Mezopotamya Ajansı’nda yer alan habere göre, Diyarbakır 4 No’lu T Tipi Cezaevi’nde Ayhan H. emanete bıraktığı 11 bin TL’nin avukatı Özüm Vurgun’a teslim edilmesini istedi. Bunun üzerine parayı almaya giden Vurgun, paranın faize yatırıldığını öğrendi. Olayın basına yansıması üzerine Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü konuya dair yazılı açıklama yaparak, tutukluların paralarının faize yatırıldığını doğruladı. Yapılan açıklamada, tutukluların paralarının 29 Mart 1984 tarihli ve 2992 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanuna dayandırarak, “Hükümlü ve Tutukluların Emanete Alınan Kişisel Paralarının Kullanımına Dair Yönetmelik”in buna olanak tanıdığı vurgulandı.
Olayı ortaya çıkaran avukat Özüm Vurgun, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün bu durumu söz konusu yönetmeliğin 12’nci maddesinde yer alan “Hükümlü ve tutuklular emanet para hesabında biriken faiz gelirleri ile ilgili olarak ceza infaz kurumları lehine açık feragatte veya hibede bulunabilir” hükmüne dayandırıldığını söyledi. Açıklamadaki “açık feragat ile hibede bulunabilir” ibaresine dikkati çeken Vurgun, bununla “hukuki bir hibe sözleşmesinden” bahsedildiğini işaret ederek, “Yani bu bir bağışlama sözleşmesidir. Borçlar Kanunu’nun 285’inci maddesi çok açık ve net bir şekilde bağışlama sözleşmesi yani hibe sözleşmesini açıklamıştır. Yönetmelik tamamen kanuna aykırı bir şekilde hazırlanmıştır” dedi.
‘ZORLA İMZALATTILAR’
Haberin yayınlanmasından sonra cezaevlerinde kalanların tepkilerine bakıldığında, açık bir rızadan bahsedilemeyeceğini dile getiren Vurgun, “Haber yayınlandıktan sonra birçok kişi ‘2015 yılında ben şu cezaevine girerken önüme bir tomar kâğıt konulup, imzalamam söylendi. Mesleğim dolayısıyla onu okudum ve muvafakatname adı altında bir şeye imza atmam dedim. Tam da bu faizlerin paraya çevrilmesi, hibe edilmesi ile alakalıydı. Bunu kabul etmedim ve beni hücreye atmakla tehdit ettiler’ demiş. Yine başka bir tutuklu ‘Bizi hücreye atmakla tehdit edip, zorla imzalattılar’ diye paylaşımda bulundu. Cezaevine girmiş bir insanın, önüne bir tomar kâğıt konuluyor. Zaten o bir şaşkınlık süreci. Bir tomar kâğıt konuluyor ve bir sürü şey imzalatılıyor. Birçoğu okumuyor. Hatta hiçbiri okumuyor. Okuryazarlığı olmayanlar dahi var bunların içerisinde” diye konuştu.
‘O İMZADA SİLAHLAR EŞİT DEĞİL’
Böylesi tek taraflı gelişen bir durumda açık bir rızadan bahsedilemeyeceğini tekrarlayan Vurgun, söz konusu durumun silahların eşitliği ilkesine aykırılık teşkil ettiğini belirtti. Vurgun, “Çünkü mahpus burada çok net bir şekilde kendisini kıstırılmış, kendisini tutuklanmış, kendisinin zor bir durumda olduğunu bilerek orada ve gittiği yer itibariyle onlarla iyi geçinme düşüncesi ya da orayı bir an önce bitirip gitme düşüncesindedir. Burada silahlar eşit değil. Önlerine bir kâğıt konulup türü ne olursa olsun altına imza atılması zaten açık rızayı belirtmez. Silahların eşitliği yok ortada. Bunların hangi kâğıt olduğu, neler olduğu konusunda bilgilendirme yapılıyor mu? O imzanın açık rıza olduğunun tespiti imkânsız” şeklinde konuştu.
‘BORÇLAR SÖZLEŞMESİNE AYKIRI’
Borçlar Kanunu’na göre hibe ve bağış sözleşmelerinde bir hakkın kullanımının ortaya çıkması gerektiğini oysa cezaevine girilirken faizin hibe edilmesi durumunda daha faiz ortaya çıkmadan hibe edildiğinin altını çizen Vurgun, şunları söyledi, “Borçlar Kanunu’nun 285’inci maddesi, yani hibe sözleşmesinden, bağışlama sözleşmesinden bahsederken, önce bir hakkın ortaya çıkmasından bahseder. Bu da şu anlama gelir: Siz cezaevine girdiniz. Sizin elinizden bir belgeyle imza aldılar, dediler ki: ‘Burada hakkından feragat ettin’ ama bir hak yok ortalıkta. Siz bir hak olmadan feragat edemezsiniz, hibe edemezsiniz. Kanun bunu çok açık ve net bir şekilde söyler: ‘Bir hakkın ortaya çıkması lazım ve bir hak üzerinden feragat sözleşmesi yapılabilir’ der. Diyelim ki mahpus elinde 500 TL’yle girdi. 500 TL faize yatırılacak, ilk faiz ortaya çıkacak. İşte orada hak edilmiş olunur. O ilk faiz ortaya çıktıktan sonrasında bir sözleşme yapılırsa o hibedir, feragattir. Bu hak üzerinden yapılan sözleşmeyi zaten tamamen geçersiz kılan bir süreçtir.”
‘SORU ÖNERGESİ YANITSIZ BIRAKILDI’
Tutukluların paralarının faize yatırılıp yatırılmadığının daha önce 2014’te CHP Milletvekili Oğuz Oyan tarafından gündeme getirildiğini, Adalet Bakanlığı’nın ise önergeye şu ana kadar yanıt vermediğine dikkat çeken Vurgun, “CHP İzmir Milletvekili Oğuz Oyan, bir soru önergesi veriyor. Ve şu an da bizim sorduğumuz soruların aynısını 1 Mart 2014 yılında kendisi de soruyor. Diyor ki: ‘Emanet paraya yatırılan paralar faize aktarılıyor mu? Bunların denetlene bilirlik süreci ne kadardır? Bunların kayıtları var mıdır? Tüm hapishanelerden ne kadar gelir elde edilmiştir? Ne kadar bu faiz geliri elde edilmiştir ve bunlar nerelere harcanmıştır?’ diye. Ancak bu sorulara Adalet Bakanlığı tarafından cevap verilmemiş” diye kaydetti.
‘SÜREÇ HUKUKA AYKIRI BİR ŞEKİLDE YÜRÜYOR’
Vurgun, Meclis’te verilen soru önergesine yanıt verilmemesinin sürecin yasal işletildiğine dair kuşku uyandırdığını belirterek, “Bu süreç çok net bir şekilde hukuka aykırı bir şekilde ilerlemektedir” tespitinde bulundu. Bu paranın nerede kullanıldığında dair şeffaf ve denetlenebilir süreç bulunmadığının dile getiren Vurgun, Cezaevleri Tevkif Evleri Müdürlüğü’nün bu süreci aleni bir şekilde yürütmesi gerektiğini isteyerek, “Yani bir zimmet suçu mu ortaya çıkıyor? Görevi kötüye kullanma var mı? Benim iddiam o yöndeydi” diye hatırlattı.
YARGI YOLUNA BAŞVURULACAK
Söz konusu yönetmeliğin iptali istemiyle idare mahkemesinde dava açacağını aktaran Vurgun, “Bundan bir sonuç alabilirsek, bunun üzerinde ben müvekkilimin paralarının faizlerinin tarafımıza yatırılmasını da talep edeceğiz. Çünkü müvekkilime sorduğumda böyle bir şeye imza atmadığını, daha doğrusu neye imza attığını veya neye atmadığını bilmiyor kendisi. Atıp atmadığını bilmediği bir süreçte ilerlediği için faizlerini talep edeceğiz. Ama öncelikle yönetmeliğin iptali gerekmektedir” dedi.