CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıkladığı 'Terörle Mücadele Eylem Planı'nın AK Parti'nin Kürt meselesinin içeriğini, boyutlarını ve geldiği noktayı anlamaktan tamamen uzak olduğunu öne sürdü.
Tanrıkulu, Kürt sorununun her gün can aldığı bir dönemde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın korumaları şiddeti Latin Amerika'ya, Ekvador'a taşırken, Başbakan Ahmet Davutoğlu da Mardin'de bölge halkıyla alay edercesine bir toplantı gerçekleştirdiğini ifade etti. CHP'li vekil, Cizre'de, Sur'da tanklar binaları bombalarken 'Terörle Mücadele Eylem Planı' açıklayan Davutoğlu, bölge gerçeğinden ne kadar uzak, nasıl bir hayal aleminde yaşadığını gidip Mardin'de tekrar ilan ettiğini kaydetti.
Davutoğlu tarafından açıklanan eylem planını eleştiren Sezgin Tanrıkulu, "Sanki çatışmalar yaşanmıyor, her gün cenazeler gelmiyor, on binlerce insanımız yerinden-yurdundan edilmiyormuş gibi büyük laflarla küçük fikirler beyan eden Davutoğlu, içi tamamen boş bir 'master plan' açıklamıştır. Bölge halkının 'rehabilitasyondan' söz eden Davutoğlu, bunun bir hakaret olduğunu dahi idrak edememektedir. Evet, Kürt halkı açısından 1980'lerden bu yana devletin uygulamaları derin bir travma yaratmıştır. Ancak bu travmanın üstesinden gelmenin öncelikli yolu, başta Roboski Katliamı olmak üzere işlenen suçların sorumluluğunun kabul edilmesi, sorumluların hesap vermesi ve güvenlikçi politikalarla bu sorunun çözülemeyeceğinin anlaşılmasında geçer. Bir taraftan illeri, ilçeleri kuşatıp sokaklara tanklar sürerken, sivillerin cansız bedenleri günlerce sokaklardan alınamazken neyin rehabilitasyonundan söz ediyor Davutoğlu?" diye konuştu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıkladığı planın Kürt meselesinin içeriğini, boyutlarını ve geldiği noktayı anlamaktan tamamen uzak olduğunu gösterdiğini kaydeden CHPİstanbul Milletvekili, açıklamasını şöyle tamamladı: "Plan çok boyutlu bir sorun olan Kürt meselesinin çözümü için hiçbir şey söylemiyor ama AKP zihniyetinin sakilliğini ortaya koyuyor. Sanki sorun bitmiş, sıra rehabilitasyona gelmiş havasında olan Davutoğlu boş lafı ve hamaseti bırakıp şu sorulara cevap vermelidir. Süreç nasıl sonlandırılacak? Silahların gündeme gelmeyeceği kalıcı barış hangi yöntemle sağlanacak? Demokrasi ve insan hakları boyutu hangi zeminde, nasıl çözülecek? 'Kürt sorunu yoktur' diyen bir Cumhurbaşkanı'na rağmen 'bu sorun vardır ve biz bunu barışçıl yollardan çözeceğiz' deme iradesine sahip midir? Kendisi de eski bir akademisyen olan Davutoğlu, fikir beyan eden ve barış talep eden akademisyenleri 'kanlarında duş almakla' tehdit edenlere söyleyeceği bir söz var mıdır? Halkın sokaklarına, duvarlarına 'Esedullah Timi', 'Kurdun dişine kan değdi', 'Türksen övün, değilsen itaat et' gibi faşizan cümleler yazanları önleme gücüne sahip mi?"
CİHAN