Silivri Cezaevi'nde tutuklu yargılanan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, Sabah gazetesinin hakkındaki iddialarına "Bir kuruşluk bir haksız kazanç söz konusu olsun, bütün kariyerimi yakarım" diye cevap verdi.
MİT Tır'ları haberi sebebiyle Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül ile birlikte tutuklanan ve halen tutuklu yargılanan Dündar, Sabah gazetesinde yayımlanan iddiaya Silivri Cezaevi'nden gönderdiği köşe yazısında cevap verdi. Sabah gazetesi, MİT TIR'ları kapsamında tutuklanan Tuğgeneral Hamza Celepoğlu'nun avukatının da aralarında bulunduğu gözaltına alınan bazı avukatların, Can Dündar'a ait olduğu iddia edilen bir evi, MİT TIR'larına ait görüntüleri yayınlaması karşılığında fahiş fiyatla satın aldığını iddia etmişti. Bu iddiaya Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazısında cevap veren Dündar, "Bir kuruş, evet bir kuruşluk bir haksız kazanç söz konusu olsun, bütün kariyerimi yakarım" dedi. "Attıkları çamur, eşimle 25 yıllık mesleki birikimimizle Ankara'da aldığımız bir ev..." diyen Dündar, yeni aldığı evin kredisini ödemek için Ankara'daki evi satışa çıkardıklarını ve 2 yıl sonra bir avukata sattıklarını açıkladı. Bunların, MASAK tarafından da bilindiğini ifade eden Dündar, "Elbet bir gün hesaplaşacağız. Bu böyle yarım kalmayacak" dedi.
İşte Can Dündar'ın 'Bir ev bin yalan' başlıklı o yazısı:
"Güzel ülkemizin pusu tarihini bildiğim için şaşırmadım.
Tam Anayasa Mahkemesi'nin kararı beklenirken, Türkiye ve dünyadan "özgürlük" sesleri yükselirken, adaletsizlik açıkça belgelenirken, hesabın "düello" ile görülemeyeceği anlaşıldı; "pusu" devreye sokuldu.
Peki. Buyrun. Ona da varım.
Siyaseten başa çıkamazsan "ticari" çamur at, izi kalsın.
Neyse ki ben bir memur çocuğuyum.
Bu para pul işlerinden anlamadığım gibi, en ufak bir leke sürülemesin diye her adımımı bin kez düşünüp, belgeleyip, kayda geçirip atarım.
Bizde öyle bavulla para götürmek olmaz.
En sonda söyleyeceğimi başa yazayım:
Bir kuruş, evet bir kuruşluk bir haksız kazanç söz konusu olsun, bütün kariyerimi yakarım.
Pusucular, sağlam gelsin.
***
Attıkları çamur, eşimle 25 yıllık mesleki birikimimizle Ankara'da aldığımız bir ev...
İstanbul'a taşınmaya karar verince satışa çıkardık. Ama Ankara'da emlak para etmediğinden 2 yıl satışını bekledik.
O arada zavallı ev, Melih Gökçek'ten Akit gazetesine dek türlü çeşit dile düştü.
"ODTÜ'nün orman arazisi" dediler. Paftaları çıkarıp sitemde yayımladım.
Kaçak inşaat dediler, tapu kayıtlarını gösterdim.
Sonunda satıştan ümidi kesip taşındık.
2 yıl sonra kim bilir kaçıncı emlakçı, "Bir müşteri bulduk" dedi.
Sevindik.
Ama önerdikleri para, fiyatının çok altıntaydı.
Ne olursa olsun yeni evin kredi borcunu ödeyebilmem için satmak zorundaydım.
Üzülerek, hiç tanımadığımız bir avukata sattık.
Avukat, aldığı banka kredisiyle ödediği miktarı banka hesabımıza yatırdı.
O saat kredi borcumuza mahsuben para elimizden çıktı.
Zararda olduğumuz eksper raporuyla sabit.
Bunların hepsi, son soruşturma için hesaplarımızı didikleyen MASAK tarafından da biliniyor.
Ey benim küçük zekâlı komplocum:
Adam çantayla rüşvet verecek olsa, niye bunca emlakçılarla uğraşsın.
Ve ey bunları tezgâhlayan akıl...
Eğer savcılık gibi bir yerde çalışıyorsan..
Bunca yıldır üzerine titrediğim sicilimi kirletmen için daha çok beynini bulaştırman lazım.
Elbet bir gün hesaplaşacağız.
Bu böyle yarım kalmayacak." CİHAN