Deprem Uzmanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy, CNN Türk yayınında 4 ve üzeri büyüklükteki depremleri değerlendirdi:
“Günlük deprem aktivitemiz var. Her iki günde bir hissedilebilir. Yani 4’ün üzerinde deprem herhangi bir bölgemizde devreye girebiliyor. Bir miktar artmış gibi görünüyor. 6 Şubat’tan bu yana geçen şu güne kadar 3 yılda meydana gelmesi gereken deprem sayısı 10 ayda meydana geldi. Bu büyük bir artış.
Her deprem haberinin oluşum hikâyesi birbirinden farklı. Antalya’da Korkuteli civarında bir tane, Alanya açıklarında bir tane deprem olmuştu. Bu bizim topraklarımızın, Anadolu kıtası üzerinden olan bir deprem değil. Bu iki deprem 95-100 km derinde. Bizim o kadar kırılacak bir kabuğumuz yok. Ne o zaman? Bu Akdeniz içerisinde Afrika kıtasının Anadolu’nun altına daldığı sert kütle içinde meydana geliyor. Bu dalma neticesinde bir deprem olduğu zaman merkez üssü bize denk geliyor. Bunu Datça’da, Muğla’da, Antalya civarında yaşıyoruz. Bu gerçek Anadolu topraklarındaki depremler değil. Balıkesir’de, Marmara’daki diğer yerlerdeki depremler daha farklı yorumlanmalı.
Bunlar bizim topraklarımızda meydana gelen depremler. Elbette bir deprem bölgesiyiz ama küçük ölçekte bu depremleri oluşturacak mekanizmalar birbirinden farklı.
Tetikleyici alanlar komşu alanlar olabilir. Hatay’daki depremin İzmir’deki depremi tetiklemesi mümkün değil.
Marmara’da yakın zamanda bir deprem bekliyoruz. Bu 99’un tetiklemesi, Marmara Denizi’nin içerisinde 99’daki iki deprem bir gerilim yükledi. Gerilim neticesinde Marmara Denizi’nde zaten süre dolmuştu biraz daha öne çekti.
Geçenlerde Avşa açıklarında deprem meydana gelmişti 4’ün üzerinde. Bu bölgedeki depremler daha farklı, ters köşe yapabilir. Biz kuzeyde deprem beklerken güneydeki kollar üzerinde de depremler meydana gelebilir.
Marmara için konuşuyorsak buradaki depremlerin tetiklenme şansı yok. Bu sadece Marmara Bölgesi’nin ne kadar canlı olduğunun göstergesidir. Batı Anadolu ve Ege Bölgesi’nde 1970’ten beri büyük deprem yok. Orada da büyük deprem potansiyelini vurgulamadan geçemeyeceğim.
Marmara Bölgesi büyük yıkımlara aday yer olduğu için daha fazla konuşmamız gerek. İki büyük depremin ardından Düzce Depremine gelecek olursak ilk deprem 7.4 büyüklüğündeydi. Büyük bir yıkım yarattı. 17 binden fazla vatandaşımız hayatını kaybetti. Milat olsun dedik, iki şey söyledik: Depremin iki ucunda yeni gerilimler var. Bir tanesi Marmara Denizi’nin içerisinde, diğeri Düzeye doğru olan kesim. 12 Kasım’da orada bir deprem meydana geldi ki o depremin sahadaki izlerine baktığımızda 17 Ağustos depremi ile 12 Kasım depremi aynı anda olacakmış.
1999 depremlerinin olduğu yer, Sapanca’nın içinden geçen fayzon kırıldı. Bu iki deprem 3 ay arayla tekrarlanan deprem aslında tek deprem olarak karşımıza çıkabilirdi. Kuzey Anadolu fayının bu bölgedeki karakteri 1 yıl içerisinde çifte deprem olabiliyor. 1766 yılında çifte deprem var. 1999’da çifte deprem var. Eğer Kocaeli depremi ve Düzey depremi birlikte olsaydı 17 bin can kaybından değil de biraz daha farklı bilançodan söz etmek zorunda kalabilirdik. Belki 7.8 büyüklüğünde bir depremden söz edecektik.
En kötü senaryoyu düşünmemiz gerekir. Marmara Denizi’nde Kuzey Anadolu fayı üzerinde olabilecek depremin büyüklüğü 7.5 olarak düşünülmektedir. Tarihi süreçlerde benzer depremler var. 1766 depremleri oldukça yüksek. 7.5 büyüklüğündeki depremi bekleyebiliriz. Marmara İstanbul’dan ibaret değil 30 milyon nüfusa yakın Türkiye’nin önemli kesiminin yaşadığı bölge burası. Sadece İstanbul’da bile 5 milyon bağımsız birim var. Riskli bina sayısı 300 bin civarında. Önümüzde vahim bir tablo var. En büyük hasarlar kıyı bölgelerinde olacak. Nüfus yoğunluğu kıyılarda çok fazla. Kuzeye gittikçe elbette azalacak bu. Sağlam binalarda ise herhangi bir şey olmama durumu olabilir. Tüm Marmara’yı kazdık gördük ki Tsunami’nin izleri var. Tarihsel süreçler içinde kanıtları da var. Çoğu kayıtlarda bile var. Son 3 bin yılda 35 civarında büyük Tsunami var. 1 metre bile öldürücü derinliktir. Kıyıdan içeri 100 metre girip geri çekildiğinde büyük bir yıkım yaratabilir. Bu senaryolar yapılmış durumda.