Almanya'nın ikinci, Bremen'in ilk Türk kökenli Meclis Başkan Vekili Sülmez Doğan, toplumdaki renkliliğin ve çeşitliliğin siyasette yeterince temsil edilmediğini belirtti. Siyasi partiler kadar ailelerinde bu konuda sorumluluğu olduğuna dikkat çeken Doğan, "Aileler çocuklarının eğitimi kadar onların siyasette ve sosyal hayatta da yer almasını sağlamalı. Ancak bunun için önce aileler eğitilmeli." dedi.
Yeşiller Partisi'nden 2008 yılında Hamburg'da Nebahat Güçlü'nün Meclis Başkanı olmasından 7 yıl sonra Bremen'de Meclis Başkan Vekili olan Sülmez Doğan siyasi alanda hala toplumun çeşitliliği ve renkliliğinin yansımadığını belirtti. Siyasette başarılı Türk kökenlilerin bulunduğunu ancak yeterli olmadığını kaydeden Doğan, Cihan'a konuştu.
"Almanya'da Türk kökenli ikinci meclis başkan vekili olmaktan sadece kendi adıma değil buradaki Türk toplumu adına büyük bir sevinç duydum." diyen Doğan, "Bu, sayıca çok az. 55 yıllık göç tarihine bakıldığında çok daha fazla göçmen kökenli meclis başkanları çıkmalıydı. Aslında meclis toplumu yansıtıyor. Toplumdaki çeşitlilik, renklilik meclislere siyasetin ve toplumun her alanına yansımalı. Siyaset artık biz yani göçmen kökenliler yokmuş gibi davranamaz." dedi.
SİYASETTE FAZLA YER ALMAMIZ İÇİN AİLELERE SORUMLULUK DÜŞÜYOR
Siyasi ve sosyal alanlarda daha fazla temsil edilmek için ailelere de büyük sorumluk düştüğünü kaydeden Doğan, "Buradan ailelere sesleniyorum. Çocuklarının eğitimi ile yakından ilgilensinler ve en iyi şekilde eğitim almaları için gayret sarf etsinler. Bunun yanı sıra sosyal, kültürel ve spor alanlarında aktif olmaları için çalışsınlar. Çocuklarını bir şekilde bu tür etkinliklere yönlendirsinler. Hiçbir zaman bana ne veya bir şey değişmez diye bakmasınlar. Önce aktif olsunlar. Sonrada fikirlerini düşüncelerini söylesinler. Alman toplumu bunu sürekli bu şekilde yapıyor." açıklamasında bulundu.
Siyasette yer almanın, özel konuları bizim isteğimiz şekilde anlatmak için çok önemli bir fırsat olduğunu hatırlatan Doğan, "Sorun ve beklentilerimizi en güzel biz anlatırız. Çocuk ve gençlerimizi toplumun şekillenmesine karar verilen yer olan siyasete yönlendirmeliyiz. Bu ister belediye meclis üyeliği ister eyalet milletvekilliği hiç fark etmez. Önemli olan sorunlarımızın bizim aracılığımızla anlatılması." dedi.
Göçmen kökenli siyasi olarak kendilerini en çok eğitim konusunun meşgul ettiğini ifade eden Doğan, şöyle devam etti:
"Eğitim en önemli konu tüm siyasilerde olduğu gibi. Çünkü eğitimli olmayanlar toplumun içinde değil dışında kalıyor. Sorunlar oluşturuyor. Eğitim genel bir sorun olmasına rağmen özellikle eğitimsiz göçmen kökenlilerin bu durumda olması, hepsi olmasa bile bazı siyasilerin konuyu başka yere çekmesine ve 'Bunlar bizim ödediğimiz vergileri alıyorlar' demelerine neden oluyor. Almanya olarak diğer Avrupa ülkelerine."
Fakir bir semtte doğup büyüdüğünü hatırlatan Doğan, "Şu anda bizim yaşadığımız semt çoğunluğu Almanların oturduğu zengin bir semt. Buna rağmen çocuklarımı doğduğum büyüdüğüm fakir semtte okula gönderiyorum. Hatta öyle ki bu okuldan daha önce üniversiteye giden hiç öğrenci yok. İlk olarak benim oğlum bu okulda Abiturla mezun olarak Bremen'de hukuk fakültesine başlayacak. İkinci oğlumda ikinci Abiturlu olacak. Okul öğrencilerinin Alman- göçmen fark etmiyor yüzde 40'ı çocuk fakirliği yaşıyor. Sadece Bremerhaven için değil Bremen eyaletinde en fazla fakir çocuğun olduğu okul." dedi.
ÇOCUKLARDAN ÖNCE EBEVEYNLER EĞİTİLMELİ, GÜÇLENDİRİLMELİ
Çocuk eğitiminden önce anne babaların eğitilmesi gerektiğine dikkat çeken Doğan, "Daha önce siyasi olarak eğitim konularıyla ilgilendiğim zaman toplantı için bir bilim adamı davet ettim. Bilim adamı, 'Ben her zaman tavsiyede bulunuyorum ama siz bunu uygulamıyorsunuz. Tek başına eğitime ne kadar yatırım yaparsanız yapın ne kadar para harcarsanız harcayın hiç fark etmez ister Alman ister göçmen kökenli çocuk olsun başarılı olmazsınız. Çünkü başarılı olmak için önce anne babanın eğitilmesi ve bu alanda güçlendirilmesi, sağlamlaştırılması, perspektif sunulması lazım' dedi. Eğer anne baba evde bir kitap okumuyorsa çocuk örnek olarak kimi görecek? Kitabı elinde tutmayan, bir gazete okumayan bir haberle ilgilenmeyen anne baba çocuğuna ne kadar örnek olabilir? Onun için bu yönde de konseptler geliştirilmeli. Özellikli şimdi mülteci aileler için bu kaçınılmaz." şeklinde konuştu.
GLOBALLEŞEN DÜNYADA ÇOK DİLLİLİK KAÇINILMAZ
Uzmanların her zaman küreselleşen dünyada çok dilliğin kaçınılmaz olduğuna dikkat çektiğini kaydeden Doğan, şunları söyledi:
"Çocukların eğitimi için temel çok önemli. Mutlaka dil öğrenmeli. Ancak birden fazla dil öğrenmesi toplum tarafından yadırganmamalı. Avantaj olarak görülmeli ve teşvik edilmeli. Bremen'in İzmir ile kardeş şehir olması, Türkiye'deki Alman şirketlerini düşünülürse globalleşen dünya çok dilliliği gerektiriyor. Onun için Alman toplumu 'Hoş geldin' derken, 'O ne güzel başka bir dil daha konuşuyorsun. Dilinizle hoş geldiniz' demeli. Toplum olarak bu mesaj göçmen kökenlilere verilmeli. Aksi takdirde bu negatif olarak algılanıyor. Birde öğretmenler çocuğa sen yabancı dil konuşuyorsun diye yanlış etkiliyorlar. Bu çok yanlış. Bunun aşılması içinde öğretmenlerin kültürlerarası eğitim verebilecek seviyede eğitim almaları gerekiyor. Öğretmen göçmen kökenli öğrenciye nasıl davranacağını, nasıl iletişim kuracağını bilmiyor. Hatta bazı öğretmenler çekiniyor."
AİLELERİN MADDİ VE EĞİTİM DURUMU ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNİ ETKİLİYOR
Eğitimli ve maddi durumu iyi olan ailelerin çocuklarının eğitimde daha avantajlı olduğuna dikkat çeken Doğan, "Kendimden örnek verecek olursam eşim pedagog ben ise aynı zamanda avukatım. Çocuklarımın gittiği okuldaki öğretmenlerin bize karşı davranışı ile işçi ya da ev hanımı olanlara karşı aynı değil. Bunu bana o durumda olan tanıdıklarım söylüyorlar. Bu çok yanlış bir durum." şeklinde konuştu. CİHAN