SAMANYOLUHABER- İnsan hakları alanındaki çalışmalarıyla bilinen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) müzakere edilen infaz indirimi düzenlemesinin hangi safhalardan geçtiğini kronolojik olarak paylaştı. 

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükûmeti, TBMM'de devam eden müzakerelerde siyasi ve düşünce suçlusu on binlerce masum kişinin tahliyesine imkân tanınmasına dönük tekliflere kulak tıkıyor. 

TBMM Genel Kurulu'nda düzenlemeye dair söz alan Sezgin Tanrıkulu, af tartışmalarına dair hafızaları tazeledi. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daha önce söylediği "devlete karşı işlenen suçlar affedilebilir" sözlerine işaret eden Tanrıkulu, “Sayın Erdoğan'ın sözleri ortada, peki bu yasa teklifi bunun için bir şey içeriyor mu? Hayır. Peki, Sayın Erdoğan'ın bundan haberi var mı? Tabii ki var. O zaman bu sözleri nereye yazacağız, dediklerini, şimdiye kadar söylediklerini nereye yazacağız?” diye sordu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin af tartışmaları ile ilgili yaptıkları açıklamaları kronolojik olarak sıraladı. 

Tanrıkulu, şöyle konuştu: “Altı gündür buradayız. Bir af yasasını tartışıyoruz, ancak bununla ilgili kim ne söylemişti ve bu af tartışması nasıl gündeme geldi? Bunu da bir hatırlayalım diye sizlere bir hafıza çalışması yapacağım. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Mart 2018 tarihinde Güngören ilçe kongresinde şunları söylemiş: Devlet husumet yeri olamaz, kendi insanına husumet duyamaz; her devletin geçmişinde vatandaşını affetmek vardır."

Tanrıkulu şöyle devam etti: "Daha sonra, 12 Mayıs 2018 tarihinde yani seçimlerden önce Sayın Devlet Bahçeli, organize suç çetesi yöneticisi olmaktan yargılanan ve hükümlü olan iki hükümlüyle ilgili olarak şunları söylemiş: Bu kardeşlerimizi taş duvarların ardında çürümeye terk etmek ne kadar adil ve adaletlidir?."

Erdoğan'ın bu sözlere verdiği cevabı da aktaran Tanrıkulu, "Tam bir gün sonra, 13 Mayıs 2018 tarihinde Sayın Erdoğan İngiltere ziyareti öncesinde Atatürk Havalimanı'nda yaptığı açıklamada, Sayın Devlet Bahçeli'nin bu konudaki sözlerine atfen aynen şunu söylemiş: Bahçeli'nin bu talebi veya teklifi kendisine ait bir taleptir, tekliftir ama bizim şu anda böyle bir düşüncemiz kesinlikle yok." dedi.

Tanrıkulu, Bahçeli'nin organize suç örgütü kurmaktan yargılanan  Alattin Çakıcı'yı tedavi gördüğü Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesinde 23 Mayıs 2018'de ziyaret ettiğin aktardı. 

Tanrıkulu şöyle devam etti: "Sonra 9 Haziran 2018 tarihinde Sayın Erdoğan, Zeytinburnu gece mitinginde aynen şunları söylemiş: 'Yani insana eğer yargı haklarında bir hüküm vermiş de içeriye girmişse onları affetme yetkisi bizde değil, bu bir. İki: Şu anda parlamentonun böyle bir işlevi yok, bu da ortada. Biz kalkıp da bu işi oya tahvil etmek için bir af çıkarmayız.'

Tanrıkulu, Erdoğan'ın 5 Eylül 2018'de Kırgızistan dönüşünde devlete karşı işlenenlerde devlet bu yetkiyi kullanabileceğini, ancak şahıslara karşı işlenen suçlarda devletin böyle bir af yetkisinin kesinlikle olmadığını belirttiğini söyledi.

7 Eylül 2018'de MHP'de Merkez Yönetim Kurulu toplantısı yapıldığına, daha sonra Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi Başhekimi ve Kırıkkale Sağlık Müdürü'nün hakkında soruşturma açıldığını işaret eden Tanrıkulu, "Sahte rapor verdikleri için soruşturma açılmış, Sayın Devlet Bahçeli'nin ziyaret ettiği şahsiyetle ilgili olarak. Sonra, 22 Eylül 2018 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı afla ilgili tekliflerini parlamentoya sunmuş." dedi.

Tanrıkulu şunları dile getirdi: "Yine 23 Eylül 2018 tarihinde, sadece bir gün sonra Sayın Erdoğan: 'Ancak bunu affedebilecek merci o şahısların, mazlum, mağdur insanların ta kendisidir" demiş ve yine devleti işaret etmiş. Sonra 24 Eylül 2018 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi teklifini sunmuş ve bu şekilde devam etmiş. Sonra 4 Aralık 2019 tarihinde de Milliyetçi Hareket Partisi teklifini beklemeye almış."

Af hazırlıklarının MHP lideri Bahçeli'nin Çakıcı'yı cezaevinde ziyaret etmesiyle başladığına bir kez daha dikkati çeken Tanrıkulu, “Şimdi, Türkiye'de terör suçları ile siyasal suçlular arasında bir ayrım var mı? Yok, ben geçen konuşmamda da ifade etmiştim. Dolayısıyla şimdi düşüncesini ifade eden, yazı yazan ve herhangi bir biçimde muhalif olan insanlar cezaevlerinde yani Sayın Erdoğan'ın tarif ettiği biçimde devlete karşı suç işlemişler. Bu nedenle ya tutuklular ya da hükümlüler." dedi.

"Şimdi, Sayın Erdoğan'ın sözleri ortada, peki bu yasa teklifi bunun için bir şey içeriyor mu? Hayır. Peki, Sayın Erdoğan'ın bundan haberi var mı? Tabii ki var." diyen Tanrıkulu, "O zaman bu sözleri nereye yazacağız, dediklerini, şimdiye kadar söylediklerini nereye yazacağız?  O zaman bu hak niçin gündeme gelmiyor?" sorularını yönetti. 

Koronavirüs salgınında cezaevinde kalan risk altında olduğunu belirten Tanrıkulu, "Pandemi var, salgın var, cezaevlerinde binlerce insan var, yüzlerce hasta var, yüzlerce kadın ve çocuk var. Bu yasa kadınlar için bile ayrım getiriyor. Bu yasa gazetecileri, siyasetçileri, avukatları, muhalifleri, sivil aktivistleri, çocuğunu okula gönderenleri, bankaya paraya yatıranları ve sendika üyesi olanları da kapsamına alacak, eşit ve adaleti sağlayacak bir yasa olarak çıkmalıdır.” diye konuştu.