Birgün gazetesine yazan Değirmenci kendisini Ahmet Hakan'ın hedef gösterdiğini ve kovulmasına sebep olduğunu öne sürdü.
'Ben tazminatsız kovuldum, severek filan ayrılmadım' diyen Değirmenci'nin yazısı şöyle:
Bugün yeni bir gün. İşsiz kalışımın üzerinden tam 366 gün geçti. Bir yıl ve bir gün daha. Biliyorsunuz ‘severek’ ayrılmadım ben. Kavgalı kovuldum anaakım medyadan. Aslında anaakım medyayla hep kavgalı bir ilişkim vardı. Orada çalışırken susup, kovulunca konuşmaya başlayanlardan değilim. Yaptığımız sabah yayınlarıyla ayrık otu gibi duruyorduk zaten kenarda ama benim yakama ‘tehlikeli, muhalif adam’ yaftasını 2013’te yaptığımız yayınlardan sonra yapıştırdılar.
Gazeteciliğin evrensel kuralları gereği insan haklarından yana, insanlığın gereği olarak da zulüm görenlerden yana sesimi yükselttim her zaman ve o sıcak Haziran’da da. Patron katında kırk takla atıp özür üstüne özür dileyen, talimat üstüne talimat bekleyen ‘tarafsız’ haber ambalajlamacılarının yanında ‘tarafım’ dedim. ‘Günaydın’ diyerek yayına başladığım her sabah bu topraklarda yaşanan her acıyı ve haksızlığı yüreğimde hissedip dile getirmeye gayret ettim.
Kovulmamdan bir gün sonra ardımdan adımı dahi anmadan köşe yazdı Ahmet Hakan. Bana ‘hayır militanı’ diyordu, bal gibi de biliyordu, hayır diyenlerin yani seçmenin yarısından çoğunun ‘terör’le ilintilendirilmeye çalışıldığı ortamda ‘hayır’ dediği için kovulan meslektaşına ‘ militan’ yakıştırması yapmasının sonuçlarının neler olabileceğini. En azından daha önce yaşadıklarından edindiği bir ders olmalıydı! Ahmet Hakan, Kanal D anchorman’i koltuğuna oturtulduktan yalnızca bir ay sonra Kanal D Sabah Haberlerindeki görevimize son verildi. Geçen hafta Kanal D Haber, Haberleşme Bakanı’nın sözünü kesen ve hışmına uğrayan robota özür diletti! Değişmeyen genel yayın yönetmeni Süleyman Sarılar’ın ve Ahmet Hakan’ın müthiş esprisiydi bu bizlere haber diye sundukları. Ben gülmedim. Çünkü anaakım, özür diletmeyi iyi bilirdi! Canlı yayına bağlanan herkes sözünü tartıp konuşsundu! İki gece önce bembeyaz şova çıkan eski yeşilçam yıldızı konuk da öyle demedi mi zaten, ‘bu ülkede baskı yok, fazla özgürlük var. Bakın herkes gereğinden fazla konuşuyor’ demedi mi? Hakikaten muktedirin, patronların önünde fazla konuşulur muydu canım? 7 yıl çalıştım o holdingde de bir defa gittim yalnızca patron katına. Kat da kat ama. Amerikan Başkanı’nın adını taşıyan, başkanla ortak yapılmış gökdelenin en üst katı, İstanbul manzaralı. Babasının gökdeleninin en üst katında patronun kızı, ‘biz sana yepyeni programlar koymayı planlarken senin şu yaptığına bak İrfan. Nedir bu Cumhurbaşkanına hakaret davası?’ diyecek oldu bana, tutamadım kendimi. ‘Siz bize program koymuyorsunuz hanımefendi, biz tv emekçileri size program yapıyoruz, siz de üzerimizden para kazanıyorsunuz. Davayı da Süleyman Bey’e sorun. Zira 5 yıl hapsim istenen konu benim söylediğim bir sözle ilgili değil Süleyman Bey’in hazırlattığı bir haberdeki görüntüyle ilgili’ deyiverdim.. Süleyman da ben de yargılandık, beraat ettik. Görüntüde hakaret kastı yokmuş! Bu olaydan sonra bir yıl daha ekrana çıktım. Söyleyeceğimden de geri durmadım.
Hayır diye haykırdığım o güne kadar…
İşte böyle. Hal böyleyken ‘anaakımdan ayrılan bir isim daha BirGün’de’ demeyin rica edeceğim. Ben tazminatsız kovuldum, severek filan ayrılmadım, benim yakın zamanda bu anaakımla yeniden buluşma isteğim filan da yok. Bizler, değiştireceğiz bu anaakımı. Oradaki herkese sermayenin kölesi olmadan yaşanacağını göstereceğiz. Şimdi konuşsunlar arkamdan ‘kariyeri dibe vurdu’ diye. Böylesi bir ortamda dibe vurmayan kariyerden şüphe ederim! Oh döktüm içimi, rahatladım. Son olarak şunu yazayım, Nişantaşı’nda bir terapiste gidip bunları anlatmaya kalksam benden saat başına isteyeceği paranın yarısına ayda bir Bavul dergiye yazı yazacağım. Bonus olarak da haftada bir buraya. Yani hem yazıp rahatlayacağım hem de üstüne yalnızca dayanışmayla ayakta kalmaya çalışan bu güzel insanlar bana Bavul dergideki yazılarım için telif ödeyecekler. Ben de bu parayla su, elektrik ve doğalgaz faturamı yatıracağım. Bundan güzel bir şey var mı? Dayanışma, sizi hayatta tutuyor. Haydi onu da haftaya yazayım. Hoş bulduk…