Bu kaçıncı bayram?
Anadan, atadan, yardan, evlattan, dosttan, arkadaştan ayrı geçen kaçıncı bayram?
Güneşe, buluta, martılara, denize, toprağa, dağa, taşa hasret kaldığınız kaçıncı bayram bu?
Açık görüş bittiğinde, henüz oyun çağındaki yavrularınızın minik dudaklarından dökülen, “Baba seni çok özledim. Ne zaman eve geleceksin?” sözlerine mukabil içinizde taşan okyanusları bastırdığınız kaçıncı bayram bu gelen?
Evlatlarınızı, sanki dün ayrılmışçasına gözünüzün önünden gitmeyen evinize, “Ben bir müddet burada çalışacağım, anneni üzmeyesin!” tembihi ile uğurlayacağınız bu bayram giden kaçıncı bayram olacak?
Saymanın, takvimden eksiltmenin dindirebileceği bir sancı değil ki bu!
ANALAR SÜTÜNÜ LAVABOYA SAĞARKEN…
Gök kubbeye bile dikenli tellerin gerildiği, bebeğinden ayrı düşmüş anaların sütünü lavaboya sağdıkları, ağır hastaların koğuşta ölüme terk edildiği bir devirde bayram sevincine nasıl iştirak edilir ki!
“İyiymiş. Şartlar da çok cazipmiş. Alalım, satalım, kazançlı çıkalım. Karnımız doysun. Üzümünü ye, bağını sorma. Çalıyorlar, ama çalışıyorlar. Hem ötesini kurcalamaya ne lüzum var canım!” diyen insanlar kutlu ve mutlu iken sevincin Kaf Dağı’nın ardına düştüğü kaçıncı bayram bu?
Nemrut’a boyun eğmektense onun yaktırdığı ateşe gülümseyerek bakan İbrahim’in Hakk’a adanmışlığının ve oğlu İsmail’in teslimiyetinin timsali Kurban nerede zulüm devrinin Kurbanı nerede? Hakk katında aynı sayılabilir mi bu Kurban?
KURBAN, LAKİN KİME?
Göz pınarları kuruyanların ahından endişe etmeyenler, zulme sessiz kalan milyonlar kime Kurban!
Katiller, hırsızlar, mütecavizler salıveriliyor ki karıncayı incitmemiş yufka yüreklilere hapishanede yer açılsın.
Bütün bu şenaatin banileri bayramda ev sahipliği yapıyor. Çocuklar öksüz-yetim, anaların gözü yaşlı, ümmet perişan ve gelen bayram… Öyle mi?
Vecibelerine boynumuz kıldan ince. Elhak gelen Kurban’dır. Künhüne erene, hakkını verene…
BU BAYRAM 58 BİN DEFA EKSİĞİZ
Dememiz o ki yüreğimizin bir yanı kanıyor. Geçen bayram 52 bin, bu bayram 58 bin defa eksiğiz.
Zahiren eksiğiz bu böyle biline!
Onlar demir parmaklıkların ardında mahpus biz dışarıda onların acısına meftun.
Sahte ve fani sevinçlerin girdabında yitip gidenleri gördükçe bu gölgelikte acıyı bölüşenlerle kalmaktan müşteki değiliz.
Şükür ki tasada ve kederde birleştik. Acıyı bal eyledik…
İbrahim’in ve oğlu İsmail’in hatırına hediye edilen Kurban’a başka nasıl yaklaşılır ki!
O yolda konaklanılan kaçıncı bayram bu?
TARIK ZİYA