Brezilya'nın Sao Paulo eyaletinde düzenlenen Türk Günü etkinlikleri kapsamında davet edilen Türk ve Brezilya'lı akademisyenler, 'hızlı büyüyen ülkelerin zorlukları' konulu seminerde bir araya geldi. Panelde, ekonomik büyümedeki yavaşlamanın sebepleri incelenirken gücün merkezileşmesi sonucu sivil topluma yöneltilen baskılar ele alındı.
TÜRKİYE'DE SİVİL TOPLUM TEHDİT ALTINDA
Sao Paulo belediye meclisinin ev sahipliğinde gerçekleşen seminerde konuşan akademisyen yazar İhsan Yılmaz, Türkiye'de yaşanan iktidar değişiminin askeri vesayet çizgisinden sivil iktidar otoritesine kaydığını belirtti. Toplumu sindirmek için özel bankalara el konulduğuna, insanların fişlendiğine, işadamlarına ceza kesildiğine ve yardım kuruluşlarının terör örgütü muamelesi gördüğüne işaret eden Yılmaz, ifade özgürlüğünün geldiği noktayı ise "Program sunduğum bir televizyonun yöneticisi hapiste. Yazdığım gazetenin yöneticisi terör suçundan yargılanıyor. Ben de iktidarı eleştiren sözlerim nedeniyle yargıyla muhatabım." sözleriyle özetledi.
Çok sayıda resmi davetlinin katıldığı salonda Türkiye'nin dış politikada neden yalnız kaldığı sorusuna muhatap olan tecrübeli gazeteci, verdiği cevapta mevcut hükümetin Ortadoğu'da taraflı ve yanlış politikalar güttüğüne, çeşitli sebeplerle Kuzey Kıbrıs dahil birçok ülkeyle kavgaya tutuştuğuna, baskı ve yasakları artırarak demokratik hedeflerden uzaklaştığına dair örnekler gösterdi. Seçimle ilgili soruya 'bekleyip göreceğiz' cevabını veren Yılmaz, Erdoğan'ın Türk tipi başkanlık arzusuyla sahaya indiğini, Kürtlerin yüzde 10 barajını aşmak için çaba verdiklerini ve muhalefetin 'değişim' için mücadele verdiğini aktardı.
Samanyolu Yayın Grubu Avrupa Temsilcisi Selçuk Gültaşlı'nın da davet edildiği ancak son anda katılamadığı programda Gültaşlı'nın Brüksel'den gönderdiği mesaj okundu. Gültaşlı mesajında, "Türkiye'deki bir savcının hükümeti eleştiren medya organlarının kapatılması için girişimde bulunduğunu ve temsil ettiği medya grubuna yönelik olası bir saldırıyı takip etmek için Brüksel'de kalması gerektiği." ifadelerine yer verdi.
"ARAP BAHARI SONRASI TÜRKİYE İLE YOLLARIMIZ AYRILDI"
Brezilya'nın önde gelen düşünce kuruluşlarından Fundaçao Getulio Vargas'ta öğretim görevlisi Guilherme Casaroes ise tarihi perspektife bağlı kalarak iki ülkenin demokrasi sürecini anlattı. Kuruluş aşamasından günümüze kadar var olan benzerlikleri somut örneklerle aktaran Brezilyalı akademisyen şöyle konuştu:
"2011 yılında İsrail-Filistin meselesini incelemek için bölgeye gittim ve bu vesileyle Türkiye'yi yakından tanıma imkanı buldum. Şaşırtıcı şekilde iki ülke arasında bazı benzerlikler olduğunu keşfettim. Bu duruma kuruluş hikayeleri, sanayileşme hamleleri, askeri darbeler, liberal ekonomiye geçiş süreçleri ve ülkenin kaderine yön veren lider profilleri örnek gösterilebilir. İki ülke Ortadoğu konusunda da benzer yaklaşımlara sahipti. Ancak bugün özellikle Arap Baharı sonrası Türkiye ve Brezilya'nın bakış açılarının farklı yönlere kaydığını görüyoruz."
Türkiye'nin sıfır sorun politikasını başlangıçta başarıyla yürüttüğünü ancak liderlik hevesiyle kalıcı hale getiremediğini hatırlatan Casaroes, Brezilya'nın Mercosul oluşumuna destek vererek kendi bölgesindeki entegrasyonu kalıcı hale getirdiğini; bunun da Türkiye için örnek alınması gereken bir adım olabileceğini söyledi.
İki yıl önce gündeme gelen Gezi Parkı eylemleri ve Brezilya protestolarına karşı liderlerin verdiği tepkileri karşılaştıran Gumaraes, Brezilya'da demokrasi bilincinin yerleştiğini ve Dilma Rousseff'in karşı bir duruşu göze alamadığını vurguladı. Dönemim başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "yüzde 50'yi evde zor tutuyorum" tepsikini duyduğunda şok olduğunu söyleyen Brezilya'lı akademisyen, ülkesinde demokrasi bilincinin gelişmesindeki en büyük etkenin polis ve yargı gücünün bağımsız duruşu olduğunu vurguladı. CİHAN