Cumhuriyet Halk Partisi(CHP) Tunceli İl Başkanı Ali Rıza Güder, 1128 akademisyenin yayınladığı, 'Bu suça ortak olmayacağız' bildirisini ifade ve protesto hakkı çerçevesinde desteklediklerini duyurdu.
CHP Tunceli İl Başkanlığında partililerle birlikte açıklama yapan Ali Rıza Güder, "CHP Tunceli İl Örgütü olarak özgürlük adına burada bulunuyoruz. Bireyin özgürlüğünün genişletilmesinin demokrasinin temeli ve hiç durmadan yöneldiği nihai hedefi olması gerektiğine inanıyoruz. Bildirinin içeriğine ve üslubuna ilişkin çekincelerimizi muhafaza etmekle, bildiriye imza atan akademisyenlerin ifade hürriyetini ve hak uğruna protesto hakkını destekliyoruz.
Toplumda ifade edilen düşüncelerin değişmesinin yolu sansür ve tehdit değil; kamusal tartışma ve demokratça yüzleşmektir. Hükümetin ifade hürriyetine karşı hiçte şaşırtıcı olmayan saldırgan yaklaşımlarını kaygı verici buluyor, bu tutumun insanların kanıyla duş almaya varan söylemleri cesaretlendirdiğini düşünüyoruz.
Hükümetin, vatandaşına husumet ve düşmanlık beslemek ve bunu cesaretlendirmek hakkı olmadığını söylüyoruz. Bir kez daha vurguluyoruz; bildiriye imza atan akademisyenlerin ifade hürriyetini hükumete ve toplumdaki aşırı milliyetçilere karşı sonuna kadar savunuyoruz. Bilinmelidir ki bu ülke herkes için güvenli hale gelmedikçe hiç kimse için güvenli hale gelmeyecektir." dedi.
Bildirinin içeriğine ilişkinde değerlendirmede bulunan Güder, "Bununla birlikte, bildirinin içeriğinde siyasi yönetime atfen, özellikle Kürt halkına yönelik kasıtlı ve planlı kıyım ve hatta katliam uygulandığı ifadelerini aşırı buluyoruz. Kürt siyasi iradesi ifadesiyle muğlak bir topluluğa atfedilen talepleri içeren bir yol haritası oluşturulması talebinin mevcut çatışma koşullarında siyasi ve toplumsal gerçeklikten uzak olduğu düşüncesindeyiz. Bu bildirideki yaklaşımların, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşanan çatışma sürecinde devletten kaynaklı insan hakları ihlallerine ilişkin başlattığı meşru tartışmayı, azgın bir milliyetçilik gösterisine teslim ettiği düşüncesindeyiz. Bununla birlikte, siyasi ve toplumsal taleplerin ifade yerinin çatışma meydanları değil meşru zemin ve muhataplarla görüşme masaları olduğunu da teyit ediyoruz. Korktuğumuz için masaya oturmayalım, masaya oturmaktan da korkmayalım." diye konuştu.
Açıklamasında terörle mücadele yönteminde hak ihlallerinin yaşandığına dikkat çeken Güder, "Temel düstur şudur ki; ülkemizi son 6 aydır adeta esir almış şiddet ve terörle mücadele etmek devlete temel hak ve hürriyetleri ihlal etme hakkı vermez. Hendeklerle şehirleri bölüp savaş alanına çevirmenin, sivilleri neredeyse canlı kalkan haline getiren şehir çatışmalarının, artık şehirlere inmiş kör bir terörün karşılığı; 90'lı yılları hatırlayan özel timin duvarlara kazınmış cüretkar ırkçılığı, ne olursa olsun bir PKK'lının ölü bedeninin yerlerde sürüklenmesi, bitmek bilmeyen sokağa çıkma yasakları, şiddet ve terörle mücadelede orantısız güç kullanımı ve şehirlerin taşınması değildir." dedi.
Bölgede yaşanan insan hakları ihlallerinin sorumlularının bulunarak gerekli adımların atılması gerektiğini hatırlatan Güder, "Bölgedeki çatışma, şiddet ve terör yoluyla hak arayışı tam anlamıyla bir akıl tutulmasıdır ve yaşananların tek sorumlusu devlet değildir. Tekrar çatışmasızlık ve diyalog ortamına dönülebilmesinin ön şartı PKK'nın kayıtsız şartsız şiddete son vermesidir. Ayrıca, başta kendini Kürt halkının siyasi temsilcisi sayan HDP'yi ve tüm sivil siyaset unsurlarını PKK'ya şiddete son verme çağrısı yapmaya çağırıyoruz. Bizler ne pahasına olursa olsun barışa inanıyoruz. Tarihte haklarını silahla değil sözle kazanmış dünya toplumları bizi teyit etmektedir. Cesur ve özgür ulusların yolundan gidelim, sorunlarımızla korkmadan yüzleşelim. Birliğimizi sağlayıp huzurla yolumuza devam edelim." şeklinde konuştu. CİHAN