İstanbul’un çok da uzak olmayan bir gelecekteki manzarasına bakınca New York gibi olacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Kubbe ve minareleriyle orantılı, kibirlenmeyen o huzur verici siluet vahşi gökdelenlerin gölgesi altında kalacak. Gidişat o yönde. Ataköy sahili denizden çalınarak 14 dönüm dolduruluyor. Üzerine de milyon dolarlık binalar ve mega yat limanı yapılacak. Yeni dolgu tamamlandığında deniz 600 metre ötelenmiş olacak. Kamyonlar, sahilledamper damper hafriyatı dökmeye başladı bile. Daha önce doldurulan Yenikapı ve Maltepe sahilleriyle İstanbul’un haritası çoktan değişti.
Kamuoyu, Sarayburnu’ndan, Silivri’ye kadar uzanan Marmara Denizi’nin Avrupa kıyıları üzerinde başlatılan rant odaklı imarı bugüne kadar hep proje bazında tartıştı. Say, say bitmeyecek betonlaşma örnekleri şöyle: Sultanahmet Camii ve Tarihi Yarımada’nın siluetini bozan Kazlıçeşme’deki 16/9 kuleler. Zeytinburnu ile Bakırköy arasında yükselen çok katlı oteller. Bakırköy sahilinde turizm tesisi iken hile ile konuta çevrilen rezidanslar… Üstelik silueti bozan yoğunluğu artıran bu müteahhitlere hükümet de bir VİP Tüp Geçit hediye ediyor.
Aslında uğursuz betonlaşma planının adım adım uygulanmasına şahit oluyoruz!
Bu sahilde şehrin kimliğini bozan bu inşaatlardan bazılarını yargı, gecikmeli de durdurdu. Ancak her seferinde ‘imar planı oyunlarıyla’ Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın mahkeme kararlarını boşa düşürmesini bildi. Basın arşivi bu konuda oldukça zengin haber örnekleriyle doldu. Zaten çevrilen dolaplar 17-25 Aralık Büyük Yolsuzluk Soruşturmasına ayrıntılarıyla konu oldu.
Ağız sularıakarak bekleyen zihniyet sahipleri için İstanbul’un güneyinin Çin Seddinden daha beter bir biçimde beton duvarlarla örülmesi hiçbir şey ifade etmiyor. Zaten Marmara’ya yanaşık bir şehir olan İstanbul’un en yoğun bölgelerinde yeni hormonlu kuleler, rezidanslar çıkması da onlar için mühim değil. Her biri bir kasaba nüfusunu barındıracak projelerzaten bir bir bu sahilde yükseliyor.
Fail kim dediğiniz de ortaya ‘üç silahşor’ çıkıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı. Her üç kurumun yetkilileri ile görüştüğünüzde ‘biz ne verdik’ ki diyerek kendilerini savunuyorlar.
Konuyla ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesinde imar işlerinin en tepe noktasındaki yetkililerden biri ile görüştüğümde insanı kahır eden bir söylemle karşılaştım. Yetkili, önce kendi imar verdikleri gökdelenleri gösteren büyükçe bir pankart- resim gösterdi. Ardından bu resmin, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın imarını verdiği gökdelenlerle harmanlanmış halini çıkardı. Ardından büyük bir pişkinlikle şunları söyledi: İmar yetkisi tek elde olmalı. Bak bizim verdiğimizle yetinilse ne kadar da seyrek duruyor!
İstanbul’un görüşe en açık kimliğini oluşturan Marmara Denizi sahilinin betonlaşması bir zihniyetin ve bu zihniyetin geliştirdiği bütünleşmiş bir projenin mahsulü. Otomobil ve minibüsler için yapılan Tüp Geçit bu projenin en önemli halkası. Sultanahmet – Selimiye arasındaki Avrasya adı verilen Tüp Geçit Senede 47, 5 milyon aracı taşıyacak. UNESCO’nun ‘Dünya Kültürel Mirası’ listesinde bulunan tarihî yarımada bu ağır yük altında tahrip olacak. Günde 135 bin kadar araç taşıma kapasitesi bulunan bu tünel çoğunlukla sahildeki göklere yükselen beton oyuklar da yaşayanlara hizmet edecek.
Yani minareyi çalan kılıfını hazırlamış!
İstanbul’da trafiğin asıl sebebi çoğu içinde bir yada iki kişi yaşayan otomobiller. Kent içindeki tüm seyahatlerin yüzde 53’ü taksiler dâhil otomobillerle gerçekleştiriliyor. Yol alanlarının yüzde 90’ını otomobiller kaplıyor. Yani trafiği tıkayan otomobiller iken; bu tünel, otomobille ulaşımı teşvik edecek.
VİP Tünel’i yapanlar iki boğaz köprüsü önündeki trafiği yüzde 7 rahatlatacağını söylüyor. Bir de 3. Köprü çıkınca bu oran herhalde 0’a yaklaştı. Mevcut boğaz köprülerinin aksine bu tünelde iki yönden de tahsilat yapılacak. Otomobiller 4 dolar+KDV, minibüsler 6 dolar+KDV ödeyecek. Yani, İstanbul halkının ödeme gücü yüksek kesimlerine hitap edecek.
Tünelin her iki yakada birer havalandırma bacası olacak. Dünyadaki diğer projelerde havalandırma bacaları yaydıkları kirlilik sebebiyle şikâyet konusu. Sultanahmet Çatladıkapı ve Selimiye Kışlası Doğu Kulesi önünde konumlanacak bacaların, yer üzerinde 5 metre, yer altında 25 metre olarak inşa edilmesi planlanıyor. Avustralya’nın Sydney şehrindeki benzer bir tünel 30 metrelik bacalarına rağmen hava kirliliğini yüzde 15 artırmış. VİP Tünelin kısa bacasının ise çevresinde daha büyük oranda hava kirliliği oluşturmasından endişe ediliyor. Kirlilikten en fazla etkilenecek yerler Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Yenikapı Feribot Terminali, Anadolu yakasında ise Medipol Hastanesi ile Uzunçayır Kavşağı’na kadar olan bölge.