Hükümetin elinde olduğu öne sürülen “Bylock Listesi” üzerinden binlerce insan tutuklandı ve tutuklanmaya devam ediyor.
Toplu tutuklamalar için Hükümetin kullandığı Bylock argümanı üzerinden sürdürülen algı operasyonu için ise Hürriyet gazetesi seçildiği görülüyor. Bylock operasyonu başlamadan hemen önce Murat Yetkin, “Darbe yolundaki gizli yazışmalar: Bylock” haberiyle Hürriyet’in manşetindeydi. Murat Yetkin haberde bilgileri MİT yetkililerinden aldığını açıkça yazmıştı.
Bu haberin ardından Bylock operasyonları başladı ve binlerce insan tutuklandı. Ancak hiçbiri hakkında tek bir Bylock yazışma delili mahkemeye sunulamadı. Oysa Murat Yetkin “18 milyon yazışma ve 3.5 milyon eposta”nın MİT tarafından ele geçirildiğini söylüyordu.
Hükümetin temel tezi de darbe yazışmalarının Bylock üzerinden yapıldığıydı. Kısa süre içinde Bylock’un darbeden aylar önce kullanım dışı kaldığı ortaya çıktı. Ortada binlerce insanı darbeyle bağlantılı hale getirecek hiçbir delil kalmamış oldu.
VE İSMAİL SAYMAZ RÖPORTAJI
Önce Bylock’un elden ele dağıtıldığı, sadece cemaat üyelerine verildiği ve şifresinin 1 dolarlardaki seri numarası olduğu söylendi. Ancak The Guardian gazetesi, Bylock’un Google Play ve Appstore’dan rahatlıkla herkes tarafından indirilebildiğini ve sahibinin David Keynes olduğunu yazdı. Zaten basit bir internet araştırmasıyla sahiplik bilgisi görülebiliyordu.
Bylock’la ilgili yapılan bütün propagandalar tek tek böylece çöküyordu. Geriye kalan tek şey, binlerce insanın suçsuz yere hapse atılması ve bunu yapan hakim savcıların “hürriyeti tahdit” suçu işledikleri gerçeğiydi.
İşte bu noktada Hürriyet bir kez daha “Bylock manşeti” ile devreye girdi. Bu kez, İsmail Saymaz’dı manşetin sahibi. Ancak Saymaz’ın yaptığı haber Murat Yetkin’in haberindeki tezleri ve binlerce insanın tutuklanması için oluşturduğu algıyı yerle bir eden somut argümanlarla doluydu.
David Keynes diye birinin aslında olmadığını yazıp duruyordu Hürriyet dahil tüm yandaş basın. Ama İsmail Saymaz’ın karşısındaydı David Keynes. İkili Brooklyn Köprüsü manzaralı fotoğraf bile çektirmişlerdi.
Murat Yetkin haberinde büyük bir gizem içinde şu bilgiyi vermişti: “MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 2014 yılı başından itibaren önemli önceliklerinden biri, Bylock sistemini çözmek oldu.”
Oysa David Keynes, İsmail Saymaz’a her yıl en az 2 defa Türkiye’ye girip çıktığını, hatta 15 Temmuz’da bile Türkiye’de olduğunu söylüyordu. Hakan Fidan’ın yönettiği ve bir numaralı gündemini Bylock olarak belirlemiş olan MİT, Bylock’un sahibi olduğu internette açıkça yazan David Keynes’in defalarca Türkiye’ye girip çıkmasına hatta 15 Temmuz’da bile Türkiye’de olmasına rağmen ona dokunmamıştı.
2014’ten beri Bylock’u bilen, takip eden hatta iddiaya göre çözen, tüm kullanıcılarını da tespit eden MİT, ne hikmetse Bylock’un sahibini yakalamamak için üç maymunu oynamış.
İsmail Saymaz’ın haberindeki sözkonusu bölüm aynen şöyle:
“Yılda en az iki kez Türkiye’de geldiğini vurgulayan Keynes, 15 Temmuz’da Türkiye’de olduğu halde hakkında işlem yapılmadığını kaydediyor. Keynes’in Amerikan pasaportunda da Türkiye’ye 12 Haziran’da gelip Hollanda’ya gittiği, 17 Haziran’da Türkiye’ye tekrar giriş yaptığı ve darbe teşebbüsünden sonra, 7 Ağustos 2016’da Türkiye’den ayrıldığı görülüyor. Keynes, ‘MİT’in bilmemesi imkansız. Pasaportumla senede iki kere girip çıktım. Ben darbede de darbe sonrasında da Türkiye’de bulunuyordum. Kendimi takip altında hissetmedim’ diyor. Keynes, Apple Store’da ByLock’un sahibi olarak gözükmesine karşın MİT veya devlet tarafından kimsenin kendisine başvurmadığını savunuyor.”
Binlerce insan sadece Apstore’dan program indirdiği iddiasıyla Bylock’tan tutuklanıyor ama ne savcı, ne polis, ne MİT, programın sahibi olduğu açıkça internette yazan David Keynes’i aramıyor, sormuyor, havalimanında durdurup gözaltına almıyor… Hukuk dilinde buna “hayatın olağan akışına aykırı” deniyor…
MİT’in Keynes’e yönelik bu korumacı tavrını not edip Saymaz’ın haberindeki diğer unsurlara geçiyoruz. Habere göre Bylock’u “tilki” kod adlı birisi yazmış ve Keynes’ten kredi kartını isteyip, Appstore’a ve Google Play’e programı bu kartla yüklemiş. Sonra da Keynes, 2015 yılına kadar kredi kartından ödemeleri yapmış. 2015’te ödemeleri kesince de program durdurulmuş.
Oldukça ilginç bir durum. Bugüne kadar yandaş medyada Cemaat’le ilgili kullanılan kod adlar hep “Ahmet, Mehmet, Enes, Zübeyir” gibi isimlerdi. Şimdi ortaya Tilki denen biri çıktı. Keynes, Tilki’nin Bylock’u yazdığını, Slikon Vadisi’nde yatırım alıp satmayı planladığını, bunun için de kullanıcı sayısını artırmak için Cemaat’e yaydığını söylüyor. Keynes’in elinde olan kullanıcı verilerine göre diğer en çok kullanan ülkeler ise İran ve Suudi Arabistan…
Cemaatin aynı kareye asla girmeyeceği ve hiçbir faaliyetinin bulunmadığı dünyada iki ülke sayılsa bu iki ülke başta gelir.
Ancak burada dikkat çeken nokta şu: Keynes’in defalarca Türkiye’ye girip çıktığı halde kendisine dokunulmaması ve programın bir el tarafından cemaat içinde yayılması. Adeta cemaatçilerin toplu fişlenmesi için. Çünkü Keynes, programda daha çok dua ve benzeri dini şeylerin paylaşıldığını söylüyor.
Bu noktada durup AKP’li ünlü araştırma şirketi ve AKP’nin yan binasında faaliyet gösteren MAK Araştırma’nın sahibi Mehmet Ali Kulat’ın twitini tekrar hatırlamak gerekiyor:
Mehmet Ali Kulat: “Bylock FETÖ’nün tek tek avlanması için özel yapılmış bir tuzak program olabilir mi? Kazdıkları kuyuya düştüler. Çok basit ve salakça”
ANKARA’DA FEM Mİ VAR
İsmail Saymaz’ın haberindeki “MİT’in korumacı” tavrına ilişkin bir başka argüman ise “Tilki” denen kişinin de 15 Temmuz’dan önce ve sonra Türkiye’ye girip çıkmış olması hatta binlerce insan Bylock’tan tutuklanmaya başlamasına rağmen, 15 Temmuz’dan sonra Amerika’dan Türkiye’ye gelmesi, hatta halen Türkiye’de bulunuyor oluşu.
İnsanın “o ne rahatlık öyle” diyesi geliyor. Rahatlığın MİT’le organize başka sebepleri yoksa tabi.
İsmail Saymaz’ın haberinde David Keynes’i cemaatle irtibatlandıran tek bölüm yeralıyor. O bölümdeki temel argümanda ise büyük bir maddi hata var. O cümle şöyle:
“Keynes, çocukluğunun geçtiği Ankara’da, lise yıllarında Gülen cemaatine bağlı FEM Dershanesi’ne gitmiş. Bu sırada Işık Evi’nde kalmış.”
Cemaatin Ankara’da hiçbir zaman FEM Dershanesi olmadı. Cemaatin Ankara’deki liselilere yönelik dershanesi Maltepe Dershanesi’ydi. Bylock’u cemaate yamama kurgusundaki onlarca maddi hataya bir de bunu ekleyin. Işık Evleri’yle ilgili cümle ise cemaati tanıyan herkesin güleceği cinsten. Cemaatin evlerinde sadece üniversiteliler kalabiliyor. Cemaatin liselilerin kaldığı evleri hiçbir dönem olmadı. Liselilere yönelik sadece yurtları bulunuyor.
GERİYE KALAN TEK ŞEY HÜRRİYETİ TAHDİT SUÇU
Bylock operasyonlarının altını doldurmak için yandaş medya adeta çırpınırken, Abdülkadir Selvi de Hürriyet’in gücünü kullanarak yelkene rüzgar doldurmaya çalışıyor. Ancak Bylock’la ilgili her gün ortaya çıkan gerçekler, ortada hukuki hiçbir argüman olmadığını, MİT’in de elinde hiçbir şey olmadığını geriye sadece yüzlerce hakimin, binlerce kişi hakkında “hürriyeti tahdit” suçu işledikleri gerçeğini çıkarıyor.
SAYMAZ-YETKİN VE GERÇEKLER
Murat Yetkin ve İsmail Saymaz’ın haberinden geriye ise şu gerçekler kalıyor.
1-Bylock sadece cemaat üyelerine flash bellek ve bluetooth’la elden dağıtıldı dediler yalan çıktı. Appstore’dan ve Google Play’den 600 bin kişi tarafından indirilmiş.
2-Bylock’un şifresi 1 dolarların üzerindeki seri numarası dediler. Ancak özel şifre sahipleri birbirlerini ekledi dediler. Oysa programı indirince şifreyi kendin belirliyorsun. Tıpkı diğer tüm programlar gibi.
3-Bylock’un sahibi David Keynes diye biri yok dediler, İsmail Saymaz beraber fotoğraf çektirdi.
4-MİT Bylock’tan milyonlarca yazışma ve mail aldı dediler, binlerce insanın tutuklandığı mahkemelere MİT bu delilleri sunamadı.
5- Bylock’u sadece cemaat mensupları kullandı dediler, İran ve Suudi Arabistan gibi cemaatin faaliyetinin hiç olmadığı iki ülkede yaygın biçimde kullanıldığı ortaya çıktı.
6- 2014’ten beri Hakan Fidan ve MİT’in ana gündemi Bylock’tu ve çözdüler bu tarihte dediler. Oysa Bylock’un sahibi olduğunu internette açıkça yazan David Keynes’in, her yıl iki defa Türkiye’ye girip çıktığı, hatta 15 Temmuz’da bile Türkiye’de olduğu ve MİT’in hiçbir şey yapmadığı ortaya çıktı.
7- Bylock TÜBİTAK’ta geliştirildi dediler oysa İsmail Saymaz’ın haberine göre Amerika’da Slikon Vadisi’ne satmak için biri geliştirmiş ve halen daha rahat rahat Türkiye’ye girip çıkıyormuş.
8- Darbeciler Bylock üzerinden yazıştılar, Bylock kullanan onbinlerce insan da bu nedenle darbeyle ilişkili dediler, oysa Bylock’un darbeden çok önce 2015’in sonundan itibaren kullanımdan kalktığı ortaya çıktı.
9- MİT’in ve Hakan Fidan’ın 2014’ten beri ana gündemi Bylock’tu ve her şeyi çözdüler dediler, oysa Bylock’un sahibi olduğu internette açıkça yazan David Keynes’in 2014’ten beri defalarca Türkiye’ye geldiği, 15 Temmuzda ve sonrasında bile Türkiye’de olduğu, MİT’in ve binlerce insanı tutuklatan savcıların Keynes’e dokunmadıkları ve dokundurtmadıkları ortaya çıktı.
10- Başbakan Binali Yıldırım 50 bin kişilik Bylock listesinden sözetti, 40 bin kişiye operasyon yapıldı. Ancak resmi rakamlara göre Bylock’u indiren sayısının 600 bin kişi olduğu ortaya çıktı.
TR724.com