Arslan, “Rejim, bu propagandayı kullanarak akademiden iş dünyasına kadar yüzbinlerce kişiyi kamudan ihraç etti ve toplumu bu yalana inandırdı. Ancak gerçekler ortada. Mahkemeler, bu suçlamaların büyük çoğunluğunun asılsız olduğunu tespit etti.” diyerek, bu operasyonun geniş çaplı bir hak ihlaline dönüştüğünü vurguladı.
Arslan’ın paylaştığı verilere göre, 2011 ile 2024 yılları arasında soru çalma iddiasıyla açılan davalarda yargılanan toplam 17.894 kişinin yalnızca yüzde 6’sı mahkum edildi. “Yargıtay kararlarına göre, bu davalarda sanıkların yüzde 93,7’si beraat etti. Bu oran, rejim mahkemelerinde bile soru çalma iddiasının ne kadar asılsız olduğunu gösteriyor.” tespitinde bulundu.
Arslan, “Bu davaların detaylarını incelediğimizde, Erdoğan rejiminin kamuoyunu nasıl yanlış bilgilendirdiği ve binlerce insanın hayatını nasıl kararttığı ortaya çıkıyor. Bu insanlar yıllarca hapis yattı, aileleri dağıldı ve kariyerleri sona erdi. Ancak mahkemeler bu iddiaların asılsız olduğunu kanıtladı.” ifadelerini kullandı.
Detaylı Veriler Paylaşıldı
Arslan, Yargıtay kararlarının detaylarını şöyle aktardı: “1 Ekim 2023 ile 1 Ekim 2024 arasında Yargıtay’da toplam 366 dava karara bağlandı. Bu davaların 334’ünde sanıklar yerel mahkemede beraat etti ve Yargıtay bu kararları onayladı. Sadece 32 kişi yerel mahkemelerde suçlu bulundu ve bu kararlardan da 12’si Yargıtay tarafından bozuldu. Yani, sadece 20 kişinin mahkumiyeti onandı.”
Arslan, bu verilerin Erdoğan rejiminin yıllardır topluma empoze ettiği “cemaat soruları çaldı” algısını tamamen çürüttüğünü belirtti. “Rejim, bu propagandayı kullanarak akademiden iş dünyasına kadar yüzbinlerce kişiyi kamudan ihraç etti ve toplumu bu yalana inandırdı. Ancak gerçekler ortada. Mahkemeler, bu suçlamaların büyük çoğunluğunun asılsız olduğunu tespit etti.” dedi.
Psikolojik Savaş ve Sosyal Destek Arayışı
Adem Yavuz Arslan, Erdoğan rejiminin bu iddiaları sosyal destek sağlamak ve mağdur edilen insanların haklarının iade edilmesini engellemek için kullandığını ifade etti: “Bu, rejimin yürüttüğü psikolojik savaşın bir parçasıydı. İnsanları cadı avına maruz bırakmak ve toplumsal baskı yaratmak için sürekli olarak ‘soru çaldılar’ propagandası yapıldı. Ancak mahkemeler bu iddiaları çürüttü. 2010 KPSS skandalı üzerinden çok sayıda kişi hedef alındı. Ancak mahkemelerin verdiği beraat kararları, bu suçlamaların tamamen uydurma olduğunu gösteriyor. Yargıtay kararlarını inceleyen Avukat Murat Akkoç ve ekibine teşekkür ediyorum. Bu çok değerli bir çalışma oldu.”
Başarı Hikayeleri ve Haksızlıklar
Arslan, mahkeme süreçlerinde suçlanan kişilerin başarı hikayelerine de dikkat çekti. “Silivri’de hapsedilen gençlerin birçoğu cezaevinden çıktıklarında girdikleri sınavlarda derece yaparak üniversitelere yerleştiler. Bu çocuklar, hiçbir şekilde soruları çalmadıklarını başarılarıyla ispat ettiler. Ancak rejim, bu başarı hikayelerini görmezden geldi ve onları suçlu ilan etti.” dedi.
Arslan, “Bu gençler, Türkiye’nin en iyi okullarında ve dünya çapında üniversitelerde derece yapmış, dil bilen, yüksek lisans ve doktora yapmış bireylerdi. Ancak rejim, bu insanları haksız yere hedef aldı,” diyerek yaşanan haksızlıklara işaret etti.
Sonuç: Soru Çalma İddiası Çöpe Atıldı
Adem Yavuz Arslan, paylaştığı verilerle birlikte soru çalma iddiasının tamamen çöpe atıldığını vurguladı: “Bu verileri herkesin bilmesi gerekiyor. Eğer biri size hâlâ ‘soru çaldınız’ diyorsa, Yargıtay kararlarını gösterin. Artık bu iddianın hiçbir geçerliliği kalmadı. Hatta sosyal medyada çokça kullanılan bir ifadeyle, bu verilerle onların ağzına vurabilirsiniz.”
Arslan sözlerini şöyle tamamladı: “Rejimin mahkemelerinde bile yüzde 94 oranında beraat kararı çıkıyorsa, bu suçlamaların büyük bir yalan olduğunu görmemiz gerekiyor. Artık bu tartışmayı kapatıyoruz. Soru çalma iddiası, Erdoğan rejiminin psikolojik savaş araçlarından biri olarak tarihe geçmiştir.”