Kayyımdan sonra Bugün TV yayınlarının psikolojisini bozduğunu belirten Zengin, “Medya dünyasında herkes korku içinde işini yapmaya çalışıyor.” diyor. Zengin ile gazetecilik sürecini ve medyanın içinde bulunduğu durumu konuştuk.
İstanbul Erkek Lisesi'nden mezunsunuz. Boğaziçi Üniversitesi'nde işletme okudunuz. Neden gazeteciliği seçtiniz?
İstanbul Erkek Lisesi'ndeyken sunuculuk yapıyordum. Sunuculuk tecrübelerimden sonra gazetecilik aklıma girdi. Ekran da istediğim bir şeydi. Sonra Boğaziçi İşletme'ye devam ettim. Son senemde bir diksiyon kursuna gittim. Habertürk diye bir kanalın kurulduğunu söylediler. Deniz Arman, Hakan Aygün hepsi oradaydı ve stajyer olarak işe başladım. Tarık Toros ile de orada tanıştım. Habertürk'te 3 yıl çalıştıktan sonra SKYTürk'te 6 yıllık bir tecrübem oldu. Tarık Toros'un Bugün TV'ye GYY olmasından sonra SKYTürk'ten ayrılıp Bugün TV'de devam ettim. Şimdi de buradayım.
Bugün TV'ye kayyım atandığı günlerde neler yaşadınız?
Üzücü bir süreçti. Son ana kadar hep kayyım gelecek diye konuşuluyordu aslında. Zaten kanal dijital platformlardan çıkartılmıştı. Pek çok yerde izlenme imkânı olmayacak bir konuma gelmişti, neden kayyım atansın ki deniliyordu. 28 Ekim sabahı kayyımın geldiği söylendi. Çok gergin bir hava vardı. İçeriye polislerin arasından güçlükle girdik. Tarık Bey'in rejiden yapmış olduğu yayından sonra kanalda 8 gün yayın olmadı. Sonra 5 gün ekranda bulunmak zorunda oldum. Büyük üzüntü yaşıyorduk ve bu belli oluyordu. Bundan dolayı ekrandan alındım. İzne çıktım. Dönüşte kartımı okuttum ama içeriye giriş yapamadım. Zaten tahmin ediyordum. Çünkü GYY ile aramızda konuşmalar geçmişti. Asıl üzüntüyü şu anlamda duyuyorum, benim seyahate çıktığım gün 125 arkadaşımızın televizyonla ilişkileri kesildi. Belki o gün izne çıkmasam ben de onlarla birlikte gidecektim.
Bugün Televizyonu'nun fişi çekildiğinde ekranda kalan son görüntü Tarık Toros ve Murat Uzun'un rejideki yayın görüntüleriydi. O an neler hissettiniz?
Acı vericiydi çünkü herkes mutlu bir şekilde çalışıyordu. Kayyım geldikten sonra da orada çalışan arkadaşlarımız var, en doğal da hakları. Dünya görüşlerine uygun bir iş yaptıklarını söylüyorlar ve orada çalışıyorlar. Kimsenin kimseye bu noktada söyleyeceği bir şey yok. Türkiye'de kötü olan medyada birbirinin aynısını söyleyen kanalların olması. Bu şekilde Türkiye'deki gerçekleri öğrenmek imkânsız. İpek grubuna kayyım atandığında da ülke adına çok değerli bir renk kaybolmuş oldu. Keşke hep birlikte bütün renkler bir arada olup medya olarak bir arada yaşayabilseydik.
CESARETİN KIRINTISI BİLE DEĞERLİ
Can Erzincan TV'ye geçiş süreciniz nasıl oldu?
Açıkçası medyadan kopmayı bile değerlendirdiğim bir süreç geçirdim. Aslında çok düşünmeden gelişen bir şey oldu, birkaç gün içinde oldu. Burada sevdiğim insanlarla birlikteyim. Doğru bildiğim şeyleri söyleyerek “hak, hukuk, demokrasi” diyorum. O yüzden çok mutluyum. Türkiye'de olmaz denilen şeyler oluyor. Herkes korku içerisinde işini yapmaya çalışıyor. Şu anda cesaretin kırıntısının bile değerli olduğu bir zamanı yaşıyoruz.
Türkiye'de birçok gazeteci cezaevinde. Medya özgürlüğünü ve demokrasiyi nasıl görüyorsunuz?
Can Dündar ve Erdem Gül şu anda cezaevinde. Bütün kavramlar birbirine girmiş durumda. Medya özgür değil. Muhalefetin sesini duyuracağı çok fazla yerin olmadığı bir konjonktürde iş yapmaya çalışıyoruz. Farklı seslerin çıkmasına karşı büyük bir tahammülsüzlük var.
Tahammülsüzlüğü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Değil bir konu hakkında görüş beyan etmek, yorum yapmak, haberlerin olduğu gibi verilmesi bile sıkıntılı hale geldi Türkiye'de. Mesela bir yayın organı “17-25 Aralık”la ilgili “yolsuzluk davası” derken diğer yayın organı “darbe girişimi” diye haber veriyor. Ben buna da bir şey demiyorum. Vatandaş “darbe” diyen medyayı da “yolsuzluk operasyonu” diyeni de takip edebilsin istiyorum. Hangisi belgesini, bilgisini doğru bir şekilde ortaya koyuyorsa ona inansın. Hepsini görme şansı olsun. Ama maalesef o farklı bakış açıları adeta budanıyor. Evet Türkiye'de yüzde 49,5 oy almış bir AK Parti var ama onların da karşılarında yüzde 50-52 bir oy var. Onların kendi seslerini okuyabilecekleri, ekranda izleyebilecekleri bir ortam bulmaları gerekiyor. Ve böyle bir TV'yi veya gazeteyi o kitlenin bulamaması gerçekten onlara yapılan büyük bir haksızlık.
Can Erzincan'da inandığım şeyleri söyleyebiliyorum
“Can Erzincan'a geçince çok olumlu olumlu tepkiler aldım. En önemlisi de benim inandığım şeyleri söylememdi aslında. İstediğim bir yerde olmak, inandığım şeyleri söylemek bana güç veriyor herhalde. Ben Tahir Elçi öldürüldüğü gün ‘Çatışmasının ortasında kaldı ve öldü.' denilerek peşin hüküm veren bir yayıncılığı kabul etmek istemiyorum. Dilek Doğan'ın öldürülüşünün ekrana yansıdığı ve bunun eleştirisinin yapıldığı bir televizyonda çalışıyorum. Basının işi, devlet sırrı diye örtülmeye çalışılan şeyleri kamu yararı varsa yazmaktır. Devletin görevi sırrını korumaktır. Gazetecinin görevi ise kamu yararı varsa onu yazmaktır.”
Ülkede gülünecek ne var Allah aşkına!
“Şehit haberlerini sunmak çok zor. İzleyici açısından izlemek de öyle sanıyorum. Soma faciasını sunmak çok zordu mesela. Orada ailelerin bekleyişini, kendilerini yerden yere atışını anlatmak. Şehit cenazelerinde lastik terlikleriyle yürüyen ana babaları, Ermenek'te madende ölen oğlu için ‘Oğlum yüzme bilmezdi, madende ne yaptı?' diyen gözü yaşlı anneyi görmek çok zor. Biz böyle haberler veriyoruz. Bazen çok somurtuyorum diye eleştiriler geliyor. Ama ülkede gülünecek ne var Allah aşkına!”
İşten çıkarttıkları için teşekkür ediyorum
“İşten çıkarmasalar da kayyımla devam edemezdim. Akın Bey, 14 senelik meslek hayatımda en iyi patrondu. Hiç kimsenin hak kaybı olmayacak şekilde ne yapılması gerekiyorsa o yapılıyordu. Akın Bey'in şirketinde MASAK'ından Maliye'sine kadar bütün denetimler yapıldı. Şirket, son beş senesinde incelendi ve raporlarda suç olarak hiçbir şey bulunmadı. Sonra bilirkişi raporuyla kayyım ataması yapıldı. Akın Bey'in kendi şahit olduğuma göre de suçlu olduğuna inanmıyorum. Kayyım atamasından sonra Akın Bey'in kanalında inanmadığım haberlerin okunması psikolojimi bozuyordu. Çıkarılmamda biraz olsun bunu ifade etmemin etkisi olduğunu düşünüyorum. Kayyımın gelmesini doğru bulmuyorum ama geldikten sonra beni çıkarttıkları için onlara teşekkür ediyorum. Şu anda burada olduğum için çok mutluyum.”