Bylock Mağdurları için Litvanya'da hukuk mücadelesi başladı

Human Rights Defenders e.V. (HRD) derneğinin ByLock verilerinin çalınması ile ilgili hukuki mücadelesi devam ediyor!

Bylock Mağdurları için Litvanya'da hukuk mücadelesi başladı

Almanya merkezli Human Rights Defenders (HRD) derneği, Erdoğan rejimi tarafından Gülen hareketi mensupları ve rejim muhaliflerine yapılan hukuksuzlukların ana gerekçesi olarak gösterilen ByLock mobil haberleşme verilerinin, MİT tarafından AB üyesi Litvanya’dan elde edilmesine ilişkin olarak, hukuki mücadelesini sürdürmeye devam ediyor. 

Avrupa’da yaşayan bir ByLock mağduru bir kişinin şikayetini Litvanyalı Avukatlarla, Başsavcıya teslim eden HRD Başkanı Muammer Burtaçgiray, bir basın açıklaması yaptı . 

Açıklamada Burtaçgitay  “kişisel verileri satın almak veya çalmak, bu deliller ile suç uydurup hükümler vermek ve yüzbinlerce insanın mağduriyetine sebep olmak ulusal ve uluslararası yasalarca suçtur ve sorumlular en nihayetinde hukuk nezdinde uluslararası mahkemelerce hesap vermeli ve yargılanmalıdır, bu gerçeği Vilnius’dan bir kere daha haykırıyor ve HRD olarak konunun takipçisi olacağımızı tekrar ediyoruz.” dedi

İŞTE AÇIKLAMANIN TAM METNİ: 

ByLock: Diktatörlüğün soykırım materyali dijital bir uygulama

Türkiye’de Erdoğan ve Ergenekon Terör Örgütü ortaklığı ile inşa edilen rejim, muhalifleri tutuklama gerekçelerini güçlendirme adına bir bahaneye ihtiyaç duymuşlardı. Bu ihtiyaca binaen, “ByLock “programının kriptolu, gizli, sadece Hizmet Hareketi mensuplarının bildiği, özel bir şekilde yüklenen bir program algısı oluşturduktan sonra bu programının 15 Temmuz darbe kalkışmasında da kullanıldığını iddia etmişlerdir. 

Bu algının halk nezdinde kabulünü sağladıktan sonra herhangi bir kolluk görevi ve yetkisi bulunmayan Türk Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından nasıl, nerede kimler tarafından hazırlandığı belli olmayan isim listeleri yargı birimlerine gönderilmiş, yargı birimleri tarafından ise bu listeler hiç bir şekilde sorgulanmadan terör örgütü üyeliğine delil olarak kabul edilmiştir. 

ByLock programı Erdoğan Rejimi – “Erdonekon” ve medyasının iddia ettiği gibi 15 Temmuz darbe kalkışmasında kullanılmış olamaz, zira  ByLock programı darbeden 5 ay önce Mart 2016 tarihinde kullanımdan kaldırılmış bir programdır. ByLock, herkese açık olarak AppStore ve GooglePlay Store’da yayınlanarak yaklaşık 600 bin kişi tarafından indirilmiş bir programdır. Gizemli, kriptolu bir canavar algısı oluşturulan ByLock programı bugün herkesin kullanageldiği WhatsApp, Viber, Line ve Tango gibi programlardan dahi basit yazılmış bir programdır.

ByLock verilerinin ne şekilde elde edildiği hakkında kesin ve net bir bilgi bulunmamaktadır. ByLock kayıtlarını ele geçirdiği iddia edilen MİT, Mahkemeler, Rejimin yandaş medyası, uygulamanın Serveri ve Serverin bulunduğu Litvanya’nın ilgili kuruluşları tamamıyla farklı beyanlarda bulunmuşlardır.

Türkiye MİT raporunda “... Teşkilata özgü teknik istihbarat usul, araç ve yöntemleri kullanılmak suretiyle ... elde edilmiştir” denilmektedir (MİT Raporu, 3.1 Dayanak ve Yöntem, sayfa: 12)

Türk istihbarat ve medyasının bu iddialarına karşılık, ByLock’a hizmet veren Cherry Server ise ByLock kullandıkları iddia edilerek haklarında yasal işlem başlatılanların müracaatlarına verdiği cevapta “kesinlikle ByLock verilerini kimseyle paylaşmadıklarını, satış işlemi olmadığı, Litvanya Yargısı tarafından kendilerinden herhangi bir bilgi talep edilmediği…” cevabını vermişlerdir. 


Serveri Litvanya’da olan ByLock iletişim uygulamasına istinaden Türkiye’de yapılan toplu tutuklamalar ve zulümler üzerine  Litvanya’da mukim İnsan Hakları İzleme Enstitüsü (HRMI) konuyu ele alması ve Litvanya Parlamentosuna başvurması üzerine Litvanya Meclisi Hukuk ve Hukuk Düzeni Komitesi’nde konu kapalı oturumda ele almış; Komite Başkanı, “Türkiye’nin sözkonusu verileri usulüne uygun olarak elde ettiğine dair bilgi bulunmadığını” açıklamıştır.
 
Kullanılmasının terör örgütü üyeliğine delil olarak kabul edilmesi ve kullanıcısı olduğu iddia edilen kişilerin kimlik bilgilerinin Uluslararası Hukuk normları ve İç Hukuka aykırı şekilde adli kolluk yetkisi olmayan istihbarat birimleri tarafından elde edilmesi ve bu verilerin idari ve adli soruşturmalarda ve yargılamalarda delil olarak kabul edilmesiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile birlikte Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği Veri Koruma Mevzuatı ihlal edilmiştir. 

Türkiye ve Litvanya Avrupa Konseyi üyesidir. Litvanya aynı zamanda Avrupa Birliği üyesidir. Hem Türkiye’nin hem de Litvanya’nın bahse konu sözleşmeler kapsamında kişilere ait veri ve dataların korunmasında uluslararası hukuk kapsamında sorumlulukları vardır.

Ayrıca kişilere ait kişisel bilgilerin hukuka aykırı şekilde elde edilmesi Türki-ye’nin de taraf olduğu Avrupa Konseyinde kişisel veriler 108. sayılı sözleşme-si   yine aynı şekilde bu eylem  Avrupa Birliği  mevzuatında ise kişisel ver-ilerin korunmasını düzenleyen AB mevzuatında yer alan 95/46 sayılı Yönergesi, şeklinde sıralanabilecek Uluslararası Sözleşme ve Yönetmeliklere de aykırıdır.

Türkiye ve Litvanya’nın Ceza İşlerinde Karşılıklı Adli Yardım Avrupa Sözleşmesi’ne (CİKAYAS) ve bu sözleşmenin Ek 1. protokolüne taraf devletler olmalarına ve gerekli bilgilerin bu protokol çerçevesinde talep edilmesi gerektiği halde Türk soruşturma makamları, usulüne uygun isteme yerine yasadışı şekilde hackleme/satınalma/çalma yollarına tevessül etmişlerdir. 

Bu nedenle aynı zamanda Uluslararası hukuk da ihlal edilmiştir. MİT in ByLock verilerini pazarlıkla satın alması da mümkün değildir. Çünkü bu veriler, kişilerin haberleşmesini içerdiğinden gizlidir ve serbest pazarda satışa sunulması mümkün değildir. Dolayısıyla serbest piyasada alım-satıma konu olamaz. ByLock’u indirmek ve kullanmak bizatihi suç teşkil eden bir durum değildir. Suç olduğuna ilişkin Türk Ceza Kanunu’nda bir yasal düzenlemede söz konusu değildir.

Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse, ret olunur (m.206/2-a). Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması, hukuka kesin aykırılık sebebidir (m. 289). 2937 Sayılı MİT Teşkilat Kanununa göre MİT ancak casusluk suçlarında adli kolluk yetkisi kullanabilir.  MİT’in adli kolluk yetkisi casusluk suçlar dışında yoktur. Bu nedenle MİT’in, idari görevi sırasında tesadüfen bulduğunu iddia ettiği bir suç delilini bekletmeksizin adli makamlara bildirmek zorundadır. 

Ancak MİT “BYLOCK” verilerine iddia edildiği üzere Mayıs 2016’ da ulaşmasına rağmen yasal olarak yapması gerekeni yapmamıştır. MİT bu verileri görevi olmamasına ve bu konuda adli bir görevlendirme yapılmamasına rağmen 6 ay tutarak inceleme yapmıştır. Bu yetmezmiş gibi MİT; bir de teknik rapor hazırlamıştır. 

Oysa bilirkişilik yasası ve CMK 63. maddesine göre bir görevlendirme de yoktur. MİT’in ByLock listesi ve teknik analiz raporu CMK 73 ve 134 gereğince hukuken bir anlam ifade etmez, yasak delildir. Yasal zincir takip edilmediği için ByLock’un yasal delil olması mümkün değildir. Yasal olarak BYLOCK listesi ve analiz raporu bu nedenle yok hükmündedir.

On binlerce kişinin bir sosyal iletişim uygulaması olan ByLock’a istinaden tutuklanması hakkında; birçok uluslararası kurum ve temsilcilerinden  olan Danimarka Liberal Parti Üyesi Michael Aastrup, Bild Dergisi yazarı ve Alman Gazeteciler Birliği Başkanı  Prof. Dr. Frank Überall ,Avrupa Parlamentosu eski üyesi Rebecca Harms, İnsan Hakları Gözlem Kurulu Yönetici Müdürü Kenneth Roth, Amnesty gibi Hak savunucusu Örgütleri, Bilişim Hakları aktivisti Aral Balkan gibi  birçok kişi ve kurum basın veya sosyal medya aracılığı ile Teknoloji Uzmanı Daniel Walter ve bilişim firması FOX-İT Raporlarında özetle GooglePlay ve AppStore mağazalarında bulunan WhatsApp benzeri bir iletişim uygulaması indirmenin veya kullanmanın ter-ör örgütü üyeliğine delil olarak kabul edilmesinin hukuksuz, insan haklarına aykırı ve saçma olduğunu  belirtmişlerdir.

2018 ve 2019 yıllarında BM raportörleri, çalışma grupları ve İnsan Hakları komitesi ByLock kullanılmasının suç olmadığı ve bu sebeple tutuklanan kişilerin serbest kalması gerektiğini belirten çok çeşitli kararlar almışlardır. Aynı şekilde ByLock, WhatsApp, Signal gibi uygulamaları kullanmanın suç olamayacağını, hâkim kararı olmadan alınan kişisel verilerin hak ihlali olduğu AİHM tarafından da karara bağlanmıştır. 

Kişisel verileri satın almak veya çalmak, bu deliller ile suç uydurup hükümler vermek ve yüzbinlerce insanın mağduriyetine sebep olmak ulusal ve uluslararası yasalarca suçtur ve sorumlular en nihayetinde hukuk nezdinde uluslararası mahkemelerce hesap vermeli ve yargılanmalıdır.

Bu gerçeği bugün buradan Litvanya -Vilnius dan bir kere daha haykırıyor ve HRD olarak konunun takipçisi olacağımızı tekrar ediyoruz.


Kamuoyuna saygıyla duyururuz.
<< Önceki Haber Bylock Mağdurları için Litvanya'da hukuk mücadelesi başladı Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER