Böyle bir arsız dönem görülmedi
İnsan yazmaktan usanıyor, söylemekten yoruluyor ama onlar zulüm yapmaktan, çalıp çırpmaktan, yağmadan, sansürden, hukuksuzluktan yorulmuyor. Giderek herkesi de kendisine benzetiyor. Yıllarca kendisini sosyolog diye yutturan adamlar şimdi AKP’ye plebisiter demokrasi anlayışına yaptığı katkıdan şükranlarını sunuyor. Çünkü mideden bağlılar.
Hiç utanıp sıkılmadan Havuz Medyası’nda yazılar yazanlar bu dönemin Özkökgilleri aslında. Ne sansürü, ne Kürtlere, ne de müslümanlara zulümü görme, seslendirme cesaretleri var. Laf olsun torba dolsun tadında yazılarla kıçlarını kurtaracaklarına inanıyorlar. Ama bu dönem ve onların buna katkısı kara bir leke olarak ömür boyu alınlarında kalacak.
Özellikle online medyaya yönelik sansür, inanılmaz boyuta vardı. Gazetelerin, haber sitelerinin haberleri pişkince ve pervasızca engellenip sansürleniyor. Türkiye’de eyleme hazır IŞİD’li sayısı haberi de, Havuz müteahhitlerinin Panama’daki kara para işlemleri de sansürden payını alıyor. Gerçekten korkuyorlar, çünkü IŞİD’le yatak arkadaşı, Havuz müteahhitleriyle ortaklar.
Panama’da ortaya çıkan dolaplar AKP’nin kirli çamaşırlarının ortaya saçılması anlamına geliyor. Cumhuriyet gazetesinin Mehmet Cengiz, Yeni Hayat gazetesinin IŞİD haberlerine engeli kendilerini korumak için getiriyorlar.
Pervasızca yeni engellenecek haber sitelerinin haberlerini yaymayı da ihmal etmiyorlar. Bu satırları okuduğunuz Haberdar.com da engellenmesi hedeflenen siteler arasında.
Neden?
Çünkü Cumhuriyet gazetesi ile birlikte Rıza Zarrab haberlerini en etkili veren haber sitesi bu. Zarrab dosyası ilerledikçe, Ankara’da dağıtılan rüşvetler, çevrilen dolaplar ortaya çıkacak. Bizzat Zarrab’ın ağzından, kara para ticareti sırasında yukarıdan aşağıya dağıtılan rüşvetlerin dökümünü öğreneceğiz.
Daha duruşma başlamadan hangi derneğe, ne kadar bağış yaptığını açıklayan Zarrab, Ankara’ya ‘Beni kurtarın’ mesajı yolladı ama orası bir emirle değiştirilen hakim ve savcıların ülkesi değil. Rüşveti alıp paylaşanların Manhattan’daki davaya etkili olma şansları yok. Umutları yeni başkanda olabilir ama o seçilene kadar pislik ortaya saçılmış olacağı için yapacağı fazla bir şey olmaz.
Şimdi, Zarrab’ın Manhattan’da yapacağı itirafları, Türkiye’deki siyasilere kaç milyon dolar rüşvet dağıttığı, hangi bankalar ve kamu yöneticilerinin bu kirli ittifaka dahil olduğunu başta Amerika olmak üzere tüm dünya kamuoyu öğrenecek. Ama 17-25 Aralık tepelerinde rezilliğin dibine vuranların bundan etkilenme ihtimali yok.
Kimden kaç para aldığını bilen muhataplarıyla gülen yüzlerle poz vermeye devam edecekler. Hırsızlık yapanın onuru olmaz. Yakalanmayı göze almadan hırsızlık zaten yapılmaz. Onların sorunu, koyun gibi kendilerini izleyen kitlenin gerçeği öğrenmesinde. Bunun için de Cumhuriyet, Diken, Haberdar, Yeni Hayat, Özgür Düşünce gibi Saray’a teslim olmayan, gerçeği yazmak için direnen sitelerin susturulması, twitter’ın engellenmesi gerekiyor.
Ama sansürün gerçeğin ortaya çıkmasını engellemesi mümkün değil. Halk, Gezi’den bu yana sansür engelini aşmayı becerdi. Dahası, sansür bugüne kadar beslenip desteklenen IŞİD’in bombalarının duyulmasını da engellemeyecek.
Bangladeş’te lüks restorana yapılan saldırı, Tunus’da plajda gerçekleştirilen katliam, AKP zihniyetinin yakın zamana kadar Kürt düşmanı müslümanlar diye sahip çıkıp desteklediği bu cani çetesinin ülkemizde neler yapabileceğinin göstergesi.
Gerçeği susturmaya çalışmak, çarpıtmak, görmezden gelmek çare değil. Bunlar, bir toplumun daha da çarpıklaşmasına, daha büyük hatalara sürüklenmesine yol açar. Sadece gerçek özgürleştirir ve tedavi eder bir toplumu.
1915 ile ilgili gerçeğin gizlenmesi, bu gerçekle yüzleşilmemesinin sonuçlarını bugün Kürt coğrafyasında yaşananlarda görüyoruz. Aleviler endişe içindeyse, Çorum, Kahraman Maraş katliamlarıyla yüzleşilmediği için.
Bu sansürcü kafanın göremediği, gerçeğin akan su gibi yolunu bulacağı. Ama bu olduğunda ülkemiz için çok geç olabilir.