Karar Gazetesi köşe yazarı Akif Beki, kimi dini yorumcuların cemaat ve tarikatlar için sonun başlangıcı olduğunu düşündüklerini, Adnan Oktar'ın 'bitirilmesini' diğer gruplara da yönelecek operasyonlar için altyapı hazırlığı gibi gördüklerini yazdı.
19 Temmuz Perşembe günkü yazısında Beki, bir kısım din yorumcusunun ise sevinç içinde olduğunu, onlara göre Oktar'a operasyonun yoldan sapanlar için tasfiyenin habercisi olduğunu aktardı.
Böyle düşünenlerin, "Devlet karar verdi, milli ve yerli cemaatlere dokunulmayacak ama gayri milliler temizlenecek, mis gibi olacak" noktasından meseleye yaklaştıklarına değinen Beki, her iki yorumun da aynı kapıya çıktığını hatırlattı:
"İkisi de aynı kapıya çıkıyor. Cemaat ve tarikatlara müdahale edilecek..."
Beki, endişeli bir bekleyişe gark olanların atladığı noktanın, hedefin tüm cemaatler olduğunu düşünmek için Oktar şebekesini de bir cemaat kabul etmek gerektiği yanlışı olduğuna işaret ederken, "O maskenin arkasına saklanarak saman altından su yürüten bir yapıya, sırf kendine ‘cemaat’ süsü veriyor diye cemaat muamelesi yapılabilir mi" sorusunu yöneltti.
Devletin bu tür yapılara müdahalesiyle ile ilgiliyse, Beki şu tespitlerini paylaştıB
"Sivil toplum yapılarını, devletin baskı ve tasallutlarına karşı korumak, doğru bir duyarlılık. Devlete, bu alanı kendine göre şekillendirme, uygun görmediklerini tasfiye hakkı tanınamaz.
Hele ‘yaşasın, muhafazakar muhalefet tasfiye ediliyor’ diye çığlık atmak, buna da ‘milli güvenliğe tehdit oluşturuyorlar’ gibi kılıflar bulmak ciddi bir sakatlık.
Zararlı akımlara, yıkıcı cereyanlara, iç tehdit ve düşman tanımlarına dayalı ‘polis devleti’ kafasını AK Parti değiştirmişti. Kırmızı Kitap’taki o sivilleşme reformları geri mi alınacak, gizli anayasayla toplumu yönetmeye geri mi dönülecek yani?
Millilik kriterine uymayanlar tasfiye edilecek diye sevinçle karşılayanların açmazı da burada. ‘İrticai hareket’ yaftasıyla devletin hışmına uğrayan kesimlerden geldiklerini unutmuşa benziyorlar.
Bir şeyi daha unutuyorlar; Adnan Oktar ekibi cemaatçilikle suçlanmıyor, çetecilikle suçlanıyor, ‘suç makinesi’ kurdukları iddiasıyla soruşturuluyor."
Beki, devletin kutsalı istismar ederek halkı soyan, din bezirganlığı ve inanç dolandırıcılığı yapan kaparozculara göz açtırmamasının haklı olduğunu ve bu yapıların savunulacak bir yanı olmadığını belirttikten sonra, somut bir suça bulaşmayan yapıların üstüne polisle gitmenin kabul edilemeyeceğini vurguladı.
Buradaki kriteri, "Mahkeme, kanuni mi değil mi diye bakar, ilahiyatçı gibi sapkın mı değil mi diye değil" ölçüsüyle açıklayan Beki, "Diyanet ve ilahiyat camiası, hurafe ve batıl inançlarla fikren mücadele etsin, etmediği kabahat. Fakat devlet, inançlar üzerinde doğruluk tekeli de kurabilsin mi? Soru budur" satırlarıyla yazısını noktaladı.