Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın yaptığı açıklamada "ABD'nin talepleri kabul edilemez" dedi.
"Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir" iddiasında bulunan Kalın, Rahip Brunson davasının da hukuki bir dava olduğunu savundu:
"Şahıs hakkında devam eden bir yargı süreci vardır. ABD’nin yargı sürecini yok sayarak bir takım taleplerde bulunması elbette kabul edilemez. ABD kendi ülkesinde yapamadığını bir başka ülkeden talep edemez.
Her fırsatta yargı bağımsızlığı konusunda Türkiye’ye ve başka ülkelere tavsiyelerde bulunan, hatta onları töhmet altında bulunduran ABD’nin devam eden bir yargı süreci hakkında keyfi yorum ve taleplerde bulunması dikkate değer bir durumdur.
Bir kişinin rahip yahut din adamı olması, tek başına suçsuz ve masum olması için yeterli bir karine değildir. Karar merci yargıdır ve ABD dahil herkes Türk yargısının vereceği karara saygı duymak zorundadır. Şu ana kadar olduğu gibi bu kural bundan sonra da geçerlidir."
Kalın, Halkbank konusunda ise şunları söyledi:
"Öte yandan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla’nın, 'F...’nün' bir kumpası olarak görülen dava sonucunda haksız bir şekilde ceza aldığını herkes bilmektedir. Aynı şekilde Halkbank’a yönelik bir takım haksız ve mesnetsiz suçlamaların gündeme getirilmesi ve bu kamu bankamızın yıpratılmak istenmesi de kabul edilemez.
Burada amacın İran yaptırımlarıyla ilgili hakikatlerin ortaya çıkartılmak olmadığı, tersine saygın kurum ve kişilerin itibarsızlaştırılması ve haksız cezalar kesilmek istendiği anlaşılmaktadır. Türkiye olarak bu süreçten son derece rahatsız olduğumuzu ifade ediyoruz."
"Bolton’ın Türkiye’deki ekonomik durum ve Katar’ın yatırım kararıyla ilgili söyledikleri daha vahim bir durumu işaret etmektedir. Zira bu ifadeler, Trump yönetiminin bir NATO müttefikini ekonomik savaşın hedefi haline getirdiğinin itirafıdır" diyen Kalın, açıklamasında özetle şu ifadelere yer verdi:
"Türkiye ile ABD arasında yaşanan sorun, Trump yönetiminin dünya ile yaşadığı sorunların bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. Türkiye’nin kimseyle ekonomik bir savaş başlatmak gibi bir niyeti yoktur. Fakat kendi ekonomisine ve yargısına yönelik saldırılara sessiz kalması beklenemez. Türkiye yasaklayıcı ve cezalandırıcı yaklaşımlara karşı dünyayla birlike hareket edecek ve ulusal çıkarlarına her zeminde sahip çıkacaktır.
Öte yandan Almanya, Fransa, İtalya, Rusya, Çin ve İran gibi ülkelerin yaptığı destek açıklamaları da önemlidir. Türk lirasına yönelik saldırıları bertaraf etmek için atılan adımlar olumlu netice vermiştir. Hazine ve Maliye bakanlığımız ve ilgili kurumlarımız bu alanda tedbirler almaya ve ekonomimizi rahatlatmaya devam edecektir.
Bu tür siyasi, hukuki ve ekonomik tavırlar müttefiklik ruhuna sığmaz. Bunlar NATO’nun kuruluş ilkelerine de aykırıdır. Nitekim pek çok NATO ülkesi de ABD yönetiminin bu tutumundan rahatsız olduğunu açıkça ifade etmektedir.
Son dönemde ABD yönetiminin izlediği politikalar, NATO ittifakının temel ilke ve değerleriyle çelişmektedir. Türkiye’ye karşı bir ekonomik savaş açıldığının itirafı mahiyetindeki açıklamaların kabul edilmesi mümkün değildir."