Arman Yavuz / kronos.news
Bylock soruşturmalarında ilk arama ve el koyma tarihi olarak Aralık 2016 karşımıza çıkıyor. Soruşturmayı yürüten makam Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı. Arama ve el koyma kararının alındığı yer Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliği. 2016/6774 Değişik İş nolu kararın tam tarihi ise 9 Aralık 2016.
Tekrar hatırlarsak, MİT, 6 Nisan 2017 tarihli basın açıklamasında “İstihbari çalışmalar neticesinde elde edilen ByLock’a ilişkin tespitler, Mayıs 2016 tarihinden itibaren, çalışmaya konu ham verilerle birlikte adli makamlar, güvenlik birimleri ve diğer ilgili makamlarla eşzamanlı olarak paylaşılmıştır” diyordu.
Anlıyoruz ki, ByLock verilerinin tespiti Mayıs 2016… İlk arama ve el koyma kararının alındığı tarih ise Aralık 2016… Aradaki fark neredeyse 8 ay. Peki bu 8 aylık bekleme süresinin sebebi ne? Daha açık sormak gerekirse “Acaba bu kadar beklenmesinin nedeni listelerde uygun (!) değişiklikler yapılma ihtiyacı mıydı?”
MÜNASİP (!) GÜNCELLEMELER…
Artık herkesin bildiği çelişki, sürekli güncellenen ByLock listeleri. Medyaya yansıyan haberlere göre önce 200 binlerden 100 binlere düştü… Ara dönemlerde listelerde yine münasip (!) düzeltmeler yapıldı. MİT bünyesinde dahi… Gazeteci Müyesser Yıldız o düzeltmeyi şöyle anlatıyor:
“Geçtiğimiz aylarda MİT’in, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği bir yazıdan söz etmiştik. 2 Aralık 2016 tarihli yazı, Bylock kullandığı tespit edilen 7 eski MİT mensubuyla ilgiliydi ve şöyle deniliyordu:
‘ByLock programını kullandığı tespit edilen eski personellerden F... ile irtibatlı/iltisaklı olmakla birlikte, örgüt mensubu olduklarına dair yeterli kanaat oluşmadığından haklarında suç duyurusunda bulunulmamış olup, haklarında düzenlenen soruşturma raporlarının onaylı birer örneği ve anılanların açık kimlik, irtibat ve adres bilgileri Başsavcılığınızca yapılacak değerlendirmeye esas olmak üzere ilişikte gönderilmektedir.’”
Müyesser Yıldız, münasip (!) düzeltmelere dair iki örnek daha veriyor:
“Madem Bylock son derece önemli ve ciddi bir konu; Son dönemde Ankara’da konuşulan iki çarpıcı olayı aktaralım.
Çok önemli kurumlarımızdan birisine bin 700 kişilik ‘Bylock kullanıcı listesi’ gönderilir. Kurumun başındaki kişi, listeye bakınca kelimenin tam anlamıyla şoka girer. Çünkü listede 15 Temmuz darbesine karşı direndiği alenen bilinen kişilerin adı da yer almaktadır. MİT’e, ‘Bu ne? Derhal düzeltilsin’ der, liste iade edilir. Kısa bir süre sonra MİT listeyi ‘günceller’ ve yaklaşık 400 kişinin adı çıkarılır!..
Bir başka önemli kuruma yine bazı isimler için ‘Bylock’çu’ diye liste gelir. Kurum, bunu bir de Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı’na sorar. KOM, ‘Bylock kullanıcısı değiller’ şeklinde rapor gönderir. Tekrar MİT’e sorulur, ‘yanlışlık’ olduğu bildirilir.”
Tabi “yanlışlıklar” bunlarla sınırlı değil elbette. Sonra 11 bin küsur kişiye daha “pardon” denildi… Hem de insanları suçsuz yere neredeyse bir buçuk yıl hapis yatırdıktan sonra.
Ne olmuştu?
“Kemalist” avukat Zerrin Gölyeri, ByLock’a takılıyor. Avukatları Erinç Sağkan ve Deniz Aksoy soruşturma savcısı Adnan Gümüş’e “Kefiliz. Çocuklarda ByLock olması imkansız!” diyor. Savcı Adnan Gümüş, Bolu’da görevli iken ‘F...’ operasyonlarında gösterdiği yüksek performans (!) ile hakim eşi ile birlikte Ankara’ya atanarak ödüllendirilen savcı… Nitekim, savcı Gümüş, Zerrin Gölyeri’nin telefonunu rapor için 23 Haziran 2017’de bilirkişi Ahmet Hakan Erdoğan’a gönderiyor. Bilirkişi Erdoğan, 11 bin 480 kişiyi aklayacak raporunu 18 Temmuz 2017’de savcılığa sunuyor. Ancak ne hikmetse bu rapor “sümenaltı” ediliyor. Ta ki, yine bir ByLock mağduru Levent Mazılıgüney’in raporun fotoğrafını gizlice çekmesine kadar. Tarih Eylül 2017… Rapor, Saadet Partisi Genel Merkezi’nde avukat Ali Aktaş’a veriliyor. O da bilirkişi Koray Peksayar’a iletiyor. En nihayetinde rapor doğrultusunda, 11 bin 480 kişiye “pardon” deniliyor.
8 AY YETMEDİ Mİ?
Sosyal medyaya sızan bilgilerden anladığımız kadarıyla bir 30 bin küsur kişiye daha “pardon” denilecek. İyi de, madem 8 ay boyunca bekletilen ByLock verilerinde münasip (!) düzeltmeler yapıldı, peki hala ve hala bunca arızanın sebebi ne? Yoksa çokça dillendirilen bir iddiaya göre, MİT, ByLock operasyonunu yüzüne-gözüne mi bulaştırdı?
Yine Müyesser Yıldız’dan öğrendiğimiz kadarıyla, MİT topu şimdiden savcılara ve hakimlere atıyor. MİT Hukuk Müşavirliği, 27 Mayıs 2017’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği yazıda mealen “Tutuklamalar için MİT listesi yetmez muhakkak başkalarına da sorun” diyor:
“02/09/2016 tarihli ve ……. sayılı ve 14/10/2016 tarihli ve …….. sayılı bilgilendirme notlarında ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen iki ayrı açıklama ile abone ile kullanıcının farklı olabileceği, ADSL aboneliklerinde ise kablosuz internet (Wi-Fi) şifresinin paylaşılması sebebiyle, aboneden farklı bir kişinin kullanıcı olabileceği özellikle dikkat çekilmiştir. Teşkilatımıza intikal eden bilgiler neticesinde, söz konusu abonelikler hakkında ‘kullanıcı şahsın belirlenmesi yeterince çalışma yapılmadığı’ ve gönderilen listeler üzerinden doğrudan adli işlem tesis edildiği anlaşılmıştır. (…) Bu sebeple, Bylock uygulamasına ilişkin adli işlemlerde kullanıcı tespitinin yapılması amacıyla inceleme yapılması, gerekli hallerde mahallinden tetkik/tahkikat yapılarak uygulamanın kullanımına dair iddia ve itirazların, her bir somut olaya özgü şekilde ele alınarak çözümlenmesi gerekliliğinin gerçekleştirilen adli işlemler sırasında nazara alınması önem arz etmektedir.”