken beni değil jetle Diyarbakır’a, mekikle Mars’a da götürseler durum değişmez.”
Yolculuğunuz ve ziyaretiniz hakkında biraz ayrıntı verebilir misiniz?
Güvenlik nedeniyle bana da seyahat hakkında bilgi verilmedi. Edirne’den Çorlu Havaalanına helikopterle, oradan da küçük bir uçakla Diyarbakır’a götürüldüm. Uçak da helikopter de 4 Kasım 2016’da ilk tutuklandığımızda Figen Hanım ile ikimizi Diyarbakır’dan Kandıra ve Edirne cezaevlerine getiren uçak ve helikopterdi.
Çok yoğun güvenlik önlemi alınmıştı. Sanırım 50 araçlık güvenlik konvoyuyla havaalanında hastaneye götürülüp getirildim.
Kimileri size jest yapıldığını iddia ediyor. Bu bir jest midir?
Galiba özel durumum nedeniyle böylesi bir güvenlik tedbiriyle götürüldüm. Yoksa aynı ‘jesti’ ilk tutuklandığımızda da yapmışlardı. Kimse de “Neden jetle ve helikopterle hapishaneye götürdünüz?” diye sormadı.
Yani ortada jest değil, konumum nedeniyle ve güvenlik hassasiyetiyle bir zorunluluk vardı sanırım.
İzin verilmeyebilirdi de tabii. Bunun da sadece Cumhurbaşkanı’nın onayıyla yapılabileceğini bilecek kadar deneyimliyim.
Sonuçta insani bir durumdu, altından büyük siyasi mesajlar çıkarmak doğru değil. Unutulmasın ki, biz altı yıldır suçsuz yere ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına rağmen ailemizden binlerce kilometre ötede, 12 metrekarelik bir hücrede tutuluyoruz.
Bence sorgulanması gereken budur. Yoksa insani tavra karşı benim de tavrım saygı çerçevesindedir.