Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Isparta Milletvekili Nuri Okutan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hem kurumlar arası hem de vatandaşlar ve sosyal gruplar arasında diyaloğu ve birlikteliği güçlendirecek tutum ve davranışlara öncülük etmesini istedi. Okutan, "Kendi siyasi geleceğini planlamak yerine, memleketin içinde bulunduğu bu zor şartlardan çıkması için gerekli olan birlikteliğin liderliğini yapmalıdır." dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nun 50'inci birleşimi açıldı. Birleşimi TBMM Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı yönetiyor. 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2014 yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısının TBMM Genel Kurulu'nda görüşülmesine devam ediliyor. Program uyarınca beşinci turda İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve bağlı kurum-kuruluşların bütçeleri görüşülüyor.
MHP Grubu adına konuşan Isparta Milletvekili Nuri Okutan, Türkiye'nin sınırlarının cetvelle değil kanla çizildiğini ifade etti. Türkiye'nin işinin çok zor olduğunu belirten Okutan, Türkiye'nin kuşatılmış bir durumla karşı karşıya olduğuna dikkat çekti.
"Sadece AK Parti hükûmetinin değil, milletin meselesi hâline gelen bir sorunla karşı karşıyayız." diyen Okutan, İçişleri Bakanı Efkan Ala'dan duruşlarının netleşmesini istedi. Burada bir millî duruşun hep birlikte sergilenmesi gerektiğini dile getiren Okutan, şöyle devam etti: "Bunun için de demokrasiden muhakkak vazgeçmemeliyiz yani demokratik… Bunu çözümü burada. Sevgiyi büyütmeliyiz. Birbirimize olan sevgimizle bunları aşabiliriz, saygımızla aşabiliriz, birlikteliğin sağlanmasıyla bunları aşabiliriz. Bunları aşabilecek güçteyiz biz. Geçmişte bunları yaptık, şimdi de yapabiliriz ama sizin hem söylemlerinizde hem de Hükûmet olarak duruşunuzda biz netlik görmek istiyoruz, daha kararlı bir netlik görmek istiyoruz. Demokrasiye inancımızı kaybetmemeliyiz ancak bu şeyleri demokrasiyle aşabiliriz. Halkın istediklerinin, eğilimlerinin yönetime akışını sağlayarak aşabiliriz. Bu manada, hukuk devleti algısını da her alanda yürütmeliyiz ve göstermeliyiz. Diğer taraftan, millî birlik ve beraberliğimizi korumakla ilgili en ufak bir şüphe duyulmamalı, tüm sosyal gruplar, tüm siyasi çevreler arasında bir ahenk oluşturulmalı. Aynı ahenk devlet ile millet arasında da gerçekleştirilmelidir. Yine, kamu kurumları arasında ciddi bir iş birliği ve koordinasyon gerekmektedir. Tüm taraflar bu kuşatılmışlığın farkına varmalı, bu kuşatmayı yaracak fikir ve gönül birliği içinde bulunmalıdır. Herkes kendine ait kimlikleri hür şekilde taşıyabiliyorken, erkeğim, kadınım, Aleviyim, Sünniyim, Abazayım, Avşarım, Türkmenin diye taşıyabiliyorken ortak değerlerimiz üzerinde hassasiyetini sürdürmeli ve birlikte hareket edilmelidir. Birlikte Türk milletini oluşturmalıyız. Bunun için Sayın Cumhurbaşkanımız sayın cumhurun reisi olarak hem kurumlar arası hem de vatandaşlar ve sosyal gruplar arasında diyaloğu ve birlikteliği güçlendirecek tutum ve davranışlara öncülük etmelidir. Kendi siyasi geleceğini planlamak yerine, memleketin içinde bulunduğu bu zor şartlardan çıkması için gerekli olan birlikteliğin liderliğini yapmalıdır. Yapacağı tüm faaliyetler bu amaca yönelmelidir. Geçmişimiz, kültürümüz ve coğrafyamızdan alacağımız birikim, geleceğimizi planlamak için yeterli bir atmosfer vardır. Ancak bunun için samimi bir öz eleştiri ve ihlaslı bir tövbe gerekmektedir."
"ÇÖZÜM SÜRECİ, HALKLAR ARASINDA AYRILIK TOHUMU EKEN BİR SÜREÇ OLDU"
Hükûmetin hâlâ çözüm sürecinin devleti zaafa düşürecek temel yanlışlarının yerinde olduğunu, hatta çözüm sürecinin bu milletin hayır duası olduğundan muhakkak denenmesi lazım geldiğini, önüne gelecek her fırsatta tekrar devreye konulacağına dair vurgulamalarını sürdürdüğünü dile getiren Okutan, "Hâlbuki, böyle bir savunmaya girmeye hiç gerek yok. 'Bizler yanlış yaptık ve şimdi doğrunun peşindeyiz.' demek yetecektir. Bizce devlet yönetimi halkı ihya etmeli, halkın devlette memnuniyetini artırıcı önlemler almalı, halkın kendisini huzur ve güven içinde hissetmesini sağlayacak, bu ülkede mutlu olmasını sağlayacak uygulamalarda bulunmalı ve kişi hak ve hürriyetlerinin önünü açmalı ve her Türk vatandaşının bu ülkenin birinci sınıf vatandaşı olduğunu hissetmesini sağlamalıdır. Ama diğer taraftan, buyrukçu, baskıcı, bölgeyi homojenleştirerek, tek tipleştirmek adına bölge insanını ezen, zulmeden ve aynı zamanda emperyal hayalleri olan güçlerin taşeronluğunu yapan silahlı, kanlı örgütle barışmak, çözüm sürecinin zamanında bu işlerle uğraşmak bizim karşı olduğumuz bir iştir. Biz, asla bunun içinde, yanında yer alamayız. Ne diyecektim? Çözüm süreci diye uygulanan bu süreç, böylesine bir barış, böylesine bir hak isteğinin yerine getirilmesi olarak işlememiştir zaten. Esasen, halklar arasında bir küslük de yoktur. Binlerce yıldır olduğu gibi, tüm medeni faaliyetlerimizi hep birlikte yapmaktayız, etle tırnak olmuşuz. Söylediğinizin aksine, çözüm süreci, tarihimizde ilk defa halklar arasında ayrılık tohumu eken bir süreç olarak karşımıza çıkmıştır, bunların tohumları âdeta atılmıştır yanlış uygulamalar sebebiyle. Bunların üzerinde muhakkak durulmalıdır. Çözüm süreci, aslıda, bize göre büyük çözülmenin Türkiye'de bir uygulanışı olarak yansımıştır. Bu, Ermeni sorununda Ermeni tezlerinin kabulü şeklinde, Kıbrıs sorununda Rum tezlerinin kabulü şeklinde, Ege sorununda, kıta sahanlığı ve kara suları sorununda da Yunan tezlerinin kabulü şeklinde çıkmıştır. Türkiye'de, çözüm de uygulanan hâliyle, tabloda gördüğümüzde, örgüt tezlerinin kabul edilmesi ya da o tezlerin yürürlüğe konması şeklinde meydana gelmiştir." şeklinde konuştu. CİHAN