BDP Genel Başkanı
Selahattin Demirtaş’ın dün yaptığı açıklamayla, günlerdir tartışılan “
CHP-BDP
seçim ittifakı”
tartışmasına “noktayı” koydu.
Demirtaş’ın “mevcut CHP’li
seçim ittifakının olamayacağı”na ilişkin açıklamasından çıkartılan sonuç bu.
Bana kalırsa, Selahattin Demirtaş’ın açıklamaları noktayı koymaktan ziyade, bir haftadır siyasi gündemin üzerine oturan bu konuya ilişkin tartışmalara yeni bir ivme kazandıracak nitelikte.
Mesele, CHP-BDP seçim ittifakı konusuna “noktayı koymak” idiyse, CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu, Paris’teki
Sosyalist Enternasyonal toplantısından
Türkiye’ye dönüşünde, “Tek başımıza
iktidara gelmek istiyoruz, dolayısıyla herhangi bir parti ile seçim ittifakı söz konusu değildir” dediği
vakit, bu tartışmanın noktalanmış olması gerekirdi.
Ama öyle olmadı.
Tersine, tartışma daha da alevlenerek sürdü. Dolayısıyla, bu tartışmayı başlatan Selahattin Demirtaş’ın açıklamasıyla da tartışma biteceğe benzemiyor.
CHP-BDP seçim ittifakı tartışması sürecek
Söz konusu tartışma Selahattin Demirtaş’ın Paris’teki Sosyalist Enternasyonal toplantısı sırasında, “CHP, BDP, ÖDP ve EMEP’in bir sol blok oluşturarak seçimlere girmesi” temennisini dillendirilmesi üzerine başlamıştı.
Selahattin Demirtaş ile, Paris’ten geldiği Brüksel’deki
Avrupa Parlamentosu’nun “
Kürt Konferansı”nda birlikteydik, hatta aynı panelin konuşmacılarıydık. Brüksel’de kendisine Paris’teki Sosyalist Enternasyonal toplantısında Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşüp görüşmediğini sorduğumda, “
kahve içme önerisinde bulunduğu ama
cevap bile alamadığı”na dair, sitemkâr bir cevap vermişti.
Paris’te Irak’ın Kürt
cumhurbaşkanı Celâl
Talabani ile görüşen Kılıçdaroğlu, Türkiye Kürtlerini temsil eden bir partinin genel başkanı ile görüşmeden kaçınmıştı ama aynı sırada, CHP’liler ve BDP’liler Ankara’da birbirlerine bayram ziyaretlerinde bulundular.
Kemal Kılıçdaroğlu, kalkıp
Diyarbakır üzerinden Urfa’ya gitti. Gerçi, “bölgede” kullandığı dil, 1990’ların bile gerisindeyse de, CHP’nin
Kürt sorununa ilişkin yaklaşımında değişim bekleyen ya da arzu edenlerin umutlarını beslemeye devam etti.
İttifak tartışması da sürdü.
Sürdü ve sürecek, çünkü:
1. CHP, Kürtlerle ittifak yapmadan ve kurmadan asla ve kat’a “tek başına iktidar” olamaz, bunun hayalini bile göremez. Basit bir zekânın dahi bu “gerçeği” görmemesi mümkün olamayacağına göre, Kılıçdaroğlu’nun da bunu görüyor olmasına hükmedebiliriz;
2. Eğer Kılıçdaroğlu, “yeni CHP”yi veya “CHP’de yenilenmeyi” ifade ediyorsa, bu, Türkiye’nin bir numaralı sorununa ilişkin olarak CHP’nin tavır değiştirmesi olmadan veya “yeni bir tutum” geliştirmeden söz konusu olamaz. Türkiye’nin “dinamikleri”, CHP’de “değişim”i zorladığı için, Kılıçdaroğlu, Kürt sorununa yaklaşımında Deniz
Baykal CHP’sinden de,
Önder Sav ve ekibinin merkez yönetimine hâkim olduğu CHP’den de farklı sinyaller veriyor.
3. Söz konusu “dinamikler” ve, tabii Türkiye’de geçerli bir “iktidar alternatifi” boşluğu ve ciddi bir “ana muhalefet” gereği, ister istemez, CHP-BDP seçim ittifakı ihtimalini gündeme taşıyor.
CHP’nin borçları…
CHP’nin
Aralık ayında bir
Kurultay’a gideceği anlaşılıyor. Kurultay yapılmadan, daha doğrusu mevcut Parti Meclisi değişmeden, CHP’nin “yeni CHP” olarak seçime gitmesi de, herhangi bir parti ile “seçim ittifakı” yapması da mümkün değil.
Bu arada, Selahattin Demirtaş’ın dünkü açıklamasındaki şu sözlerini önemle not etmekte yarar var:
“Kürt sorunu konusunda CHP’nin netleşmesi gerekiyor. Geçmişi ile yüzleşmesi gerekir. CHP’nin Kürtlere özür borcu var. İnançlı kesimlere, Alevilere ve çalışanlara, hakkını veremediği emekçilere karşı özür borcu var. Solu temsil ediyorum adı altında Türkiye’de solu tüketen anlayış CHP anlayışıdır. İnsanlar solcuyum demeye utanıyorsa Türkiye’de en büyük vebal CHP’nindir.
CHP ciddi bir
açılım yapamayacaksa.. buradan güçlü bir demokratik birlik ve blok çıkmaz… Türkiye’nin güçlü bir muhalefet blokuna ihtiyacı var. Bu sadece CHP-BDP ittifakı değildir. Kimse Kürtlerin Kemalizm ile ittifak arayışı içinde olduğunu sanmasın.. Kemalizm’in kendini güncellememesi halinde Türkiye’de yarardan çok zarar getirdiğinin görülmesini istiyoruz. Kürtlerin inkârı, asimilasyonu hep o dönem politikalarından işleyip gelen bir durumdur…”
CHP “geçmişle yüzleşecek mi”; “Kemalizm güncellenebilir mi”?
Anlayacağınız, CHP’nin yürümesi gereken çetin bir yol var. Kılıçdaroğlu, önündeki yola döşenmiş mayınları görüyor. Sırtında koca bir CHP enkazı ile yol almaya çalışıyor. “Bir adım ileri-iki adım geri” ritminde yürümesi, bir ölçüde de, bu nesnel durumun yansıması.
Ancak, “geçmişle yüzleşmek” hatta “Kemalizm’in güncelleşmesi”yle uğraşmak, Kemal Kılıçdaroğlu’nun altından kalkabilmesi için çok zor bir iş. Kılıçdaroğlu’nun böyle bir niyeti ve ufku var mı; bu da kuşkulu.
Ne var ki, başka çaresi de yok. Türkiye’nin “dinamikleri” onu ileriye doğru yol almaya itiyor.
“Yeni CHP”, bir başka deyimle “Kemalizm’in güncellenmesi” mümkün mü, değil mi, önümüzdeki dönemde göreceğiz.
“CHP-BDP seçim ittifakı” konusu da, kendiliğinden bu sürecin çerçevesi içine oturuyor.
CHP’nin gerçekten “iktidar adayı” olabilmesi kadar, “geçerli ve ciddi bir muhalefet” olabilmesi için…