M. Fethullah Gülen Hocaefendi bu yazısında, ötelerin ötesine açılmada sırlı bir kanat olan Ruh’un felç olmasını, “İnsanın mânevî anatomik sisteminin felç olmasıdır ki, biz buna kestirmeden ‘ruh zehirlenmesi’ diyoruz.” diyor.
Bunun faktörlerinin sayılmayacak kadar çok olduğunu, bu hastalıklar sarmalarının bazılarının da şunlar olduğunu söylüyor: “Kibir, gurur, bencillik, ucub, fahirlenme, şöhret hissi, makam tutkusu, alkışlanma ve takdir edilme arzusu, servet sevdası, nefis ve hevâ esareti, menfaat ve çıkar zaafı, sonradan bulma ve görme küstahlaştırması… gibi hususlar bunların başında gelir.
Bunlara karşı açık duran biri, enaniyeti, çalımı, cakası, şımarıklığı ve kaba tavırlarıyla öyle bir şirazesizlik sergiler ki, ego-santrizm çağlayanına yelken açmış böyle birine, Hak’tan ekstra bir inayet olmazsa, ne o en güvenli sâhiller, ne o en müsait limanlar, ne de herkese kucak açan o şirin rıhtımlar hiçbir şeyh ifade etmez ve o, sürüklenir narsizm çağlayanlarıyla Nemrutların, Şeddatların, Amnofislerin… helâk olup gittikleri girdaplara doğru. Sürüklenir gider de görüp sezemez o kahreden kötü âkıbetini ve lânet ile yâd edilen biri haline geleceğini. Görüp sezemez zira o, ruhu zehirlenmiş, mantık ve muhakemesini mefluç bir düşünce fakiri; hayatını hayvanî ve cismanî zevklerin tesirinde sürdüren nefsâni şehvetlerinin güdümünde bir bohem; mal-menâl, dünya debdebe ve şatafatını hak duygusu yerine koymuş sapkın; geçici zevk ve safaları ötelerin ebedî güzelliklerine ve Hak hoşnutluğuna tercih etmiş bir kör, bir sağır, bir kalbsiz ve hayvanî tutkularının dürtüleriyle yarınları görmeyen bir hissizdir.”
Ömer Yıldız “Kan Akımındaki Mucize” başlıklı yazısında, kan akışının; insanın, çalışma, koşma, heyecanlanma ve uyuma gibi hallerine göre nasıl ince hesaplara göre ayarlandığını anlatarak Cenab-ı Hakkın mucize icraatını anlatıyor…
Arif Mert “İnsan Hakları Hukuku” başlıklı yazısında ahsen-i takvim üzere yaratılan insanın, doğuştan sahip olduğu haklar üzerinde durmakta, İnsan hakları ile ilgili uluslararası resmi kuruluşların tarihi seyir içinde ulaştıkları noktaları izah etmektedir… Hakların ihlal edilmesi halinde yapılması gerekenlere de dikkat çekmektedir.
M. Fethullah Gülen Hocaefendiden “Zulmet ve Nur” ve “Pervanen Olayım” isimli, münâcât ve naat var. Ayrıca, “Kalbin Zümrüt Tepeleri”ne istidrâk olarak yazdığı “Kalb veya Lâtife-i Rabbâniye” başlıklı bir yazı da var. Tasavvufi derinlikli bu yazı, kalbi bir Lâtife-i Rabbâniye olarak enine-boyuna engince ele alıyor…
Nuh Aydın, “Köpek Balığı Derisinden Harika İlhamlar” başlıklı yazısında, ilmî araştırmaların, köpek balıklarının derileri üzerine teknik ve teknolojiye kazandırdığı yenilikler üzerinde duruyor, ayrıca bu balıkların derisinin biyomekanik özellikleri taklit edilerek mikrop barındırmayan kaplama maddesi elde edildiğini de ifade ediyor.
Berat Emiroğlu, “Fizikî Âlem Bir Gösterge midir?” başlıklı yazısında , dilbilim açısından varlıkların ifade ettikleri mânalar üzerinde duruyor; “Fizikî âlemdeki her bir varlığı; bir işaret, bir yön levhası, bir kelime veya bir sembol olarak görmek, belki de yaratılış hikmetinin bir parçasıdır. Bir yanardağa bakarken kızgınlığı ve sonra Cehennemi okumak mümkündür.” diyor.
Prof. Dr. Atıf Yorulmaz “Darvinizmin Batı Toplumundaki Tahribatı” başlıklı araştırma yazısında, Darvinci ve evrimci görüşlerin pek çok Hıristiyan dindar ve din adamını inancından uzaklaştırdığını, komünizmin Sovyetler ve Çin’de milyonlarca insanın katledilmesine sebep olduğunu, Kamboçya’da komünist lider Pol Pot’un öldürme çılğınlığı ile ölüm tarlalarında milyonları katledip yok ettiğini anlatıyor.
Tıp dalında, Ayşenur Demirci, “Vücudumuzdaki Mükemmel Su Dengesi” başlıklı yazısında, vücudumuzda su dengesinin sağlanması için ne çeşit mekanizmaların çalıştığını, su kaybında susama merkezinin devreye girişini fazla su durumunda kalbde üretilen önemli bir maddeyi ele alıyor…
Deneme dalında Atiye Demir “Bulanlar, Arayanlardır” başlıklı yazısında, hac hatıralarını anlatırken, hac boyunca merakla üzerinde yoğunlaştığı Hz. Âişe validemizle ilgili yaşadığı, derin ve ruhânî bir hazzı ve aynı hakikat bir durumu, ibretlik bir olay olarak ebedî ifadeler içinde sunuyor…
İnceleme dalında, Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan, “Bir Problem Nasıl Çözülür?” başlıklı yazısında, problemleri çözüme kavuşturmada, usûl ve üslubunda kullanılacak dinamikler üzerinde durmuştur.
Biyografi dalında, “Risale-i Nur Üniversitesinden İslâm Köylü Hafız Ali” başlıklı yazıda, Nur fabrikasının başında, ihlasta en mühim ve örnek bir şahsiyet olarak Hafız Ali Ağabeyimiz anlatılıyor.
Şiir dalında, Yusuf Turan, Mehmet Akif’e ithafen yazdığı “Bir Gece” şiirinde süreci anlatmaktadır.
Prof. Dr. Ömer Serranur, “Hacamat-3” başlıklı yazısında üç sayıdır devam eden hacamat yaptırmanın Efendimizin (S.A.S.) bir sünneti olarak içinde barındırdığı hikmetlerden 19. dan itibaren 32. hikmetini (toplam 13) üzerinde durarak faydalarını izah ediyor.
Safi Fennî, “Yol Türküsü” şiiri ile bu süreçte yolumuz kaderi olan meseleleri şiir diliyle ifade ediyor.
Bilim ve Teknoloji bölümünde, birinci maddede; dünyanın uydusu Ay ile ilgili bilgi veriliyor. “Ay, küçük aylardan müteşekkil olabilir” kanaatı oluşturulmaya çalışılıyor ama bunun aslı, Efendimizin (S.A.S.) Kur’an’da anlatılan Ay’ı ikiye bölme mucizesiyle izah edilebilecek bir meseledir, diye düşünüyorum.
İkinci maddede; kanser tümörlerini yiyen bakterilerin kanser tedavisinde kullanıldığı anlatılıyor.
Üçüncü maddede ise, çocukların, insanları ancak dört yaşından sonra anlamaya başlamalarının sebepleri üzerinde duruluyor…
Çağlayan’ın Ekim sayısından, sizlere bir damlacık sunmaya çalıştım…
Abdullah Aymaz