"İNSAN HAKLARI ANITI BİLE TUTUKLU!"
Altıok, cezaevi ziyareti sonrasında yaptığı açıklamada dünyanın gözleri önünde hak ihlallerinde bir ilkin yaşandığını belirterek “İnsan Hakları Anıtı bile abluka altında ve tutuklu! 75 gün boyunca orada oturarak kendi bedeninden başka hiç kimseye zarar vermeden hak arayan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça akıl almaz bir vicdansızlıkla önce gözaltına alındılar sonra tutuklandılar. Açlık grevlerinin 120. Gününde Nuriye ve Semih’i adalet yürüyüşünden gelerek ziyaret ettim. Şimdi de ‘Nuriye ve Semih için adalet’ diyerek yürüyüşe geri dönüyorum.” dedi.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın “Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın hayati tehlikesi bulunmuyor.” açıklamasına da değinen Altıok “Bekir Bozdağ hekim mi? Nereden biliyor bu insanların hayati tehlikesinin olup olmadığını? Türk Tabipler Birliği iki defa başvuru yaptı müdahale için ancak Bakanlık kabul etmedi. Nuriye ve Semih’i kendi doktorlarına da göstermiyorlar. Peki Adalet Bakanı açlık grevinde 120. Güne giren bu iki insanın durumu ile ilgili böyle bir şeyi nasıl söyleyebiliyor?” dedi.
ALTIOK'TAN BOZDAĞ'A MEKTUP
Zeynep Altıok, CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan’la birlikte Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve TBMM İnsan Haklarını İzleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu’na da bir mektup yazdıklarını ifade etti. Mektuplarında Hiçbir kis¸i ve kurumun, Anayasa’da ve Türkiye’nin taraf oldugˆu insan hakları sözleşmelerinde belirtilen temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına yol açacak önlemlerin alınamayacağını belirttiklerini söyleyen Altıok “Hiçbir koşul ve durum insan hayatından daha önde tutulmaz. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeleri olarak Ankara Milletvekilimiz Şenal Sarıhan’la birlikte Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu’na mektup yazdık. Mektupta Nuriye ve Semih’in kendi doktorlarının müdahale etmesini kabul etmelerini istedik. İki insanın eriyerek ölüme gittiğini söyledik. En hızlı şekilde adım atmaları gerektiğini ifade ettik” dedi.
Altıok, cezaevi görüşmesinden sonra Nuriye Gülmen ve Semih Özakça ile görüşme notlarını basınla paylaştı. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın ilettiği mesajlar şu şekilde:
NURİYE GÜLMEN: "HAPİSHANEDE HAYATIMI DEVAM ETTİRMEM MÜMKÜN DEĞİL"
''Bizim direnişimiz bizim yaşamımıza dönük olduğu için sadece bizimle ilgili algılanıyor ama öyle değil. KHK’lara karşı, yapılan tüm haksızlıklara karşı yapıyoruz bu eylemi. Direnişimiz bir zorunluluk. Karşımızda uzun süredir çok çeşitli aygıt ve yöntemlerle kullanılan baskı var. Başka çare kalmadığı için bir zorunluluk oldu bu direniş.
Biz biliyoruz neyle karşı karşıya olduğumuzu. Karşımızda duvar olduğunu biliyoruz. O duvarı yıkacağız. Daha çok direniş, etkili bir direniş gerekiyordu. Sesimizin duyuluyor olduğunu görüyoruz. Kitlelerin de desteği yanımızda. Bu destek ve artan talepler iktidarın endişe etmesine neden oluyor.
Hapishane koşullarında hayatımı devam ettirebilmem mümkün gözükmüyor. Hijyenik koşullarda olmam ya da serbest bırakılmam gerekiyor. Havalı yatak talebim yerine getirilmiyor. Kendi olanaklarımla boyunluk yaptım zayıflayan boyun kasım için. Simit yastıkta oturuyorum. Kemiklerim batıyor, çok fazla kas erimesi yaşadığım için çok fazla rahatsızlık çekiyorum. Çok fazla ağrım var ve artıyor.''
SEMİH ÖZAKÇA: "İKTİDAR ÇOK TEDİRGİN"
''Psikolojik bir baskı uyguluyorlar. İnsanları umutsuzluk ve çözümsüzlüğe itmeye çalışıyorlar. İktidar çok tedirgin. İki üç günde bir doktor gönderiyorlar. Gardiyanlar ve müdürler sık sık bizi izliyor. Belli ki talimat almışlar, sağlığımızın kötüye gittiğinin farkındalar. Benim talebim net; bizi kendi doktorlarımız ya da bağımsız doktorlar görsün. Bu yerine getirilmeli. İki kere başvurduk bizim hekimler bizi görsün diye ancak olumlu yanıt alamadık.''