D vitamininin vücudun her yerinde rol oynadığı ve önemli işlevleri yerine getirdiği tartışılmaz. Mililitre kan başına 12 nanogram veya daha düşük bir değerden bahsedilen ciddi bir D vitamini eksikliği, bebeklerde ve küçük çocuklarda raşitizm ve yetişkinlerde osteomalazi olarak adlandırılan ciddi ve ağrılı kemik deformasyonuna yol açar. Aslında D vitamini ile ilgili üzerinde tartışma olmayan bölüm ise sadece burası. Tıp dünyasında bundan sonraki bilgiler tartışmalı
Kıtlık nerede başlıyor?
Kimse tam olarak ne kadar D vitamini ihtiyacı olduğunu bilmiyor. Bir eksikliğin ne zaman hüküm sürdüğü sorusu da tartışmalıdır. Bu nedenle, kıyaslama için genellikle birkaç sınır değer var . Covid-19 hastaları üzerinde yapılan araştırmalarda ortaya çıkardı ki , D vitamini giderek daha popüler hale gelecek.
D vitamininin insan organizmasında bir çok işlevi olmasına rağmen esas görevi; dolaşımda normal kalsiyum ve fosfor dengesini sağlayarak kemik sağlığının korunması ve idamesini sağlamaktır.D vitamini kişinin vücudunda yağda çözünebilen, karaciğerde ve yağ dokusunda depolanabilen vitamin çeşitlerinden biridir. Klasik olarak vitaminler organizmada sentez edilmediğinden, D vitamini de diğer vitaminler gibi organizmaya dışarıdan sağlanmaktadır.
Ancak alınan vitaminin “aktif” forma dönebilmesi için , iki aşamalı bir süreç geçirir. İlk olarak, karaciğerdeki kalsidiol depolama formunda oluşturulur. Daha sonra, böbreklerdeki aktif formuna dönüştürülür. Dolasıyla Vücudun D vitamini ihtiyacını karşılayan en iyi kaynak gıdalarla veye takviyelerle alınacak D vitaminidir.
D vitamini büyük ölçüde deride sentez edildiğine göre, hiç kuşku yok ki; kemik sağlığını optimal düzeyde koruyarak devam ettirmenin en doğal yolu anne ve bebeklerin yeterli güneş görmesidir.
Bu amaçla genel olarak;
Bebeklerin, üzerlerinde yalnızca bez varken; haftada 30 dakika; giyinik iken haftada iki saat;
Gebelerin, ellerinin ve yüzünün; haftada üç kez, günde 20 dakika güneş görmesi D vitamini ihtiyacı için yeterli görülmektedir.
Bununla birlikte özellikle kentsel yaşam koşulları (hava kirliliği, UV ışınlarının D vitamini sentezi için gereken dalga boyunda yeryüzüne ulaşmasını engelliyor), deri kanseri veya üşütme korkusu gibi nedenlerle bebeklerin yeterli güneş görmesinin engellenmesi sonucunda deride yeterli D vitamini sentezi sağlanamaz hele ki içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde bir çoğumuz güneş etkisinden yoksun kalıyoruz.
Kesin kanıtlar olmasa da yapılan bir ön araştırmada 20 Avrupa ülkesinin Covid-19 görülme ve ölüm oranı ile ülkelerin ortalama D vitamini seviyeleri karşılaştırılmış. Çalışma, düşük D vitamini seviyesine sahip ülkelerde en yüksek Covid-19 enfeksiyonu görülme ve ölüm oranlarına sahip olması arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koymuştur.
Corona virüs ile D vitamini arasındaki ilişki
Corona virüs ile D vitamini arasındaki ilişkiyi incelendiğinde , bazı corona virüs hastalarında görülen düşük D vitamini seviyeleri ile aşırı aktif bir bağışıklık sisteminin neden olduğu hiper-inflamatuar bir durum olan sitokin fırtına tepkisi arasında güçlü bir bağlantı olduğunu görülmüştür.
Sitokin fırtınası, akciğerlere ciddi şekilde zarar verebiliyor ve akut solunum sıkıntısı sendromuna yol açabiliyor. Bu durum da COVID-19 hastalarını ölüme götürüyor gibi görünüyor. Dolasıyla özellikle bu hassas süreçte diğer tüm beslenme düzenimizle birlikte D vitaminine dikkat etmek gerekli.
D vitamini eksikliği vücudun her bölümünü dolaylı ve doğrudan olumsuz yönde etkilemektedir. D vitamini eksikliği çeşitli belirtilerle ortaya çıkabilmektedir. Burada önemli olan detay, kişilerin kendilerini izlemesi ve gerekli önlemleri almasıdır.
D vitamini eksikliği belirtileri aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
D vitamini eksikliği kemik hastalıklarına yol açtığında, kas ve kemik ağrısı yaşanabilir ve bir kemiği kırma veya kırma olasılığı daha yüksek olabilir.
Bebeklerde ve çocuklarda yeterli D vitamini alamamak, büyümenin gecikmesine, kas güçsüzlüğüne ve iskelet deformitelerine neden olan raşitizmlere yol açabilir .
Kemik metabolizması gelişemez.
D vitamini bağışıklık sisteminizin iyi çalışmasına yardımcı olur. Nitekim D vitamini eksikliğinde hastalıklarla mücadele yetersiz kalabilir.
Obeziteye zemin hazırlar.
Uyku bozuklukları yaşanabilir.
Günün her saatinde kronik yorgunluğa yol açabilir.
Kemikler de tıpkı diğer dokular gibi canlı bir yapıya sahiptir ve uzun süreli D vitamini eksikliği kemik yapısında bozulmalara, kemik erimesi oluşumuna ve kas güçsüzlüğüne sebep olabilmektedir. D vitaminine bağlı olarak çocuklarda raşitizm, erişkinlerde kemik yumuşaması, ilerleyen yaşlarda da osteoporoz oluşabilmektedir.
Raşitizm, D vitamini eksikliğinden dolayı kemiklerin yumuşaması ve zayıflaması anlamına gelir. Bu hastalık, bacaklarda eğrilik, el ve ayak bileklerinde kalınlaşma, büyüme geriliği, göğüs kemiği deformitesi gibi kemik yapısında kalıcı bozukluklara neden olabilmektedir.
D vitamini günlük ihtiyacı ne kadardır?
D vitamini ihtiyacı yaşa ve kişiye göre değişkenlik gösterir. 1 yaşına kadarki bebeklerde 400 IU yeterli iken, 1 yaşından sonraki 600 IU alınması gerekir. 70 yaşından sonra günlük D vitamini ihtiyacı artmaktadır. Düşük D vitamini seviyeleri, özellikle kemikler ve kaslar ile ilgili bir dizi soruna yol açabilir.
D Vitamini eksikliği için beslenme
Dolasıyla erişkinlerde olduğu kadar özellikle çocuklarda da gün içerisinde de güneş ışığından maksimum oranda faydalanmaya çalışılmalıdır. Peki ya beslenme ?
Yeşil sebzeler (ısırgan otu, yonca, maydonoz )
Balık yağı
Tahıl ürünleri
Portakal suyu ve doğal meyve suları
Balık çeşitleri
Süt ve süt ürünleri
Yukarıda bahsedilen ürünleri tüketmek d vitamini eksikliği açısından çok önemlidir. D vitamini eksikliği için tedavinin içerisinde damla ve enjeksiyon uygulamaları bulunmaktadır. Bu tedavi bir uzman tarafından takip edilmelidir.
D vitamini eksikliği de D vitamini fazlası da vücuda zararlıdır. D vitamini fazlası, organlarda ve yumuşak dokularda kalsiyum birikimlerine neden olmaktadır. Fazla D vitamini zehirlenmelere yol açmaktadır. Bu zehirlenmeler, böbrek ve kalp yetmezliği gibi durumlara yol açıp ölümlere neden olmaktadır.
Vücuttaki D vitamini eksikliği kişinin yaşam kalitesini etkilemektedir.