Sayıları 6 milyonu bulan Çerkezler, bu toprakların yetim çocukları.
Rus baskısından kurtulup sürgünle Osmanlı topraklarına hicret ettiklerinden bu yana, yaklaşık 150 yıl geçti.
150 yıldır bizimle gülüp bizimle ağlıyor aziz kardeşimiz Çerkezler.
Bu toprakların Anadolu toprağı olması için bizimle birlikte savaştılar; dedelerimizle omuz omuza şehit olup kara toprağın bağrına birer tohum gibi beraber düştüler.
Ama gelin görün ki, muharebe kabiliyetleri yüksek olduğu için sadece savaş dönemlerinde hatırlamış atalarımız, Çerkez kardeşlerimizi…
Harplerden sonra arkalarından salladığımız gönülsüz bir el olmaktan öte gitmemiş Çerkezlere ödediğimiz vefa borcumuz…
Azınlıkların temel hak ve özgürlüklerinin sıkça konuşulduğu, iktidarın demokratik açılım naraları attığı son yıllarda ana dillerini bile fazla görmüşüz onlara.
Milli Eğitim Bakanlığının Çerkez (Adıge) diline yaptığı saygısızlığın bir benzerini, Çerkezler ne duydu ne de yaşadı şimdiye kadar.
Eylül 2012’de çıkarılan bir yönetmelikle Adıge dili, bazı ortaokullarda seçmeli ders olarak okutulmaya başladı.
Çerkez çocukları, atalarının kullandığı Kiril alfabesiyle anadillerini öğreniyorlar; geçmişleriyle gelecekleri arasında kültürden köprüler kuruyorlardı.
3 yıl sonra aklı evvel bürokratın biri, saçma sapan bir iftira attı ortaya.
Ruslar tarafından soykırıma tabi tutulan Çerkezlerin, Rus yanlısı olduğu yalanını yayıp bazı bürokratların aklına girdi.
“Efendiler! Çerkezceyi Kiril alfabesiyle öğretmeye devam edersek Rus propagandası her yere yayılır” fısıltısını yaydı kulaktan kulağa. İstediğini de aldı.
Şubat 2015’te Milli Eğitim Bakanlığı, ikinci yönetmeliği çıkarıp Çerkezce seçmeli dersinin Kiril yerine Latin harfleriyle öğretilmesini kararlaştırdı.
Bu karar, Çerkezler kadar dünyaca ünlü dil bilimcileri de şoke etti. Çünkü 80 küsur harfli Çerkezcenin, 29 harfli Latin alfabesine sıkıştırılması tek kelimeyle ‘dil cinayetiydi’.
Uzmanlara göre; 90’a yakın harfle yazılan bir lisanın 29 harfle anlatılması, duygu ve ifade aktarımı bir yana matematiksel olarak bile mümkün değildi.
Ama Yeni Türkiye’de mümkün. “Ben yaptım oldu” mantığıyla artık her şey mümkün bu memlekette.
Tabi anadilleriyle adeta dalga geçilen Çerkezler bu durum karşısında çok kırılmış, çok üzülmüşler.
Kafkas Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Yaşar Aslankaya ile görüştüm; derneklerinde tatlı çaylarını içip bir süre dertleştik.
“Arapça nasıl Latin harfle öğretilemezse, Kiril alfabesine dayanan Çerkezce de Latin alfabesiyle okutulamaz” diye de ekledi.
Yaşanan saçmalığa bir soruyla açıklık getirdi sonra:
“Çocuklarımız, Çerkezceyi Latin alfabesiyle öğrenirse, anavatanımız Kafkasya’da atalarımızın miras bıraktığı yazılı eserleri nasıl okuyacaklar?”
Çok haklı. Ama ülkemiz son birkaç yılda öyle bir hale geldi ki, hakkı ayaklarının altına alanlar batılı şapka diye başlarına geçirir oldu.
Milletim adına özür diliyorum muhacir Çerkez kardeşlerimizden.
Biz size hakkıyla ensarlık yapamadık. Hakkınızı helal edin.