1997 yılının
Aralık ayı..
Meslek hayatımdaki ilk yıllarım.
Eğitim muhabiri olarak
İstanbul Üniversitesi’nde yapılacak
rektörlük seçimini yakından takip ediyorum. Adayların biri dışında hepsiyle tek tek görüşüp son 30 yılın en tartışmalı konusu başörtüsüyle ilgili adaylara sorular soruyorum.
Kemal Alemdaroğlu’nun dışında, Mesut Parlak, Burhan Şenatalar, Şefik Dursun ve
Esfender Korkmaz ile birebir görüşüp başörtüsüyle ilgili görüşlerini sordum.
Burada özellikle Mesut Parlak’la yaptığım
röportaja değinmek istiyorum. O dönem İstanbul
Çapa Tıp Fakültesi Dekanı olan Parlak başörtüsüyle ilgili gayet açık ve seçik konuşmuştu.
Başörtüsünü bir problem olarak görmediğini ve konuyla ilgili konulan yasağa da bir anlam veremediğini anlatmıştı bana. Televizyonda haber olarak da yayınladığım röportaj sırasında karşımda son derece demokrat bir
profesör görmüştüm.
Mesut Parlak hoca ile ondan sonra pek bir muhabbetimiz olmadı.
Mesut Parlak o seçimde Rektörlük yarışını Kemal Alemdaroğlu’na kaptırdı. Bir sonraki yarışta da değişen bir şey olmadı ve kazanan yine Alemdaroğlu oldu.
Alemdaroğlu’nun üniversitesi 28
Şubat sürecinde hep gündemdeydi; Başörtü yasağı uygulayıcılarının kalesiydi mezunu olduğum üniversite.
Mesut Parlak’ın gelmesiyle
İstanbul Üniversitesi yasakçı zihniyetinden birazcık olsun kurtuldu.
Yeni dönemde İstanbul Üniversitesi’nin ismini artık olaylar ve
yasakçı uygulamalarla duymaz olmuştuk.
Türkiye’nin en eski Üniversitesi artık özüne dönmüş sadece eğitim ve
öğretim yuvası haline gelmişti. Ya da biz öyle sanıyorduk. Son başörtüsü tartışmasıyla İstanbul Üniversitesi yine sahnedeydi.
Rektör Mesut Parlak’ın başörtüsüyle ilgili sözleri karşısında şok olduğumu söylesem yalan olmaz. Mesut hoca ne diyordu beraber bakalım. Başörtü savunucularının ülkeyi tehlikeli bir noktaya ittiğini iddia eden Mesut Parlak, gelinen noktayı içine sindiremediğini söyledi. İ.Ü Rektörünün tuhaf açıklamaları bununla da sınırlı değil.
Başörtüsünü ‘pimi çekilmiş
bomba' olarak tanımlayan Mesut parlak, Dini inançlarından dolayı başlarını örten öğrencileri düşük notla tehdit etti. Parlak, “Başörtülü öğrenciye
Cumhuriyet ilkelerinin kıyafetlerine aykırı diye hak ettiği notu vermeyeceğiz” diyor. Yani Mesut Parlak, selefi Alemdaroğlu’nun rolüne soyunmuşa benziyor.
Ne olmuştu da 10 yıl önce başörtü yasağına karşı çıkan bir
öğretim görevlisi şimdi sıkı bir yasak savunucusu olmuştu.
Dün ak dediğine bugün kara demek ülkemizde yadırganmayacak bir olay. Bunun örneklerini çok gördük.
Neydi acaba ülkenin en iyi yetişmiş insanlarını böylesine değiştiren?
Hatalarından mı dönüyorlardı yoksa bizim bilip göremediğimiz bir baskıyla mı karşı karşıya kalıyorlar?
Ne bileyim belki de oturdukları koltukları korumaları, seçkin sınıfın dümen suyuna girmekle mi mümkün oluyordu?
Ne dersiniz sizce hangisi?