(...)
Bir de siviller ve sayıları çift haneli rakama ulaşan çocuklar var... Yunus Koca ‘yuh bize' diye bitirdiği mesajında “Bir tarafta teknesi batıp kıyılara vuran çocuk yaşta mülteci bedenleri. Bir tarafta bombalarla parçalanmış çocuk bedenleri.” diyordu. Aslında herkes aynı duyarlılığı gösterse, akan kanda sorumluluğu olduğunu itiraf etse; yüzlerce operasyon binlerce hava harekâtıyla başaramadığımız şey gerçekleşecek: Terör bitecek, kan duracak.
Kürt siyasi hareketi ‘yuh bize' diyebilse. Selahattin Demirtaş, Ceylanpınar'da şehit edilen polisler için “Kim ne derse desin kirli bir infaz” açıklaması yapmış; ama geç kalmıştı. Hedefine ulaşmadı. Keşke bu sefer gecikmese.
PKK'lı aileler, Yarbay Mehmet Alkan kadar cesur olsalar… ‘Neden seçimde hayal bile edilemeyecek başarı yakalanmışken ülkeyi ateş topuna çevirdiniz?' sorgulaması ile örgütü ırgalasalar. İspanya'da ETA taraftarları ‘Basta ya' (Yeter artık) demeden çözüm gelmemişti. Bizde de başka yol görünmüyor.
“PKK, süreci kullanarak şehirlere 80 bin silah yığdı” sözleriyle milletin sabrını test edenler de ‘yuh bize' deme erdemi gösterse. ‘Barışı da savaşı da yüzümüze gözümüze bulaştırdık' şeklinde özeleştiri verseler. ‘Dağa çıkan çocuk, yola yerleştirilen bombada benim sorumluluğum, benim günahım var' çizgisine gelebilseler.
Yuh bana; keşke kınayıcının kınamasına bakmadan çözüm sürecini biraz daha cesaretle destekleseydim; daha cesurca eleştirseydim. Yüksek sesle hem ‘tek yol barış' hem de ‘şehirlere silah yığılıyor görmüyor musunuz!' diyebilseydim.