Diken'den Canan Coşkun'un haberine göre, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM), geçen aylarda kayıp yakınları ve hak savunucularının başvurularıyla ilgili hak ihlali kararı vermesinin ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı polisler hakkında yeni delil bulunduğu gerekçesiyle takipsizlik kararını kaldırdı.
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 25 Ağustos 2018’deki 700’üncü buluşması Beyoğlu kaymakamlığı tarafından yasaklanmıştı. Polisin biber gazıyla müdahale ettiği eylemde çok sayıda kayıp yakını gözaltına alınmış ve yaralanmıştı.
Dönemin İçişleri bakanı Süleyman Soylu, polis şiddetiyle ilgili, “İzin vermedik çünkü artık bu istismarın ve kandırmacanın son bulmasını istedik. Anneliğin terör örgütünce istismar edilmesine, teröre kılıf yapılmasına göz mü yumsaydık” demişti.
Kolluk kuvvetleri, Galatasaray Meydanı’nın karşısında bulunan Hazzopulo Pasajı’ndaki kayıp yakınlarına da saldırmış, polislerin başındaki amir burada bulunanlara hakaret ederek “Devlete katil dedirtmem” demişti. Polisler, o gün gazetecilere de göz yaşartıcı gaz silahıyla saldırmıştı.
Ağustos 2018’de gerçekleşen polis saldırısında 23 kayıp yakını ve hak savunucusu gözaltına alınmış, daha sonra 46 kişi hakkında da dava açılmıştı. Gözaltına alınan ve hakkında dava açılanlar arasında gözaltında öldürülen Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak, kardeşi Emine Ocak, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Başkanı Gülseren Yoleri ve hak savunucusu Aydın Aydoğan da vardı.
Aydoğan, polislerin kötü muamelesine maruz kaldığıyla ilgili suç duyurusunda olay günü çekilmiş fotoğrafları da delil olarak sunmuştu. Kayıp yakınları ve hak savunucuları, şiddet uygulayan polisler hakkında suç duyurusunda bulunmuşsa da İstanbul başsavcılığı polisleri takipsizlik kararıyla aklamıştı.
Kararda, eylemin yasal olmadığı, polisin dağılma uyarısı yaptığı, bunun üzerine zor kullanma yetkisini kullandığı belirtilmişti.
Şiddet mağdurlarından Aydoğan, kayıp yakınlarının 1994’ten bu yana yaptığı oturma eylemini hedef gösteren Soylu hakkında da suç duyurusunda bulunmuştu.
Soylu’nun dosyası önce İstanbul Başsavcılığı Özel Soruşturma Bürosu’na gönderildi. Dosya uzunca bir süre burada kaldı, daha sonra yetkisizlik kararıyla Ankara başsavcılığına gönderildi. Dosya hala açık.
Yakınların maruz kaldığı şiddeti AYM’ye taşıması üzerine yüksek mahkeme, polislerin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ve kötü muamele yasağını ihlal ettiğine karar vermişti.
AYM, Aydoğan’ın hak ihlaline uğradığıyla ilgili kararında şu tespitlerde bulunmuştu:
*Başsavcılıkça olay yerini gösteren kamera görüntülerine ulaşılamadığı gibi tanıkların olup olmadığı da soruşturulmamış ve sonuç olarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Somut olayda başsavcılık, başvurucunun yaralanmasından sorumlu kişilerin kimliklerinin belirlenmesi bakımından hareketsiz kalmış; başvurucunun raporla da sabit görülen yaralanmasına ve bu yaralanmaya ilişkin anlatımına bir açıklama getirmemiştir.
*İtirazı inceleyen Sulh Ceza Hâkimliği de itiraz dilekçesi ekinde başvurucunun anlatımını doğrular mahiyette fotoğraflar sunmuş olmasına ve olayın tanığı olduğunu öne sürdüğü kişileri bildirmiş olmasına rağmen buna ilişkin gerekçe de göstermeden itiraz sebeplerinin yerinde olmadığı açıklamasıyla başvurucunun itirazını reddetmiştir.
*Yürütülecek ceza soruşturmaları, sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verecek şekilde etkili ve yeterli olmalıdır. Soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek olayı aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek tüm delilleri toplamaları gerekir. Dolayısıyla kötü muamele iddialarının gerektirdiği soruşturma bağımsız bir şekilde, hızlı ve derinlikli olarak yürütülmelidir. Diğer bir ifadeyle yetkililer, olay ve olguları ciddiyetle öğrenmeye çalışmalı; soruşturmayı sonlandırmak ya da kararlarını temellendirmek için çabuk ve temelden yoksun sonuçlara varmamalıdır.
"ŞİKAYET OLMASA DA ARAŞTIRMALI"
*Devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında bazen tek başına soruşturma yapılmamış olması veya yeterli olmaması da kötü muamele teşkil edebilmektedir. Dolayısıyla şartlar ne olursa olsun yetkililer, resmî şikâyet yapılır yapılmaz harekete geçmelidir. Şikâyet yapılmadığında bile işkence veya kötü muamele olduğunu gösteren yeterli ve kesin belirtiler olduğunda soruşturma açılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda soruşturmanın derhâl başlaması, bağımsız biçimde, kamu denetimine tabi olarak özenli ve süratli yürütülmesi, bir bütün olarak da etkili olması gerekir
AYM’nin kararından sonra İstanbul 9’uncu Sulh Ceza Hakimliği, şüpheli polisler hakkında yeni delil elde edilmesi sebebiyle takipsiz kararını kaldırdı. Kararın bir örneği Memur Suçları Soruşturma Bürosu’na gönderildi.