Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, terör üzerinden Türkiye'yi terbiye etmeye çalışanların oyunlarını bozacaklarını belirterek, "Terörün gündemine asla teslim olmayacağız." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Gönüllü Eğitimciler Derneği'nin (İGEDER) Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlediği Uluslararası Erken Çocukluk Eğitimi Kongresi'nin kapanış programında konuştu.
'İSMİ FARKLI AMA HEDEFİ AYNI OLAN TERÖR ÖRGÜTLERİ TAŞERONLUK YAPIYOR'
Konuşmasının başında Taksim'de gerçekleştirilen canlı bomba saldırısına değinen Erdoğan, halka açık mekanlarda gerçekleştirilen saldırıların amacının insanları korku ve yılgınlığa sürüklemek olduğunu gayet iyi bildiklerini vurguladı. Erdoğan, şunları kaydetti: "Esasen dünyada bu tarz saldırı yöntemleri ile netice almış, hedefine ulaşmış hiçbir terör örgütü yoktur. Öyleyse 'niçin PKK, DAEŞ gibi terör örgütleri ülkemizi bu şekilde hedef almaktadır' diye düşündüğümüzde karşımıza başka güçler ve onların Türkiye ile ilgili niyetleri çıkıyor. Güneydoğu Anadolu bölgemizde bazı ilçelerimizde yaşanan hadiseler de bunlardan bağımsız değildir aslında. Oralarda da asla kazanılması mümkün olmayan bir çatışma başlatılıyor ve yüzlerce binlerce Kürt genci göz göre göre ölüme gönderiliyor. Çatışmalarda şehit olan polislerimiz, askerlerimiz, korucularımız ile katledilen sivil vatandaşlarımız için milletimize yaşatılan acıların sebebi, kirli hesapların devreye konulmasıdır. İsmi farklı ama yöntemi, amacı, hedefi aynı olan terör örgütleri, bu planın taşeronluğunu yapmaktadır. Bu ölümlerin, bu yıkımların, bu dramların gerisinde şu anki küresel ve bölgesel yeniden yapılanma sürecinde Türkiye'yi adeta köşeye sıkıştırma amacı olduğu öylesine açık ki uzun uzun anlatmaya ihtiyaç duymuyorum.
'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' ilkesini kendisine düstur edinmiş bir yönetim anlayışının müntesipleri olarak bizim tek bir vatandaşımızın, tek bir kardeşimizin dahi burnunun kanamasına gönlümüz razı gelmez. Hele hele misafirlerimizin hiç razı gelmez."
'BİZE ÇEKİLEN SİLAHLARI VE ONLARI DESTEKLEYENLERİ ASLA UNUTMAYACAĞIZ'
Ankara'da şehit yakınları ve gazilerle bir araya geldiklerini dile getiren Erdoğan, yaşanan her ölümle derinden yaralandıklarını söyledi. Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Şehitlerimizin acılarını her an yüreğimizde hissediyoruz. Onlara karşı sorumluluklarımızın en başında Türkiye'yi terör örgütlerinin ve teröristlerin düşürmek istedikleri tuzaklardan uzak tutmak gerekiyor. Terörün gündemine asla teslim olmayacağız. Ülke ve millet olarak hedeflerimizden kesinlikle uzaklaşmayacak, vizyonumuzu kaybetmeyeceğiz. Milletimizin birliğine, vatanımızın bütünlüğüne, devletimizin bekasına sıkı sıkıya sahip çıkarak terör örgütlerini ve arkalarındaki güçleri Allah'ın izniyle er veya geç hüsrana uğratacağız.
Milletçe birliğimize, beraberliğimize sahip çıkarak, terör üzerinden Türkiye'yi terbiye etmeye çalışanların oyunlarını bozacağız. Gerekirse bu mücadeleyi ülke olarak tek başımıza yürütecek ama mutlaka başarıya ulaştıracağız."
Erdoğan, daha önceden yapılan programların normal olarak devam ettirilmesiyle teröre en büyük darbenin vurulacağına dikkat çekerek, "Bu zor zamanlarda bizimle birlikte olan dostlarımızı hiçbir zaman unutmayacağız. Aynı şekilde bize çekilen silahları ve onları destekleyenleri de unutmayacağız." diye konuştu.
'BUNLAR NASIL DOST, BÖYLE DOST OLUR MU?'
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Avrupa Birliği müzakereleri sırasında salonun hemen yakınına bölücü terör örgütü taraftarlarına çadır kurulmasını da eleştiren Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: "Avrupa Birliği ki bu örgütü terör örgütü olarak ilan etmiş, terör örgütü olarak ilan ettiği halde orada o paçavrayı sallandırıyor. İçeride bir müzakere Sayın Başbakan ve diğerleri arasında geçiyor. Ne deseler beğenirsiniz? 'Düşünce özgürlüğü'. Bu nasıl bir düşünce özgürlüğü ki Paris'te olduğu zaman kıyamet koparıyorsunuz. Peki Ankara'da olduğu zaman veya İstanbul'da olduğu zaman niye rahatsız olmuyorsunuz? Hatta daha ileri gidip Sayın Başbakan'a işte 'Cumhurbaşkanınız da böyle konuştu, bize oradan böyle böyle dedi'. Ne diyecektim? Alkışlayacak mıydım sizi? Güzel yapıyorsunuz, bunu mu diyecektim? O paçavraları oralarda sallandırdığınız sürece, bizden bu ifadeleri duyacaksınız, duymaya da devam edeceğiz, duyuracağız size. Sayın Başbakan oradayken indirdiler paçavrayı, bu konuşmalardan sonra. Brüksel'den ayrılınca tekrar paçavrayı astılar. O teröristlerin resimlerini tekrar koydular. Bunlar nasıl dost ya? Böyle dost olur mu? Bugün de Sayın Başbakan'a söyledim, Dışişleri'ne vs. Bunlarla hemen yoğun bir şeye girsinler diye, nitekim girdiler. Niye? Arkadaşlar, dost, dostluğunun gereğini yapacaktır. Biz dostları çoğaltmaya niyetliyiz. Düşmanı da azaltmaya niyetliyiz. Ama bunları bilmeyenlere de haddini bildirmek bizim hakkımızdır diye düşünüyorum."
'EĞİTİMDE KÖKLÜ DEĞİŞİM İÇİN ÇOK DAHA UYGUN ZEMİNE SAHİBİZ'
Türkiye'de reform yapılması en zor alanın eğitim olduğunun altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu: "Bugüne kadar eğitimin içeriği konusunda arzu ettiğimiz mesafeyi katedememizin gerisindeki sebeplerden biri de değişim konusundaki bu büyük dirençtir. Biliyorsunuz geçtiğimiz yıllarda, yıllardır kanayan bir yara olan dershane meselesine el attık. Sonrasında başımıza gelmeyen kalmadı. Bu konuda ben Sayın Bakanımıza çok teşekkür ediyorum çünkü o da bu mücadeleyi kararlı bir şekilde verdi. Yoksa bu mücadelenin başlangıcı Sayın Avcı'nın dönemi değildir. Daha onun geçmişi var. Ama o dönemlerde söylememize rağmen bu adım atılamadı. Bürokratik bir darbe teşebbüsüne maruz kaldık. Dershane gibi, eğitimin ruhuna, özüne, mantığına aykırı bir yapıya karşı mücadele etmek için o vurduğumuz neşter, Türkiye'yi örümcek ağı gibi ören bir örgütün can damarlarından birine denk geldi. 'El hayru fî mâ vaka'a', her olanda hayır vardır. Dershane meselesi diye çıktığımız yolda tarihimizin en büyük ihanet şebekelerinden birini deşifre ettik ve bertaraf ettik. Daha önce de eğitimle ilgili attığımız adımlarda İmam Hatip düşmanlığı gibi, katsayı adaletsizliği gibi engellerle karşı karşıya kalmıştık. Eğitimi, öğrenci formatlama veya adam devşirme aracı olarak gören zihniyetlere karşı yürüttüğümüz mücadele gerçekten çok zorlu geçti. Bugün eğitimde köklü değişim için çok daha uygun bir zemine ve şartlara sahip olduğumuza inanıyorum. Bu çerçevede değerler eğitimini, eğitim sistemimizin merkezine yerleştirmek durumundayız. Çünkü bu konuda alarm zillerinin çaldığını duyabiliyoruz. Gençlerimiz ana sınıfından üniversite eğitiminin sonuna kadar 17-18 yıllık bir eğitim sürecinden geçiyor. Bu uzun dönemin sonunda gençlerimiz, dinine, tarihine, ecdadına, kültür ve medeniyetine yabancı bir şekilde hayata atılıyorsa burada çok ciddi bir sorun var demektir. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir eğitim sisteminde böyle bir arızi durumun olduğunu sanmıyorum. Bu konuda çocuklarımızı, gençlerimizi suçlamayacağız. Dönüp kendimizi sorgulayacağız ve hakikati böyle bulacağız." CİHAN