Direnç biraz kısa sürdü Aydın Havası oldu. Hani o “Kısa olsun Aydın Havası olsun!” usanmışlığı var ya işte o. Bugün olmazsa yarın pes edip “Evet ” diyeceklerini yazmıştım. Yerinde kehanetimizin birkaç hafta olsun sefasını bile süremedik. Fal bakıp kehanet ürettiğimiz yazının daha mürekkebi bile kurumadı ya hu!
Geçmiş gün, işi abartıp “Bir telefona bakar!” bile demiştik. “Hele dün dündür bu gün bugün!” aliterasyonunun tekrar edeceği detayı değme yazarların bile gözünden kaçtı. NATO’ya aday Finlandiya ve İsveç, katılımın Eylül’e kadar sarkabileceği ihtimaline karşı kendilerini hazırlamışlardı. Saray’ın nefesi iyice daralmış ve antideprasyonlar teskin etmemiş olmalı ki, maçın ilk yarısında orta sahaya gömüldü. İki ülke, erken gelen bu yaz hediyesine kim bilir ne kadar sevinmişlerdir.
Son bir kaç aylık gelişmelerde, Türkiye’nin ne istediği ile alakalı yaşadığı kafa karışıklığı bir türlü giderilemedi. Anlaşmak için zemin arayan İsveç ve Finlandiya, “Türkiye’nin ne istediğini anlayamadık!” diyerek bu kafa karışıklığını dünya medyası ile paylaştılar. Maksad anlaşıldıktan sonra, ne pahasına olursa olsun insan hakları ihlalleri konusunda Türkiye’ye pirim vermemekte adeta ağız birliği ettiler. Yeni bir dünya savaşı riskine rağmen Putin’e karşı güçlü bir blok oluşturan AB ülkeleri ve ABD’nin Türkiye gibi hafif sıklet ve lokal bir tehdidi savuşturacakları konusunda tereddütleri yoktu. NATO, Putin'li Rusya ve Putin taşeronlarının bütün dirençlerine rağmen genişleme konusunda taviz vermeye niyetli değil.
Siyasetin mükemmeli değil de, mevcutlar içinde en iyisini seçmek olduğu II. Dünya Harbi aktörlerinden Churchill’e isnat edilir. Saray’ın kızgın damdaki kedi gibi heyheylenip peşrev merasimi ile meydan tutması Batılı siyaset adamları için orijinallik taşımıyordu. “Aman canım ne istiyorsa verin!” kurnazlığı ile işleyişin önündeki engelleri kaldırıp projenin tamamlanmasına özen gösterdiler. Herkes gibi onlar da Saray’daki yaşlı baykuşun bir günde barış güvercini olamayacağını çok iyi biliyorlar. Kısa vadeli kazançlara teşne az gelişmiş ülke liderleri için bu bir kazanım da, uzun vadede neler olacağını hep birlikte göreceğiz.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği için resmen müracaat ettikleri gün, hem NATO Genel Sekreteri hem de ABD bu işin kısa sürede başarıyla tamamlanacağı yönündeki tahminleri, yazarınızın Saray’ın yelkenleri suya indireceği tahminlerinden çok daha cesurca idi. Pakt’a üye olup her fırsatta mızmızlanan Türkiye’nin ikna edilebileceğinden bu derece emin olmaları şaşırtıcı. “Ya olmazsa!” kartı gündeme hiç gelmedi. Ciddi devlet adamlığı işte böyle oluyor. Hiçbir şeyi rastlantı ya da şansa bırakmıyorlar.
NATO’yu sıkıştırıp istediğini alabileceğine çok inanan Saray’ın pazarlık konusu yapacağı noktalar fazla değil. İadesini istedikleri kişiler konusunda demokratik ülkeleri ikna edebilecek argümanları yok. Finlandiya ve İsveç ülkelerine iltica edenlerin iadesi konusunda Türkiye’de adil yargı şartını getirmişler. Daha dün “İadeler konusunda bir konsensus oluşmuş değil!” açıklaması yapan iki ülke, Saray’ın hatırına insanlık suçunun bir parçası olmayacaklarını ifade etmiş oldu. Eğer asıl mesele bir kaç düzine iktidar karşıtı insanın iadesi değil ise, Saray’ın bir anda direncini kıran konu ne ola ki?
Saray’ın özellikle iç siyasette seslendiremediği asıl konu, birkaç yıl önceki Suriye’yi işgal girişimi. Hani şu Saray’ın ‘unvan maçı’ olan işgal. Mevcut iktidar, son NATO görüşmelerinde, Suriye’den dolayı Türkiye’ye uygulanan ambargoların kaldırılmasını talep etmiş. Herkesin merak ettiği erken çözülmenin asıl sebebi işte bu ambargo ve yaptırımlar. Kolay mı? Ambargonun şakası yok. Putin ve İran’ın elini ayağını kitleyen ambargo ve yaptırımlar değil mi? Meğer Türkiye akılsız ve başsız bir iktidarın ceremesini ödemeye çoktan başlamış. İktidarın sırtındaki bu kamburu saklamak için ne kadar gayret sarfettiğini bir kendileri bilir bir de Saray! O zaman “Bu işgalin bir bedeli olur!” diyenleri ciddiye almamışlardı.
Biden hükümeti ve Rus-Ukrayna krizi ile NATO kendi küllerinden tekrar dirildi. Son yirmi yıldır Pakt’ın varlık sebebi ve meşruiyeti hakkındaki spekülasyonlar neticesiz kalmış oldu. Son NATO görüşmelerinde İsveç ve Finlandiya’lı yetkililer Biden’a Saray’ı araması için çok ısrarcı olmuşlar. Yukarıda bahsettiğimiz Biden-Saray arasındaki görüşme işte bu görüşme. NATO’nun bir kaç aylık Türkiye krizi bir telefon görüşmesi ile çözülmüş oldu.
Türkiye’nin NATO konusunda ayak sürümesi yeni değil. Saray’ın Putin flörtü geri dönüşü zor yasak bir aşka dönüştü. Başta ABD olmak üzere, NATO’ya üye diğer ülkeler, Türkiye’nin normal bir işleyişi yokuşa sürme teşebbüsünü “Bunun bir bedeli olur!” diyerek sineye çekmişlerdi. Saray bundan sonra NATO ile alakalı nazlanmalarda ağır bir bedel ile karşı karşıya kalabilir.