Bu beş habere dikkat
Her biri birbirinden önemli ayrıca oldukça önemli sonuçlar doğuracak değerde haberler bunlar.
Yandaş medyada olmaz, dikkatinizden kaçmaması için sizler için sıralayayım dedim.
Birinci haber
İddianamede Reza Zarrab'ın eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'a Mart 2012 ile Ağustos 2013 arasında 32 milyon euro, 10 milyon dolar ve 300 bin İsviçre Frankı verdiği, ayrıca kendisine bir piyano, lüks saatler ve mücevherler verdiği öne sürüldü.
Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler'e ise Nisan - Ekim 2013 tarihleri arasında 5,8 milyon dolar rüşvet verildiği, Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın ise 2,5 milyon euro ile 1,4 milyon dolar aldığı belirtildi.
Dosyada, Eski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış'ın evine 500 bin dolar rüşvet parası gönderildiği de savunuldu.
İddianamede TURGEV ve TOGEMDER üzerinden Erdoğan ve ailesinin de adı geçti.
Reza Zarrab’ın Erdoğan ve üst düzey siyasiler ile ‘yakın ilişkide’ ifadeleri kullanıldı.
Yandı gülüm keten helva. Artık Savcı Bharara’yı Rize’ye çay toplamaya mı çağırırlar yoksa bahsi geçen isimleri Savcı Bharara mı çağırır göreceğiz.
Savcı Bharara, Reza’nın Türkiye’de vermiş olduğu rüşvetleri ilgililerinden faizi ile isterse sakın şaşırmayın.
İkinci haber
Çurkin, Türkiye’den özellikle amonyum nitrat sevkiyatının 7 kat arttığına dikkat çekti.
Çurkin’in açıkladığı şirket isimleri şöyle: Gültaş Kimya, Marikem Kimyevi ve Endüstriyel Ürünler, Metkim, Ekim Gübre ve Diversey Kimya.
IŞİD’e gönderdikleri kimyasal maddelerin türlerine de mektubunda yer veren Çurkin, bu kimyasal maddeler arasında alüminyum tozu, amonyum nitrat, granül karbamit ve hidrojen peroksit bulunduğunu ifade etti.
Bahsi geçen şirketlerin kimyasal madde sevkiyatı 'doğruysa ve kanıtlanırsa' bu şirketlerin siyasetteki bağlantıları da beraberinde ortaya çıkacaktır.
Çünkü Türkiye’de hiç bir şirket siyasetten bağımsız bunu yapamaz ve göze alamaz. Bu şirket sahipleri ve yöneticileri pabucun pahalı olduğunu görünce itirafçı olup konuşmaya başlayacaktır.
Uluslararası mahkemeler bu işin peşini bırakmaz. Bu açıdan da ortalık epey karışacak gözüküyor.
Üçüncü haber
Milli İstihbarat Teşkilatı’na (MİT) verilen “Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda yer alan görevlerin ifası amacıyla satın aldığı silah, araç gibi “taşınır mallar”ı “kayıt altına almama” ve bunların giriş-çıkışlarında “işlem belgesi düzenlememe” yetkisi verildi.
Anlaşılan MİT Kargo silah taşımaya devam ediyor ve etmeye de devam edecek. Kanuni alt yapısı hazırlanmış. Bu yanlışta ısrar gerçekten çok ilginç.
Dördüncü haber
“Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğü, Yedek Personel Erteleme Yönetmeliği gereği; seferberlik ve savaş halinde eğitim-öğretim faaliyetlerinin aksatılmadan yürütülebilmesi için sefer görev emri belgesi bulunan personelin ekteki çizelgeyi doldurarak müdürlüğümüze göndermeleri hususunda gereğini rica ederim.”
Yakında Suriye ile savaşa mı gireceğiz yoksa? Bu genelge hayra alamet değil. Bu açıdan da önümüzdeki günler epey sıcak geçeceğe benziyor.
Beşinci haber
Türkiye ev sahibi olduğu BM bildirisini imzalamadı
BM ve insani yardım personellerinin çatışma bölgelerine ‘engelleme olmaksızın’ girmeleri için izin verilmesi, güvenliklerinin sağlanması, personel ve ekipmanlarına zarar verilmemesi istendi.
48 ülkenin imzacı olduğu bildirideki bu vurgu akıllara kısa süre önce Birleşmiş Milletler’in (BM) aylarca ‘abluka’da kalan Şırnak’ın Cizre ilçesinde olup bitenlere ilişkin bağımsız bir soruşturma açılması yönünde Türkiye’ye yaptığı çağrıyı getirdi.
Bir tek Türkiye bu metni imzalamadı.
Böylelikle Türkiye köşeye sıkıştırılmış ve BM içinde yalnız kalmış oldu. Terör ile mücadele üzerinden bölgede Türkiye’nin insan hakları ihlali yaptığı iddiası bütün dünyanın gözünde daha belirgin bir yer etmiş oldu.‘Değerli Yalnızlık’ böyle bir şey herhalde.
Bu yazmış olduğum beş haberin sonuçlarını dikkatle izlemenizi öneririm.