İşte Şahin'in bugünkü yazısı...
Saraya 2 gol
Koalisyon pazarlıkları salı gününden itibaren başlıyor. Hükümet kurma görevini ilk olarak Başbakan Ahmet Davutoğlu’na verecek olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önceliğinin koalisyon yerine kasım ayında ‘yeniden seçim’ olduğu biliniyor.
Saray’ın ‘seçim’ planını boşa çıkarabilecek adım Başbakan Ahmet Davutoğlu’ndan geldi. Davutoğlu ve parti yönetimi aldığı 2 stratejik karar ile ‘yeniden seçim’ olasılığını azalttı. Bakanlar ve parti yönetimi ile görüşen Davutoğlu son noktayı koydu: “Seçim değil koalisyon olacak. Meclis Başkanlığı, koalisyon pazarlığının parçası olmayacak.”
Bu iki kararla Davutoğlu, Saray’ın oyun planından bağımsız bir rota çizmiş oldu. ‘Hoca’nın düşüncesi hemen seçime gitmek yerine AK Parti’nin lokomotifliğinde bir koalisyon hükümeti. Davutoğlu, en fazla 2 yıl ömür biçilen bu sürede AK Parti’yi yeni baştan restore etmek istiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP’li Deniz Baykal ile görüşerek süreci gayri resmi olarak başlatmıştı. Muhalefeti karıştıran bu görüşme ile Meclis Başkanlığı makamı da denklemin bir parçası olarak görülmüştü. Davutoğlu, “kendi adayımızı çıkaracağız” diyerek Saray ile muhalefet arasındaki o bağı koparıyor.
Ankara’da son duruma bakalım…
AK Parti’siz koalisyon olmayacağı neredeyse kesinleşti. Elimizde iki formül kaldı: AK Parti/CHP ya da MHP. Diğer seçenekler yok hükmünde.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hâlen kasım ayında seçimi zorluyor. Saray için seçimin alternatifi MHP olur.
AK Parti-MHP koalisyonunun bittiği bir haftadır kulaktan kulağa yayılıyor.
Söylentiler ‘kutsal ittifak’ kurulduğu, bakanlık paylaşımının bile yapıldığı yönünde.
Gerçekten öyle mi?
Bir önceki gün görüştüğüm MHP kurmayları bunu yalanlamıştı.
Bir de, hükümetin önemli bir ismine sordum. Bana söylediği şu oldu: “Şu anda kesin diyemeyiz. CHP ve MHP seçenekleri birbirine yakın görülüyor.”
Bu sözlerden herşeyin pazarlık masasında belli olacağını anlıyoruz.
Meclis Başkanlığı Yarışı
AK Parti’nin bu kararından sonra Meclis Başkanlığı’nda ‘uzlaşma’ yerine ‘yarışma’ olacağını söyleyebiliriz.
Yarışma olacaksa bunun galibi ya en fazla milletvekiline sahip AK Parti olur ya da üzerinde uzlaşılan bir muhalefet adayı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde denenen ‘çatı modeli’ burada devreye girebilir.
Şu sıralar Başbakanlık teklifi nedeniyle aralarına ‘kara kedi’ giren CHP ile MHP istedikleri takdirde bu uzlaşmayı sağlayabilirler.
Muhalefet cephesinden 3 isim öne çıkıyor:
Köşk’ün ‘çatı adayı’ Ekmeleddin İhsanoğlu,
ODTÜ’lü yıllarında ‘Reis’lik yapan ‘merkez sağ’ kökenli CHP milletvekili İlhan Kesici,
ANAP milletvekiliyken 2 oyla Meclis Başkanlığı’nı kaçırmış olan eski AK Parti’li bakan, MHP milletvekili Murat Başesgioğlu.
AK Parti ise ne gariptir TBMM Başkan adayı belirlemekte zorlanıyor.
Potansiyel adaylar olarak Ahmet İyimaya ve Ayşenur Bahçekapılı’nın adı geçiyor ama…
AK Parti stratejik konumları hep ‘gelenek’ten gelen isimlere bırakmıştır. Dolayısıyla bir Numan Kurtulmuş, Nabi Avcı hatta İsmet Yılmaz’ın isimlerini bir kenara yazmak lazım.
Gül, ‘Yeni Parti’ mi kuruyor?
Abdullah Gül’ün Demirel’in cenazesi nedeniyle Ankara’ya yaptığı ziyaret siyaset kulislerini epey hareketlendirdi.
Erdoğan’la görüşmesi kadar gün boyu AK Partili bazı eski, yeni milletvekilleriyle konuşması ve akşam yapılan iftar yemeği üzerine bir dizi senaryo yazılıp çiziliyor.
Bana bir gazeteci arkadaşım, ‘Yeni parti kuruyormuş, kurucular tesbit ediliyormuş. Kesin bilgi’ diye mesaj atmış.
Ona da söyledim: Heyecan yapma!
Gül’ün yeni parti kurma girişimi yok. Şimdilik bekleyecek.
Şartlar olgunlaşırsa kendi partisinde siyaseti tercih eder.
Erdoğan-Gül buluşması özel bir anlam yüklenecek içeriğe sahip değildi.
Evet, ‘zamanlama manidar’ idi ama içerde Meclis Başkanı Çiçek’in dediği gibi ‘havadan-sudan’ konular konuşuldu.
Demirel’in cenazesini niye Görmez kıldırmadı?
Merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in cenaze namazını Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez değil de eski Başkan M. Nuri Yılmaz kıldırdı.
Bu durum dikkat çekmiştir.
Neden Görmez değil de Yılmaz?
Ailenin böyle bir isteği olduğu söyleniyordu. Meğer Görmez Hoca’da bunu istemiş.
Cenazeden bir gün önce Yılmaz’ı arayarak, “Hocam, hukukunuz vardı. Sizin kıldırmanız uygun olur” demiş.