Bütün bir insanlığın serüvenidir onlar

Prof. Dor. Osman Şahin, Samanyoluhaber.com'daki yeni köşe yazısında Kur'an-ı Kerim'de geçen kıssalar üzerine dikkat çeken değerlendirmeler yaptı.

SHABER3.COM

Kıssalar Kur’an’da önemli bir yer tutmaktadırlar.  Burada ele alınan olayların yaşandığı mekân, zaman, kişiler ve toplumlar ve onların inanç, duygu ve düşünceleri, hak ve hakikatlere karşı aldıkları tavırları, başta peygamberler olmak üzere inananların Hak adına verdikleri mücadelelerinden her zaman ve her kesimden ve toplumdan insanların alıp istifade edecekleri önemli mesajlar ve bilgiler vardır. 

 

Kıssalarda anlatılanlar, hikâyelerden farklı olarak tamamen gerçeklerden oluşmakta ve bu yönüyle her şeyiyle takip edilebilme ve her devirde tekrar edebilme özelliğine sahip olan olaylardan meydana gelmektedirler. Halbuki hikâyelerin doğru olmaları gerekmemektir. Buna rağmen, Türkçe’de kıssa kelimesine tam bir karşılık bulunamadığı için yanlış olarak bu kelime hikâye olarak tercüme edilmektedir:

 

“Kur’ân kıssalarının, hikâye ve masallar ile karıştırılmaması gerektiğini ifade etmiştik. Çünkü hikâye ve masallar içinde bazen macera içerikli, hedefsiz, gayesiz anlatımlar bulunabilir. İnsanın başından geçen hâdiseler rastgele anlatılabilir. Fakat Kur’ân kıssalarında, bilinen anlamıyla, macera anlatılmaz; yaşanmış hâdiseler, belli gayelere yönelik olarak anlatılır. Anlatılırken de insanı yormayan akıcı bir üslup kullanılır. Ayrıca onlarda asla söz israfı yoktur, her şey yerli yerinde söylenmiştir. Bu özellikler bir bütün hâlinde Yusuf sûresinde çok net görülür.

 

Kur’ân’ın kıssa anlatmasının pek çok gaye ve hikmetleri vardır. Hatta her bir kıssanın kendine has hikmetleri söz konusudur. Kıssa bazen Peygamberimizin risaletini tasdik maksadı güder, bazen uyarılarda bulunur, bazen de Peygamber Efendimiz ve ashabının, hatta kıyamete kadar gelecek bütün müminlerin maruz kaldığı/kalacağı sıkıntıları hafifletecek bir teselli verir. Anlatılan kıssa, belli bir zaman ve mekânda belirli kişiler etrafında yaşanmış olsa da Âlemlerin Rabbi’nin kelâmı olması hasebiyle verdiği ders evrenseldir ve bütün zamanları ilgilendirir.” (Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)

 

Kıssalarda anlatılan olaylarla Allah Rasûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) yaşadığı dönemdeki olaylar arasında çok büyük benzerlikler bulunmaktadır. Bu anlatılan hadiseler üzerinden bir taraftan O’na (sallallâhu aleyhi ve sellem) nasıl bir yol takip etmesi gerektiğinin dersi verilmekte, bir taraftan bunların her zaman yaşandığı, yani bunların yolun bir kaderi olduğu anlatılarak bunlara karşı sabredilmesi ve ümitli olmak gerektiği öğretilmektedir.

 

Geçmişte yaşanan bu kıssalar ve Asr-ı Saadet’te yaşanılan benzerlikler sebebiyle Hazret-i Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu olayları çok güzel okuyup anlayarak ve yorumlayarak bunlardan alınan dersleri hayata tam bir isabetle uygulamışlar ve sonraki nesillere de en güzel uyulup takip edilecek örnekler olarak ortaya koymuşlardır:

 

Allah Resûlü, Kur’ân’da anlatılanların benzerlerini kendi hayatında bizzat yaşadığı için o kıssalardaki detayları çok iyi okuyor, her kıssanın içerdiği dersleri gereğince değerlendiriyor ve kendisini takip edenlere müstakim bir yol çiziyordu. Kur’ân’ın farklı yerlerinde ayrı ayrı bakış açılarıyla ve farklı bir akış içerisinde anlatılan her bir kıssada, kıssanın ana karakterinin hayatından çeşitli sahneler sergileniyor, Efendimiz de oralarda anlatılanları kendi yaşadıklarıyla birleştirerek farklı yorumlarda bulunuyordu…

 

Kur’ân kıssaları her dönemde yaşanan olaylarla alâkalı yeni mesajlar sunar. Bu özellik kıssaların evrensel bir dil ve üsluba sahip olmasından, daha doğru bir ifadeyle, mesajı zaman üstü ve evrensel olan Allah kelâmı olmasından kaynaklanır.

 

Hazreti Âdem’in (aleyhisselâm) Allah’ın emrini unutması ve tevbesi, Hazreti Eyyub’un (aleyhisselâm) çilesi ve şifası, Hazreti Yakub’un (aleyhisselâm) hicranı ve sabrı, Hazreti Meryem validemizin kavmiyle imtihanı ve yaşadığı olağanüstü hâller gibi içinde pek çok hakikatleri barındıran kıssaların benzerleri her devirde farklı şekillerde yaşanıp hissedilir ve onların mesajları, yaşanan yeni hâdiselere ışık tutar…

 

Kıssaların gayelerinden sayılabilecek hususlardan bir diğeri ise geçmişte inananlara düşmanlık yapanların karakteristik özelliklerini ortaya koymak ve böylece şeytan ve takipçilerinin inanan insanlara hangi noktalardan musallat olabileceğini haber vermektir. Bununla müminler, dinlerini yaşarken ve onu başkalarına tebliğ ederken nasıl hareket etmeleri, ne tür metotlara başvurmaları gerektiği konusunda ikaz edilirler…”(Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)

 

Bazı olayların akabinde indirilen bazı âyet ve sûrelerin iniş sebeplerinin olması, onların sadece bulundukları zamana hitap ettikleri anlamına gelmemektedir. Şüphesiz ki iniş sebeplerinin bilinmesinin sağlayacağı birtakım bilgiler ve faydalar mevcuttur ama bunlar o âyet ve sûrelerin iniş nedenleri değillerdir. Allah’ın (celle celâluhu) o âyet ve sûrelerin inişini veya iniş zamanını o hadiselere bağlaması olarak bunu görmek gerekir. Zaten esbab-ı nüzulü bilinen ayetlerin sayısı azdır. Kur’an ayetleri evrenseldirler ve bütün zamanlara hitap etmektedirler:

 

Bazı âyet ve sûreler, zahiren bazı olay, soru ve durumlar üzerine, onların akabinde inmiştir. Sebeb-i nüzul (ya da çoğul sığasıyla esbâb-ı nüzul) tabiri, düz bir tercümeyle “iniş sebebi” demektir ve sûrelerin inmesine sebep olan bu olay, soru ve durumları açıklar. Yalnız buradaki sebep kelimesi, Türkçede kullandığımız manada nedensellik ifade etmez. İniş vakti, iniş münasebeti manasınadır. Yani sûrenin hangi münasebetle, hangi olay üzerine indiğini anlatır. Bununla beraber, meseleye esbab-ı nüzul yerine iktiran tabiri ile yaklaşmak daha uygundur.” (Esbab-ı nüzul hakkında kısa bir değerlendirme)

 

İktiran iki şeyin her zaman bir arada gerçekleşmesidir. Hakim isminin gereği olarak bir neticenin ortaya çıkması için bir sebep yaratılmıştır. Hastalık durumunda tedavi yapılması ve neticede şifanın ortaya çıkması durumunda olduğu gibi. Burada şifayı veren Allah’tır (CC), tedavi ve ilaçlar değildir. Tedavi ve şifa birbirine bağlanmıştır:

 

“Bütün sebepler arizîdir; hiçbirinin hakikî vücudu yoktur. Eğer sebeplere tevessülü, bize bir vazife olarak yüklememiş olsaydı; bizler hiçbir sebebe müracaat etme lüzumunu duymaz, hatta bunu bir şirk kabul ederdik. Ancak hikmet yurdu olan bu dünyada her şey sebeplerle içli dışlı geldiğinden dolayı, biz de onlara sadece âdi şartlar nazarıyla bakıyoruz. Ancak gözümüzü diktiğimiz sabit ve değişmeyen nokta, sadece sebepleri elinde tutan Zât'ın Kudret elidir. Ve bizim kulluğumuz da işte o Zât'a mahsustur.” (Tebliğ Metodumuz Nasıl Olmalıdır?)

Ayetlerin inişi için de sebepler yaratılmıştır ama ayetlerde verilen mesaj o hadiseye mahsus değil, evrenseldirler. Yani kıyamete kadar geçerlidirler.

 

Son olarak Kur’an’da bazı kıssaların tekrar edilmeleri konusuna bir göz atalım. Kıssaların tekrar edilmesinde, her defasında başka bir boyuta vurgu yapılmakta ve bu öne çıkarılmaktadır. Bu kıssalarda ele alınan hadiseler ve problemler daha sonraki zaman dilimlerinde tekrar edegelen olaylardandır. 

 

Hazret-i Bediüzzaman On Birinci Şua olan Meyve Risalesi’nin Onuncu Meselesi’nde Kur’an’daki tekrarlar ile ilgili çok ayrıntılı ve ikna edici bilgiler vermektedirler.

 

Bu muazzam risaleye tekrarlar konusunu havale ederek, Kur’ân’da aynı hakikatleri değişik maksatlara ve neticelere bağlı olarak tekrar ifade etmede kullanılan tasrif üslubu üzerinden bu meseleye bakalım:

 

“Kur’ân’ın anlatımında tasrif üslubu vardır. Yani meseleler değişik yönlerden ele alınır ve her defasında farklı bir açıdan farklı bir tarzda anlatılır. Kimi zaman hakikatler doğrudan anlatılırken kimi zaman temsil, teşbih ve mecazlar kullanılır. Bazen de kıssa anlatımı tercih edilir.

 

Hazreti Yusuf kıssası bunun en güzel örneklerinden biridir. O sadece rahatlama, teselli olma maksadıyla okunup dinlenecek bir kıssa değildir. Kıssalar, kalp ve zihinlerde bir rahatlamaya vesile olsa da esas maksat, kıssa diliyle bir kısım hakikatleri dile getirmek, varlığın sırlarına işaretlerde bulunmak, yeni fikirlere kapılar aralamaktır. Burada esasında anlatılan şey bir kıssa olsa da, orada hayatın farklı yönlerine, farklı ünitelerine mesajlar gönderen bir hayat modelinin film kareleri gibi peş peşe sahneler hâlinde sunumu söz konusudur. Ve bu sunumun hiçbir noktası realitelere ve hakikatlere aykırı değildir.” (Kur'ân'ın Sihirli Ufku Yusuf Sûresi)
<< Önceki Haber Bütün bir insanlığın serüvenidir onlar Sonraki Haber >>
ÖNE ÇIKAN HABERLER